sosyal-faşistler kemali tartışıyor.. birgün

#1
birgün gazetesi., sanırım.!! cumhuriyet ve 10 kasım "şerefine" "kemal"i tartışmaya açmış.. açmış ama., neo-sosyal faşistlerin baş imamı ile başlamış., tartışıyor mu? parlatıyor mu? belli değil!!

pekdemir., klasik kodlamalarla başlamış..
Gazeteler yakın zamana dek siyah logoyla çıkardı. Logosunu karartmayan şeriatçı gazeteler kınanırdı Atatürkçüler ve yani herkes tarafından. Sinemalar kapanır, lokantalarda içki satılmazdı ve bu yıllar boyu böyle oldu. 10 Kasım, Özal döneminde bir matem günü olmaktan çıktı.)

10 kasım., "paşa-paşa" anılırken., şeriatçılar anmazken., özal döneminde matem olmaktan çıkarılmış!! ne olmuş "allah rahmet eylesin derine gömün" günü mü? olmuş!! .. hayır.. eskiden nasıl kutlanıyor ise aynı kutlamalar halen de devam ediyor.. ama pekdemir., şeriatçı ve özal vurguları ile laiklik kodlaması yapıyor..

ben şeriatçı değildim.. ama hep kaçardım.. anti-atacı olduğumdan değil., haşarılığımdan kaçardım.. sonra anmanın benim işim olmayacağını öğrendim bu sefer bilinçli kaçtım..
68 kuşağı "solu"., bilinç temizlenmesini tam yaşamadığı için anabilir ama 78 kuşağının andığını hiç duymadım.. pekdemir.; hem yalancı., "ham" demagog..

pekdemir.; yine her zamanki gibi kendi söyleyeceklerini., önce., başkasına söyletiyor..
Zürcher şöyle yazıyor: Mustafa Kemal Atatürk için olumlu olumsuz pek çok şey söylendi, yazıldı; ama seveni de sevmeyeni de şunu kabul etmekten geri kalmadı: Mustafa Kemal, ülkenin yaşadığı bunalım koşullarında hakikaten en uygun insandı. (Kürtleri olmasa da) Türk toplumunu modernleştirmede en cüretkâr adımların atılmasını sağlamıştı ve bu anlamda kayda değer bir devrimciydi; ama aynı değerlendirmeyi, toplumun demokratikleşmesi konusunda yapmak mümkün değildi. Hatta kimilerine göre 1925’lere dek sağlanan nispi demokratik gelişmeleri dahi durdurmuştu. (Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim y., İstanbul 1995, s. 269)
E.J.Zürcher böyle., "yazar".. çünkü ısmarlama bir yazar.. nazımın kurtuluş savaşı destanını yazması gibi.. değil.. çünkü nazım idam ve af kıskacı altında idi..


(Kürtleri olmasa da) Türk toplumunu modernleştirmede en cüretkâr adımların atılmasını sağlamıştı ve bu anlamda kayda değer bir devrimciydi;
buradaki söyleme bir bakalım.. bu ülkede türkler modernleşmiş!!.. sağolsun "atamız" sayesinde olmuş.. ama gundi!! kürtler hep gundi!! kalmakta inat etmiş.. zaten onun içinde katliam yaşamış..

burasını anladık.. cumhuriyet değerleri türkleri modernleştirdi.. ama kürtler gundi kalmış!! .. ısmarlama tarihçi., eric abi.; bu ülkede türklerden başkalarının da yaşadığını bilmiyor sanırım.. yada türkiyesolunun bu sosyal-faşistleri gibi ilgilenmiyor.. en azından onların da modernleştirildiğini yada cekoslavaklaştırıldıklarını., yani türkleştirilerek modernleştirildiklerini söyleyebilirdi..

örneğin., sanat-edebiyat alanlarında., bir tane modernleşmiş., gerçek türk ismi sunabilirdi.. ama sunamaz.. çünkü., yok.. bol., bol., çekoslavaklaştırdıklarımızdan mevcut..

çakma., ısmarlama tarihçi eric'in kitaplarında bir sürü tarihsel yalan-yanlış bilgi var.. burası ayrı bir konu.. pekdemir.. giriş konulmasını., daha doğrusu hazmette konuşmasını eric tarihcisine yaptırdıktan sonra., veriyor çoşkuyu..

Kemalist değilim... Ne düşündüğümü BirGün’deki köşe yazılarımda, “Kemalistler Ülkesinde Cumhuriyet ve Diktatörlük” kitabımda yazdım;
burasını dikkate almayın.. çarpılmamak için besmele kısmı.. asıl itiraf altta..
ama bütün teorik tahlillerin ve ideolojik tercihlerin gerisindeki Mustafa Kemal, devrimci Mustafa Kemal; benim gözümde de sarışın bir kurda benzer... Gözlerinin çakır ya da gri olduğu söylense bile “mavi gözleri” hep çakmak çakmaktır ve bu memleketin bir evladı olarak, “burjuva paşasıydı işte” diye kestirip atmama imkân yoktur...
haklı.. bir kere burjuva paşası değil., osmanlı paşası.. cumhuriyetten önce paşa olduğuna göre., burjuva paşası denilemez.. sonrası için de denilemez çünkü.. bir devrimci.. üstelik., şarışın bir kurt olduğuna göre., başbuğ demek daha yerinde olur..
pekdemire para verseler bu kadar övemezdi.. en azından., 70'li, yıllarda böyle diyemezdi.. deseydi., pekdemiri dy değil., chp kurmayı yaparlardı..

Yukarıdaki değerlendirme yeni değil, sözünü ettiğim kitabımdan aldım. Kemalizm’in güncel halini ise birkaç yıl önce 15 Kasım 2009 tarihli BirGün Pazar Eki’nde “Kemalizm, anti-Kemalizm ve hatta anti-anti-Kemalizm…” başlığıyla çözümlemeye çalışmıştım. Yani aslında “yeni” bir sözüm yok. Bu yüzden burada yine bu kitabımdan kısa bir bölümü tekrarlamakla yetineceğim:

öncelikle bahsettiği yazısını mutlaka okuyun derim.. oradan asıl alıntıları yapmamış.. ben o yazı üzerinden devame deceğim..
Kemalizm, anti-Kemalizm ve hatta anti-anti-Kemalizm… - BirGn Pazar - BirGn Ekler
bu şahsiyet-sizin geçmiş ideolojisini özeleştiri vermeden hokkabazca kıvırtarak., gibi nasıl red ettiğini göreceksiniz..
kemalizmi bir ideolojik versiyon olarak koymakla kalmıyor., 1923 sürecini.; tepeden işletilen bir burjuva devrimi olarak tanımlıyor.. 68 ve70'li yılların temel tartışmalarından biri bu idi.. burjuva devrimi mi? yoksa değil mi? değil diyenler yeni-sömürge diyordu.. hoş., aynı zamanda bir devrim olduğunu da söylüyordu.. bu çelişki ayrı ama burjuva devrimi demedikleri kesindi..

Marksist teorideki adı da, tepeden burjuva devrimi sürecidir.
Kurtuluş savaşı, işte bu süreci (yeniden) başlatan ve işgale karşı koyan bir “milli devrim” idi; kongreler süreci, yerel inisiyatiflere (tüccarlar, eşraf vb.) dayalı iktidarlaşma süreciydi. Bu süreç uzun sürmedi. Hemen sonra, saltanatın ve ardından hilafetin kaldırılması başlı başına tepeden bir “politik devrim” niteliği taşıdı. Sonraki inkılâplar da bu süreci pekiştirdi. Rejim, yani Cumhuriyet böyle şekillendi. Cumhuriyet’in inşasına, tarihte örnekleri görülen burjuva devrimi formatında, ama kesinlikle tepeden başlanmıştı. Sürecin ilk aşamasında tabiri caizse “devrim eliyle devlet” kurulmuştu.


pekdemir., 1923 sürecine açık ve net olarak burjuva devrimi diyor., ama., sonra nasıl emperyalizmin eline düştü!! konusunu açıklarken kodlamaları anlamlı..

burjuva devrimi burjuva ile yapılır., burjuva iktidarı için yapılır.. buradaki jakobenler vs. hikayedir.. hangi burjuva eline silah yada politik varaka alıp da ihtilal yapacak.. elbette yaptıracaktır.. fransada barikatlarda ve iktidar yürütmesinde., burjuva şahıs varmıydı..
1923 burjuva devrimi ise., burjuvasız yapılamaz.. hiç bir erksel güç., ben pişirdim gel sen ye., gel sen burjuva ol demez.. ankarada., paraları "leyla"ya basanlar., sabancı-koç-karamehmet-has-bezmen eczacıbaşı vs. vs. idi.. kenarda bekleyip., kemalistler.; burjuvaziye., hadi iyisiniz., devriminizi biz yaptık., sermaye sizin olsun mu? dedi.. böyle bir tarih "okuması-yazması" ya ahmaklık yada misyonerliktir..

bu anlamda., pekdemir., bir burjuva devriminden bahsederken., araya bir dengeci-abi güç koyuyor.. işte kemalizm de bu oluyor.. neden böyle yapıyor.. anlayalım.

.....araya şimdiki yazısından bir alıntı getirip, devam edeceğim....

 
#2
2. bölüm




Biz Marksistler, “bu kuralı”, SSCB (sosyalizm) yanında emperyalist sistemin zayıflatılması; anti-emperyalizm, milli demokratik devrim diye tanımlardık ve alkışlardık! Bu analizi, sömürge tipi faşizm koşullarında, emperyalizmin 3. bunalım döneminde yapardık. Şimdi farklı bir dönemdeyiz: Kemalist dönem (tez) ve ondan sonra ortaya çıkan sömürge tipi faşizm döneminin (anti tez) hem çatıştığı hem bileşkesi olduğu başka bir dönemde (sentez); yeni dünya düzenine [küreselleşmeye] entegrasyon için rejim krizinin başkanlık sistemi ile çözümünün gündemde olduğu bir dönemde...
pekdemirin., ince bir bel hareketi ile viraj aldığı söylem burasıdır..

milli demokratik devrim diyenler başkaları idi.. mahiri savunanlar bunun yanlış olduğunu dhd olarak formüle ederdi.. ama bu devşirme-dönme kurnazlık yapıyor.. 3. bunalım dönemine has devrim tezi olan dhd'nin bahsini etmeden onu mdd olarak sunuyor.. çünkü red edecek ya., ettiği şey mdd olacak.. sıkışırsa dhd deemdim diyecek..

"Bu analizi, sömürge tipi faşizm koşullarında, emperyalizmin 3. bunalım döneminde yapardık." demekki., dönem değişmiş.. bir başka döneme girilmiş.. yani o dönem iddia edilen tüm tezler ve mücadele tarzları da eskimiş..

peki., yenisi ne? imiş., ve görevlerimiz şimdi ne? ..
Ama Kemalizm’i, içinde yer aldığı dönemin belirleyenleri ışığında değerlendirmek, onu (bugünkü) yerli yerine oturtmak bakımından şarttır. [Dikkat: Bu paragrafı 1997 yılında yazmıştım, şimdi anlatabildim mi neden “yeni” bir sözüm olmadığını?]
evet., 1997 de yazdın.. çünkü o tarihlerle birlikte., ki öncesinde mamak zımmen anlaşmanız vardı.. tartışma süreçleri., gbkpg ve ödp süreçleri yaşadınız.. kitleyi hazırladınız.. ve sinsice ulusalcılığı işlemeye başladınız.. dhkp de aynı şekilde sizi radikal!! zeminde takip ediyordu.. tesadüf olsa gerek!!! onlarda aynı tarihlerde ulusalcı söylemlere başladılar..

pekdemir be diyordu??..: "Bu analizi, sömürge tipi faşizm koşullarında, emperyalizmin 3. bunalım döneminde yapardık." yani şimdi yapmıyoruz.. neden?.. 4. bunalım dönemi mi? başladı.. yada başka bir dönem mi? başladı.. bunu açıklamıyor.. gerekçe olarak neyi!! açıklıyor..
Ama Kemalizm’i, içinde yer aldığı dönemin belirleyenleri ışığında değerlendirmek, onu (bugünkü) yerli yerine oturtmak bakımından şarttır.
yani., yeni dönemi kemalizme göre "tarif" etmek gerekiyor-muş!!..

dünkü kemalizm.. burjuva devrimi ise., bugün "yerinden oynadı" da "yeniden devrim" ile yerine mi? oturtmamız gerekiyor.. ben öyle bir şey dedim mi? diyebilir.. demediysen sana ne kemalizmin yerinden yurdundan., ve oynamasından.. sen 3. bunalım dönemi değişti ve devrimci duruş da değişti diyorsan., bunu yine., 3. bunalım dönemi tespitleri hangi temellerde yaptı isen., oradan yaparsın.. kemalizmin "yeri-yurdu-oynaması" üzerinden değil..

pekdemir.;, devrimci duruş ve mevzilenmeyi., tespit için., yeni dönemde., kemalizmi., (bugünkü) yerli yerine oturtmak bakımından şart olarak görüyor..

ekmalizmi yerli yerine oturtmak dediği ise., kayserilinin eşeği boyayıp yeniden satması oluyor.. o yüzden kemalizmin misyonunu kodlaması gerekiyor..

İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki İnönü’nün “milli şef” rejimi ardından, yine tabiri caizse, “emperyalizm eliyle demokrasi” evresine, çok partili döneme geçildi… Çünkü burjuvazinin biti kanlanmıştı; artık doğrudan kendi rejimini ve düzenini istiyordu…
dikkat edin.. bahsettiği süreçlerde., cumhuriyet burjuva iktidarı değil., kemalist iktidar.. zaten pekdemir., m.kemal için., “burjuva paşasıydı işte” diye kestirip atmama imkân yoktur... demiyormuydu.. yine., Mustafa Kemal, devrimci Mustafa Kemal; benim gözümde de sarışın bir kurda benzer demiyormuydu..
cumhuriyet burjuva devrimi ama., kemal burjuva paşası değil., osmanlı paşası hiç değil., iyi de., kemal neyin? devrimcisi kimin devrimcisi?..

Çünkü burjuvazi artık Kemalistler yanı sıra, belki bunlardan daha fazla emperyalizmle işbirliği sayesinde semirebileceğini, sermaye biriktirebileceğini ve tekelleşebileceğini görmüştü… Üniformasıyla disiplin sağlayan Kemalizm yerine, burjuvazi gibi smokin giyebilen bir Atatürkçülük sahneye çıktı. Smokinli Atatürkçülük, burjuvazinin ideolojisindeki ve künyesindeki İtilafçılıkla kolayca diyalog kurabildi. Ve zaten 1930 yılındaki kısa ömürlü liberal Serbest Cumhuriyet Fırkası denemesini de bizzat Atatürk yaptırmamış mıydı?

Sorun bu yıllarda daha ziyade, devletçilik ve özel teşebbüs önceliği tartışmasındaydı… Ama devlet de bu işi babasının hayrına yapmıyordu, şöyle kuvvetli bir özel teşebbüs yaratma derdindeydi. Bu yüzden özellikle 1950’lerden sonra yüzünü emperyalizme çevirmiş İtilafçı çizginin Atatürkçülük kimliğini edinmesi zor olmadı. Sonraki yıllarda uzlaşma “karma ekonomi” kavramıyla ve uygulamasıyla sağlandı; zaten, emperyalizmle ilişkiler nedeniyle, sermaye birikimi de ithal ikamecilik üzerine oturmuştu…
Ve yıllar, yıllar sonra, küreselleşmeyle birlikte ithal ikamecilik demode olunca, Atatürkçülük de demode oldu!

burada anlattığı kemalizm ve atatürkçülük.; bağımsız kapitalist ülke ve burjuva iktidarı süreci talebi yada işleyişi diyeyim.. oysa kemal burjuva paşası değildi..!! demekki., pekdemir., bunu sol yesin diye söylemiş..
anlattığı.; anti-emperyalist burjuva devrimi(benim doğru bulduğum bir tanım değil ama marksistler böyle tanımlar)

işin ilginç yanı.; bağımsız burjuva devrimi süreci burjuvaziye karşı ve rağmen., Üniformasıyla disiplin sağlayan Kemalizm ile ayakta tutuluyor.. anlatımıdır.. ortada milli burjuvazi yok.. yada., o üniforma demiş., ben süngü-ordu diyeyim.. yani ordu eli ile denetimde tutulan ve yaratılan işbirlikçi eğilimli burjuvazi..
boşuna dememişler., cumhuriyetin bekçisi ordu(üniforma)

pekdemir de bunu anlatıyor..
eee... bu bekçilere rağmen ne olmuş!!?? ..
1950’lerden sonra yüzünü emperyalizme çevirmiş İtilafçı çizginin Atatürkçülük kimliğini edinmesi zor olmadı.
hakiki atatürkçüler., uykuya-gaflete dalmış., yerine itilafçılar atürkçülük adı altında emperyalizm ile işirliği yapmış..
itilafçı dediklerinin tümü eski ittihatçı..
pekdemir.. neden bol bol itilafçılık vs. diyordu şimödi anlaşıldı.. meğer pekdemir., gizli i.t. hayranı imiş..

Kemalizm, bilinir ki, Jön Türklerin, İttihatçıların çizgisinde yer alan ıslahatçı ve giderek inkılâpçı bir modernleşme projesi…Yani Batı ile bir nevi ilişki kurma, batılı gibi olma, Batılılaşma… Burada önemli olan, Jön Türklerin İttihatçılık ve İtilafçılık şeklinde ayrışmasının ve çatışmasının, daha sonra, Kemalizm ve Atatürkçülük boyutlarında yeni veçheler de kazanması
Ama şurası açık: Kemalizm İttihatçılığın hem devamıdır hem ondan bir kopuştur. Çünkü Kemalistlerin çoğu başlangıçta zaten İttihatçıydı... Ancak İttihatçıların Birinci Dünya Savaşında yenilmelerinden, yedikleri diğer haltlardan ve özellikle Ermeni kırımından dolayı, Mustafa Kemal ve yakın arkadaşları böyle bir etiketten şiddetle kaçındılar… Üstelik Mustafa Kemal, monarşi ve hilafet konusunda onları da aşan bir vizyona sahipti.

öğrendik ki.;!!! kemalizm aslında i.t.'ciliğin bir devamı ama onu aşan bir devamı oluyor.. yani kemalizmi olumlayan., i.t.'yi de onaylamak zorunda..
perinçek boşuna armutları silkelemiyor.. oda aynı düşüncede., talat paşa komitesini boşuna kurmadı.. pekdemir de oraya bu "kafa"sı ile çok yakışır..

..yazıya., pekdemirin., kemalistler ve atatürkçüler gibi garabat ayrımı ve karşılaştırmaları ile devam edeceğim......








 
#3
3. bölüm

* Kemalizm, bilinir ki, Jön Türklerin, İttihatçıların çizgisinde yer alan ıslahatçı ve giderek inkılâpçı bir modernleşme projesi
* Burada önemli olan, Jön Türklerin İttihatçılık ve İtilafçılık şeklinde ayrışmasının ve çatışmasının, daha sonra, Kemalizm ve Atatürkçülük boyutlarında yeni veçheler de kazanması
.. 1950’lerden sonra yüzünü emperyalizme çevirmiş İtilafçı çizginin Atatürkçülük kimliğini edinmesi zor olmadı.
pekdemir.; önce kemalizm ve atatürkçülük olarak., iki ayrı politik bir duruş tanımı yapıyor.. kemalistler., i.t. devamı olurken., atatürkçüler dedikleri ise sahte kemalistler ve itilafçılar oluyor..

pekdemirin bu tasnif ve "tarifi" çok önemlidir.. özellikle., türkiyesolunu milliyetçi-devletçi yapan bu "gen"dir..
türkiyesolu yıllarca., kemalizmi sol karşıtını da sağ olarak algıladı.. ve bu algıyı belirleyen bilinç ise., giderek., i.t'cilik olarak bir zemine otururken., üstü., anti-emperyalizm ile kapatıldı..
türkiyesolunun bu armutlarının en olmuş hali., perinçek çizgisidir..

pekdemir.; neden? böyle bir tasnif ve "tarif" içine giriyor..

pekdemir., ne? demişti..
"Bu analizi, sömürge tipi faşizm koşullarında, emperyalizmin 3. bunalım döneminde yapardık. Ama Kemalizm’i, içinde yer aldığı dönemin belirleyenleri ışığında değerlendirmek, onu (bugünkü) yerli yerine oturtmak bakımından şarttır"
şimdi kemalizmi yerli yerine oturtacak..

Soğuk Savaş döneminde, Kemalizm kavramının yerini Atatürkçülük aldığında, emekçi kesimler üzerindeki baskılar daha da arttı. Yine “irtica” tehlikeydi ama Atatürkçüler, komünizm tehdidine karşı bunları seferber etmeyi tercih ettiler. Siyasi İslam, toplumda ve devlette tekrar mevzi kazanmaya başladı. Kürtler? Atatürkçüler için hâlâ tehlikeydi ve her fırsatta bertaraf edildiler.

soğuk savaş dönemi demesi demagojiktir.. aslında menderes dönemi demek istiyor.. yada üniformalı kemalist i.t.'çi yönetimden., atatürkçü itilafçı yönetime geçildi demek istiyor.. Kemalizm kavramının yerini Atatürkçülük aldığında, emekçi kesimler üzerindeki baskılar daha da arttı. buda., kodlamasının sol içinde yenebilmesi için üzerine dökülen kırmızı sos oluyor.. emekçi kesimler üzerindeki baskı karşılaştırılması yapılırken., menderes dönemi ile öncesi dönem arasında fark bulmak ve öncesini çaktırmadan olumlamak böyle olsa gerek.. menderes öncesinde baskı yapılacak emekçi vardı da.. sendikalar vardı ve çok da rahattı da.,
işin bu kısmına eleştiri yapmamın anlamı yok..

bu alıntıdaki en ilginç demagoji de şudur.. Kürtler? Atatürkçüler için hâlâ tehlikeydi ve her fırsatta bertaraf edildiler. dikkat edin., kemalistler demiyor., atatürkçüler diyor.. yani yaptığı tasnif-ayrım temelinde bakarsak., kemalistler için kürtler tehlike değildi.. ve kürtlere yapılan katliamlar en çok kemalistler zamanında yapıldı bu da es geçiliyor.. alevi kürtlerin dışında kemalistlerin peşinde bir tane kürt varmı?ydı.

Kemalizm kavramının yerini Atatürkçülük aldığında..: ülkede ne bağımsızlık kaldı., ne emekçilerin refahı ne türklerin modernleşmesi.. kısaca bütün tersanelerimize girilmiş., bütün limanlarımız işgal edilmişdi..
Bu arada 12 Mart döneminde Atatürkçüler, Kemalistleri de tasfiye etmişti. Bu yıllarda, özellikle sol ideolojilerle tanışmış genç subaylar, Kemalizm’e atfettikleri bağımsızlıkçı ve devrimci özellik sayesinde, günün sorunlarına çare bulunacağını umuyorlardı. Kemalizm “Aydınlanma Devrimi” teziyle, kimi sol, sosyalist kesimleri de etkileyebildi. Bu yüzden özellikle 1980 öncesinde Atatürkçüler, Kemalistlerden nefret ederlerdi.

Tekrar günümüze gelirsek… Peki Atatürk’ü hâlâ dillerinden düşürmeyenler kimler? Şöyle diyeyim: Zaman, Vakit ve Taraf gazetesi hariç herkes… İki gün önce, TBMM’de Başbakan bile, söze Gazi Mustafa Kemal ile girip lafını yine onunla bağlamadı mı?
Ya Genelkurmay? Ama artık onlar da Kemalizm’den değil Atatürkçü Düşünce Sistemi’nden söz ediyorlar, çünkü epeydir NATO ordusu olduklarının bilincindeler. Kemalizm artık büyük ölçüde bu Atatürkçülerin Gladio döneminde kurdukları Ergenekonculara terk edildi. Peki CHP? Sosyal demokrat olmadığı kesin; tercih ettiği de bir nevi müsamere Atatürkçülüğü… CHP şu haliyle sıradan bir ulusalcı partidir. Atatürkçülük deyince aklına hemen Dersim katliamının gelmesi boşuna değildir

Atatürkçülüğe, Kemalizm’e itiraz edenler, bütünüyle tasfiye etmek isteyenler kimler? Birincisi elbette ABD ve AB
burada "ustasından" alıntı yapayım da cümlesi daha "düzgün" dursun..
Ulus Meydanı’na barikat kuran kuvvetler: BOP Eşbaşkanlığı’nın AKP’si, Fethullah Gülen cemaati, MHP yönetimi, TÜSİAD’ın mafya sermayesi ve bilcümle Neoliberaller, PKK-BDP bölücülüğü.

pekdemir ve eski dy kurmayları., uzun süredir., çizgisel değişim süreci başlatmışlardı.. herzamanki oportünistlikleri ile önce kitlelerini dönüştürme sürecini işlettiler., tıpkı 1977 "partileşme süreci" gibi., kitleyi thkp çizgisi savunusu ile oyaladılar.. bu işlerin başında pekdemir vardı.. daha., 1978-9larda., merkezi yapıda ve özellikle ideolojik yayın yapısında., sol liberalizm ile uzlaşarak., merkez farklı., militan taban farklı bir garabet durum yarattılar.. bu duruş., 78 ds ayrılığı ile sarsıldı ama yerine ıturtuldu.. 1980 darbesi ile birlikte., sistem ile yapılan zımmi anlaşma sonucu kalan radikalizm tasfiye edildi.. uzun bir suskunluk içinde., paylaşımlar yapıldı ve "tartışma süreci" ile birlikte "yeniden" harekete geçildi..

"tartışma süreci".; aslında., bir "ikna süreci" idi.. yeni mevzilenmeyi tabana yedirme süreci.. sonra olan!! ile partileşem sürecini başlattılar.. şimdi itilafçı., neo-liberal dedikleri ile araları çok iyi idi.. bunlarında "katkısı" ile abdurrahman çelebi olarak., partileşme sürecini bırakıp., bsp sürecine "daldılar..

bsp ile birlikte türkiyesolunun bir kısmı., kürt özgürlük mücadelesi ile bir şekilde., nazlanarak da olsa ilişkilenme süreci içindeydi.. partileşme sürecini bırakan bu oportünist "yeniden" dy hareketi., kürtlerle ilişkilenme işlevini baltalamak amaçlı., aniden birleşme eğilimi gösterdiler.. bsp oportünistlerinin de aradığı bu idi.. her ne kadar., solun birleşmesi anlamında önemsiyoruz deseler de., bu "gelenlerin" ne haltlar yiyeceğini bilmez değillerdi.. daha birleşme aşamasında seçimlerdeki tavır noktasında ciddi çatışmalar yaşandı.. kazablanka toplantısında., neredeyse birleşmeden ayrışma yaşanacaktı yada bsp oportünistleri bükülecekti.. bsp içinden gelen inatçı direniş ile bu yaşanmadı.. ama aslında ortaya çıkan net idi.. seçimlerdeki tavır.. ilkesizlik oldu.. seçimlerle birlikte düşünülen çatı partisi de mefta oldu..
birinci raundu bu devletçi-milliyetçi sol kazanmıştı.. sonra., bilinen oldu., dışardan gelenler., içerdekileri kovdular.. bu operasyonda., yine şimdi hain dedikleri katı sundu..

1997 miladdır.. (rakam temsilidir aslı 1993-96 dır)

1996-96 devletin kirli savaş ile bitirmek istediği kürt özgürlük mücadelesi karşısında çuvalladığının miladıdır.. bu "saat"den sonra., devlet kendimi nasıl toparlar sürecimi işletirim kaygısına düştü.. 3-4 yıllık bir geçiş aşaması sonrası akp süreci başladı.. akp süreci kürtlere şirin gözükme ile başlarken., türkiyesolu cephesinde ise., kürlere tavırlı olma sürecidir.. ulusalcılığın sistemli işlendiği bir süreçtir..

demek istiyorumki.;
birgün gazetesinin başlattığı bu., sol kemal'i tartışıyor kampanyası., tabanın olmuş armut hale getirilmesi ve birilerinin ağzına layık halde sunulmaya hazırlanmasıdır..
yani., aslında.; pekdemir ve dy sosyal-faşizminin bu milad ile başlayan bir sürecinin bugün geldiği aşamanın tartışmasıdır..

"kürt halkı özgürleşiyor türkiyesolu "netleşiyor" tespitini yapmıştım.. işte "netleşme"nin bir ayağı da bu oluyor..


sol kemal'i tartışıyor kampanyasını adım adım takip edeceğim... yazı dizim devam edecektir..






 
#4
birgün gazetesinin., sol kemali tartışıyor yazı dizisinin ilk yazısından sonraki eleştirimde., "demek istiyorumki.;
birgün gazetesinin başlattığı bu., sol kemal'i tartışıyor kampanyası., tabanın olmuş armut hale getirilmesi ve birilerinin ağzına layık halde sunulmaya hazırlanmasıdır"
.. demiştim..

gördümki., solun kemali tartıştığı yok..

ilk yazı bu işin baş yürtücüsü pekdemir ile başladı.. pekdemir., kodlamaları yaptı., zemini hazırladı., pekdemir yazısından sonra., m.suphilerin katli ile ilgili bir yazı çıktı ama şimdi yok.. kaybolmuş.. sol kemali tartışıyor dosyası içinde yok.. şu an görünen 3 yazı var.. biri pekddemirin., diğeri taner timur'un bir de kemalizmin alevileri keklemesi ile ilgili yazı var.. birde başlık altında görülmeyen ama., var olan., yine sol kemalizmi tartışıyor adı altında., dy savunmasından kemalizm övgüleri aktarılmış..
başlık da tam bir burjuva basın ahlakı taktiği
12 Eylül zindanlarındaki devrimcilerden Atatürkçülüğe dair
bahsettiği devrimciler., sadece dy savunması..

görüldüğü gibi bu "dosya"da., sol kemalizmi falan tartışmıyor.. aleni kemalizm allanıyor pullanıyor.. boyayıp., satışa sunuluyor..

birgün gazetesini ele geçiren ekibin yazı kurulu aydınlık çizgisindeki basında 2000li yıllarda staj görüyordu.. şimdi eski dy tabanını aydınlıkçı-kemalist yapıyorlar.. dy tabanı yesin diye de., pekdemir direksiyona geçmiş., birde dy savunmasından rezil bir bölüm alınmış., arkasından., tarihçi diye taner timur palavracısı eklenmiş..
oldu sol kemalizmi tartışıyor..

bu yapılan aleni ahlaksızlıktır.. aleni kodlamadır.. bu anlamda., sol kemali tartışıyor başlığı temelimnde değil., yapılan bu kodlamalar temelinde eleştirilerime devam edeceğim..


 
#5
devrimci yol ve kemalizm

kemalizmin türkiyesolu içindeki "anlamı" ve bu "anlam"daki., tarihsel-bilimsel ve de analizsel zaaflar., körlükler bilinir. türkiyesolunu hangi formata soktuğu da bilinir.. başından beri derin devletin sol kemalist kanadı olarak politik yaşama giren aydınlık çizgisi içinden tarihsel bir kopuş yaratan kaypakkaya çizgisi bu anlamda ayrı bir yer tutar.. ama., kaypakkaya'nında gerek kemalizm gerek ise ülke(cumhuriyet) analizleri ve tespitleri ve de tanımları sakat ve zaaflıdır.. konumuz dışı olduğundan bunları belirtip., bırakıyorum.. yazı dizisi sonunda., gerçek anlamda türkiyesolunun kemalizm ve cumhuriyet algıları temelinde işleyeceğim..

dy savunmasından aktarılan bölümler., 68-70 thkp söylemleri paralelliğindedir.. bu yzden özellikle thkp gelenekçilerine teşhir zordur.. genetik ortaklıkları vardır..

yinde de bazı söylemleri ve ele aldıkları olgular mamak sürecindeki zımmi anlaşmanın ipuçları olmaktadır.. ve bu anlaşmaının oportünistçe işletilmesinin de göstergesidir.
“12 Eylül yönetimi Atatürkçülüğü sürekli olarak bir ideolojik motif olarak kullandı. 12 Eylül generalleri her fırsatta "Atatürk ilke ve inkılaplarına" bağlılıklarını belirtti. Buna karşın attıkları her adımda Kemalizm’de olumlu olan ne kadar öğe varsa yok ettiler. Atatürk’ün partisi CHP’yi, Atatürk’ün kurumları TBMM, TTK, TDK, Halkevleri’ni hem de Mustafa Kemal’in mirasını çiğneyerek kapattılar.
burada., bir yakınma var.. yakınma kemalizmin 12 eylül ile nasıl yok edildiği yakınması.. pekdemirin şimdiki söylemleri ile ne kadar uyumlu.. bu durum gösteriyor ki., pekdemir ve genetik ortakları aslında değişmemişler., aslına rücu etmişler.. ve demekki., 12 eylül öncesi savaşçı parti., devrim vs. gibi söylemleri hikaye imiş.. geçmişin tüm devrimci gençlik ve dy dergilerini takip etmiş ezberlemiş ve her sayısını yoğun tartışmış ortak çalışmalar içinde analiz etmiş biriyim..

bir tene bile., chp övgüsü., tdk-ttk övgüsü görmedim.. halkevleri ile bile övgü görmedim.. sadece konuşlanılan alan olarak adı geçerdi..
hem de Mustafa Kemal’in mirasını çiğneyerek kapattılar.
bu sıradan bir söylem., 12 eylülün atatürkçü olmadığını ifade eden teşhir amaçlı kullanılan bir cümle değil.. miras deniliyor..

12 eylül darbesi niçin yapıldı ve tüm partiler neden kapatıldı bilmez değiller.. sanki sadece chp kapatıldı.. sanki darbe atatürkçü de neden chp yi kapattı diğerlerini kapatması doğal ama atatürkün partisi nasıl kapatılır-mış.. gibi içerik taşıyor..

savunmayı kimler hazırladı biliniyor.. sormak gerekir.. atalarının mirası olan chp hangi chp..

tek partili ve önce başbuğ sonra milli şef faşizminin simgesi chp mi?., "çok" partili dönemin ortanın solu chp'si mi? veya., ecevit "devrimci" chp'si mi?., hangi chp atanın mirası.. hepsi ise., çok anlamlı olur..
halkevleri işi zaten halen bir garabetlik abidesi.. kullanılan bir alan iken., şimdi bir politik hareketin adı oldu.. halkevlerinin kökü., türk ocaklarıdır. malı mülkü., ideolojisi de oradan devralınmıştır..

ttk-tdk kurumlarının ne bok olduğu biliniyor.. resmi tarih ve sahte dil olarak tanımlamak en yakışanı olur..

Kemalizm, her şeyden önce emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren bir halkın milliyetçi-devrimci tepkisini dile getiriyordu ve bu anlamda da bir ulusal kurtuluşçuluktu
68 kuşağından apartma bu cümle 68 kuşağının ideolojik niteliği noktasında anlaşılır bir şey ama 78 kuşağında değildir.. ama ne yazıkki vardı.. 68 kuşağı bu konuda daha saf bir zaf içindeydi.. ama 78 kuşağınınkisi artık., ulusalcı-şövenizm olmaktadır..
bir ulusal-milliyetçi kurtuluş varsa bir halk da vardır.. ismi de vardır.. buna da türk halkı ulusu ve türk milliyetçiliği denir.. böyle konuş.. anlarım..

dy'nin savunması zamanında çok tartışıldı.. ne yazıkki., ds ve diğerleri ve tepkisel olanlar., savunmaları teslimiyet anlamında örgütü red anlamında ele aldılar.. buda doğaldı.. sonuçta yukarıdaki görüşlere çoğu sahipdi.. bu savunmanına slında devlete bir açıklama bir uzlaşma önerisi olduğu gibi ithamları yapanlar çok azdı.. ve ben de dahil işin bu ulusalcı yanını görmekten çok., devlete uzlaşma teklifi olarak değerlendirmekle yetindik..

şunu demek istiyorum.. şimdi ortaya çıkan ve veryansın edilen bu kemalist-cumhuriyetçi-devletçi-ulusalcı karakter aslında öncesinden beri vardı.. ve türkiyesolunun çoğunluğunda da vardı.. kürt özgürlük mücadelesi sarsmasa ezber bozmasa bunlar ne görülür ne de tartışılırdı..
bu "kemal tartışması"da aslında bozulan ezberi düzenlemek amaçlıdır..

kimimiz., 1990'larda sorgulamaya başladık., kimimiz yeni sorguluyor.. mesele vebal ise hepimizde bu vebal bir şekilde var..

konuya dönersem.; bu savunmadan alıntılar., pekdemir giriş kodlama yazısına destek amaçlıdır.. ve arkasından., diplomasını pazardan almış., resmi yalan tarihçi etiketi ile arzı endam eden taner timur yazısı ile işe "bilimsellik" katmışlar..

yazıma., bu "tarihçi" karakteri ile devam edeceğim.. öncelikle tarihçi olmadığını "devletten"den icazetli vakainüvist olduğunu göstereceğim..






 
#6
"tarihçi" ve raklam ajansı

Cumhuriyet devrimi yapabileceğinin azamisini yapmıştı - TANER TİMUR
http://www.birgun.net/research_index.php?category_code=1352812723&news_code=1352885561&year=2012&month=11&day=14

her zamanki oportünist bir başlık.. azami yani olabileceğin en iyisi., bundan iyisi şamda kayısı oluyor..

yazıyı yazan bir "tarihçi" aslında resmi tarihçi yani vakainüvist.. tarihçi tarihe objektif ve yanlız bakar.. sorgulayıcıdır.. vakainüvist ise., sistemin istedii tarihi yazar.. "yaşlılar" bilir.. emin oktay tarihi denilirdi.. orta ve lise tarih kitaplarının simgesel ismi.. ben emin oktay madurlarından biriyim.. o yaşlarda okuma ve sorgulama alışkanlığım olduğundan., bu emin oktay tarihine hep itiraz ederdim ve tarihten de hep kalırdım.. bende özel bir tepki oluşmuştu.. sonraları kızıma ders çalıştırırken., bak bu aslında yalan doğrusu bu ama sen bunu yazacaksın diye çalıştırırdım.. kızım hep düşük not alırdı.. nedenini hocası izah etti.. çok karışık yazıyorsun., acayip şeyler yazıyorsun., anlaşılmıyor bildiğin belli ama aktaramıyorsun kararını vermiş!!!
bende çalıştırmayı bıraktım.. notları düzeldi..

türkiye tarihçileri de böyledir.. üstelik çoğu sistem yalakası olduğundan., bilerek yalan yaarlar., yoksa yükselemezler.. sina akşin bunların duayenidir.. boratav keza.. bunların dışında birde avrupadan ithal ısmarlama "destekçi" tarihçiler vardır..
türkiye entellektüel ve akademik yapısı işte bu bozuk mayalı hamurdan oluşur..
avrupanında hakkını vereyim.. çok farklı değildir.. yıllar sonra., uygarlığın grek-roma ile başlamadığı doğudan başladığı kabül edilmek zorunda kalındı. ama ilk kodlamanın etkileri halen sürüyor.. batı tarihçiliği ve entellektüel zemini., aydınlanma-pozitivizm bilimi!! temellidir.. korkunç yalanlarla ve kodlamalarla doludur. imam osurursa cemaat sıçar hesabı., türkiye gibi kültürel sömürge ülkelerde de bilimde., cemaat sıçması yaşanır..

okuduğum tarih kitaplarında gördüğüm çelişkiler yalanlar üzerine çok düşündüm.. tartıştım.. ama hep gelip türkiyesolu ve aydını duvarına çarptım..

şu tespiti yaptım.. en muhalif aydında bile müthiş bir resmi tarih anlayışı ve sahiplenmesi var.. bu konuda islam aydınları resmi tarihi sorguluyor ama onlarda sistemin bir başka yanından eklemli olduklarından., oradan düzelttiklerini buradan ekliyorlar..
taner timur kitaplarını okudum bilirim.. bana göre tarihçi falan değil.. kopyacıdır.. hemde kötü bir yalaka kopyacı..

konumuz taner timur gibi "tarhçiler" olmadığından., alıntı yapılan yazısı üzerinden devam edeceğim.. kılavuzu bu gibi "tarihçi" olanların burnu haliyle boktan çıkmaz..

solun kemalizmi tartıştığı kodlaması ile başlayan birgün sosyal-faşistleri tam da adamını seçmişler.. "tebrik ederim"...!!!



 
#7
Cumhuriyet devrimi yapabileceğinin azamisini yapmıştı - TANER TİMUR
http://www.birgun.net/research_index.php?c ategory_code=1352812 723&news_code=135288 5561&year=2012&month =11&day=14

her zamanki oportünist bir başlık.. azami yani olabileceğin en iyisi., bundan iyisi şamda kayısı oluyor..

Geçtiğimiz günlerde Yordam Kitap’tan çıkan Marx, Engels ve Osmanlı Toplumu kitabında; "Osmanlı Toplumunda İç ve Dış Göçler", "Osmanlı Devleti, Aydınlanma ve Ulus-Devlet", "Tanzimat'tan Jön Türkler'e: Ulusal Sorun" ve "Kutsal Savaş, Devrim ve Atatürk Kültü" gibi konuları işleyen Taner Timur ile Mustafa Kemal’i konuştuk
diyerek araya marks-engels katılıp reklam yapılıyor.. marksın osmanlı toplumu ile ilgili özel bir çalışması var mı!! blmiyorum.. taner timur yoksa da onlar adına yaratmış..
satır satır analiz ederek devam edeceğim..

»Son kitabınızda Anadolu Devrimi’nde dini duyguların ulusal duygularla iç içe olduğunu o zamanki dini duyguların bile nasyonalist olduğunu söylüyorsunuz. Burada neyi kastettiniz?
1920’lerin başlarında, kısmen işgal altındaki Anadolu topraklarında ulusal bilinç çok gelişmemişti
. On binlerce köy ve mezraya dağılmış olarak yaşayan halk kitleleri “vatan” ve “vatandaşlık” bilincinden yoksundu. “Halife-Sultan’ın tebaası” duygusu içinde yaşıyorlardı. Bu yüzden bir kısmı “Hilafet Orduları”na katılmakta, ulusal harekete karşı ayaklanmakta hiçbir sakınca görmedi. Mustafa Kemal Paşa da bu koşullarda dini devrimci yönde, Marx’ın deyimiyle “zulme ve yoksulluğa karşı protesto” şeklinde kullandı. Bu anlamda, din, muhafazakar bir yazar olan Peyami Safa’nın da dediği gibi, “nasyonalist” bir içerik kazandı.
açıklamasının başında yalanlar başlıyor.. "ulusal bilinç gelişmemiş"!!!
ve tarihi bilerek 1920 olarak alıyor.. çünkü., bu tarih., osmanlı anadolu oluşumu içinde tasfiyelerin başladığı tarih.. direnişin başladığı değil.. direniş.; m.kemal perada kendine "iş" ararken çoktan başlamıştı. tarihçi ya.. cemiyetlerin ve kuvavi seyyarelerin kuruluş tarihlerini unutmuş.. izmirin işgali, 15 mayıs 1919 en azından bu noktada i.t.'nin girişimleri var..

ulusal bilinç., ne 1920 de ne de 1930 da vardı.. bunu şevket süreyya suyu arayan adamda anlatmak zorunda kaldı.. bu yüzden kadro hareketi başlatıldı..

yine., ulusal bilinçte kasıt kimlerin ulusal bilinci?? ermenilerin mi? rumların mı? arapların ve kürtlerin mi?

bunlar ise., 1800lerin ortalarından itibaren vardı kurulan cemitetler biliniyor.. tarihçi ya!! unutmuş.. sanırım bahsi geçen ulusal bilinç türklerle ilgili..

türk ulusal bilinci osmanlı topraklarında., taner timur gibilerinin mantığı ile anadoluda gelişmemiş olabilir ama., özellikle., rusya içinde gelişmişti.. sonradan anadoluya sarkan!! yusuf akçura., gaspıralı ismail., ağaoğlu kardeşler., türk ulusal bilincini geliştiren bu konuda cemiyetler kuran., hatta tatar ulusal bilincinin türklük içinde eritilmesine karşı çıkma tartışmaları yapan şahsiyetlerdi. tercüman gazetesinin kökü rusyadır.. bunların dışında., rsdip içinde de türkçü sosyalistler vardı..
taner timur., anadolu derken bir anlamda doğru söylüyor. ama tarih noktasında bilerek yalan vurgu yapıyor.. çünkü bunu başlatan kemal ve cumhuriyet koslamasını yapacak..

bu anlamda.; anadoluda yaşayan türklerde ulusal bilinç olmadığı kısmen doğru olmakla birlikte., türklük bilincinin osmanlıdan beri var olduğunu bir tarihçi olarak atlaması da ilginç..

osmanlı-iran savaşlarında., anadolu türklüğü kendilerinden saydıkları safavileri desteklemiş büyük kıyımlar yaşamıştır.. bugün bunu alevi kıyımları olarak tarihe not düşmek abestir. doğrunun eksik sunulması anlamında eblehliktir.
anadolu türklüğü safavileri salt alevi oldukları için desteklemedi.. osmanlıyı türk görmediğinden.ki., osmanlıda türkleri kendi soyu görmezdi.. safavileri tercih etmişlerdir. burada salt mezhepsel tercih yoktur..

taner timur., kapitalist modernite aydını olduğundan modernite solcuları gibi., ulusallaşmayı devlet ile birlikte ele alırlar.. işin etnik yanını es geçerler.. bu yüzden.; ortada bir ulus-devlet yoksa., uluslaşmada olmayabilir., yada uluslaşma illaki bir ulus-devlet talebi ile anlamlıdır diye düşünürler..

zaten yazısının devamında bunları vurguluyor..
On binlerce köy ve mezraya dağılmış olarak yaşayan halk kitleleri “vatan” ve “vatandaşlık” bilincinden yoksundu. “Halife-Sultan’ın tebaası” duygusu içinde yaşıyorlardı.

buradaki "şeytan ayrıntı".; "On binlerce köy ve mezraya dağılmış olarak yaşayan halk kitleleri" söylemidir.. kentlerde yaşayan., taşra merkezlerinde yaşayan halk kitleleri türk değil., ulusal bilinç gibi dertleri olmayan canlılar!!.. ulus-devlet yada kapitalist modern devlet ne kadar gelişmiş ise., vatandaşlık duygusu o kadar geliştirilmiş demektir. osmanlı gibi merkezi feodal bir sisemde., vatandaşlık duygusunun olmaması doğaldır.. buradaki aidiyetlik devlet-vatandaş üzerinden değil., hanedan-din vs. üzerinden kurulur..

vatan” ve “vatandaşlık” bilincinden yoksundu. “Halife-Sultan’ın tebaası” duygusu içinde yaşıyorlardı
teba ve vatandaş ayrmı yapmak da., modernite hastalığıdır.. cumhuriyet! devletlerinde de teba kelimesi kullanılır.. fransada ulusal bilinç. bir etnisite üzerinden başlamadı.. çünkü tarihte fransız diye bir etnisite yoktu.. franklar diye bir germen hanedanı vardı.. jandark efsanesi ile bilince sokulan fransız ulusal uyanışı!! döneminde kral vardı. fransa bu kral ve tebası ile ulusal bilince sahipti.. ve büyük kent merkezleri dışında bu "ulusal bilinç" yani devlete-krallığa bağlılık yine yoktu.. buda çok doğaldır.. kentler toplumsal tarihsel aidiyetliklerin parçalandığı., kümelerin aileye daraltıldığı alanlardır.. kentler ve taşra merkezleri dışında kalanların ise aidiyetlikleri kabilesel-yöresel idi.. başlarında kim varöış çok önemli değil., vergi ve tahakküm önemli idi..

kaldıki osmanlıda din üzerinden değil., hanedan-devlet üzerinden bir vatandaşlık olgusu vardı.. anadoludaki bahsettiği mezra-köy halkı halifeye bağlılık noktasında kılıç zoru ile bağlı idi.. kendine tarihçi demeyi biliyor ama., osmanlıda demografik yapı hakkında bilgisi yok..

örneğin.; erzurum-tokat-hakkari gibi bölgelerde yaşayan., hıristiyanlar nasıl? halifeye bağlılık taşıyacak.. bu bölgelerin köy-mezralarında yaşayan alevi türkler-arapplar-kürtler hanefi halifeye nasıl bağlılık taşıyacak., hakkarideki şafi kürtler., hanefi halifeye nasıl bağlılık taşıyacak..

herşeye karşın., kentlerde ve merkez taşralarda yaşayan., müslüman-hıristiyan teba sosyal-ekonomik yaşamdan dolayı osmanlıdır.. kendilerini osmanlı sayarlar.. sorunları varsa muhaliftirler başkaca çözüm ararlar., uyumlu iken osmanlıdırlar..
ermeniler için sadık-ımillet diyen osmanlı egemenliği bunu neden diyor acaba?? halifeye bağlı oldukları için mi?

en azından., türklüğü şu yada bu biçimde tanımlanmış olanların çoğunluğu alevi idi bu alevi türklük de halifeye bağlı olamaz.. olmadı da.. özellikle., balkanlar ve kafkaslarda., bektaşilik ile halifeye olmasa da devletle bağlar kurulmuştu..

taner timur tarihçi gözü ile değil., "cumhuriyet çocuğu" karakteri ile tarihsel analiz yapmış..
zaten bu sorunun amacı da cumhuriyet ve laiklik dedikleri işlerin olmayışına kılıf aramak oluyor..

............ devam edecek.....

 
#8
"tarih "yazılımı" 2. bölüm

»Son kitabınızda Anadolu Devrimi’nde dini duyguların ulusal duygularla iç içe olduğunu o zamanki dini duyguların bile nasyonalist olduğunu söylüyorsunuz. Burada neyi kastettiniz?
1920’lerin başlarında, kısmen işgal altındaki Anadolu topraklarında ulusal bilinç çok gelişmemişti
. On binlerce köy ve mezraya dağılmış olarak yaşayan halk kitleleri “vatan” ve “vatandaşlık” bilincinden yoksundu. “Halife-Sultan’ın tebaası” duygusu içinde yaşıyorlardı. Bu yüzden bir kısmı “Hilafet Orduları”na katılmakta, ulusal harekete karşı ayaklanmakta hiçbir sakınca görmedi. Mustafa Kemal Paşa da bu koşullarda dini devrimci yönde, Marx’ın deyimiyle “zulme ve yoksulluğa karşı protesto” şeklinde kullandı. Bu anlamda, din, muhafazakar bir yazar olan Peyami Safa’nın da dediği gibi, “nasyonalist” bir içerik kazandı.


cumhuriyet kazanımları hikayelerinin temel argümanlarından biri de., laiklik ., modernitedir.. bmm ve sonrasındaki cumhuriyetin laik olmadığı tartışılır.. itiraz edilemeyecek deliller de vardır.. taner timur ve birgün bu noktada "savunma" yapıyor..

Halife-Sultan’ın tebaası” duygusu içinde yaşıyorlardı. Bu yüzden bir kısmı “Hilafet Orduları”na katılmakta, ulusal harekete karşı ayaklanmakta hiçbir sakınca görmedi.
bir tarihçi.. o dönemdeki ayaklanmaları böyle "izah" ediyor ise bunlara tarihçi denilemez.. resmi tarih yalakası denilir..

ortada bir ulusal hareketin varlığı ayrı bir garabet hikaye.. ayaklananlarında ulusalcılığa ve cumnmhuriyete karşı çıkarak halifeliği savunduğu iddiası ise resmi tarih uydurmasıdır..

en önemli itirazlar.;
geyve isyanı düzce-hendek isyanı., yozgat çapanoğlu isyanı ve kürt isyanlarıdır..

bunların hiçbirisinde hilafet ordusuna katılmak gibi bir şey yaşanmamıştır.. zaten hilafet ordusu gibi bir tanım da abestir.. ortada halen resmi bir osmanlı devleti var.. haliyle ordusu da ıosmanlı ordusudur.. kazım karabekir ordusu da hilafet ordusu olsa gerek., resmen osmanlı devletinin ordusu idi..
fevzi çakmak., osmanlı ordusu genel kyrmay başkanı ve harbiye nazırı idi.. m.kemal ordu müfettişi idi.. inönü gkb. içinde çalışıyordu.. tüm bunlar sonradan resmi sıfatlarından düştüler.. ama kalan kurum hala osmanlı ordusu bunlar ise isyancılardı..

osmanlı ordusuna hilafet ordusu yapmak., atatürkçülerin işi olabilir ama bir tarihçinin olmaması gerekir.. anadoluda ulusal bir ordu da yoktu.. kuvva-i seyyare denilen., gayrı resmi askeri yapılar vardı.. anadoludaki resmi orduların kumandanlıkları atama ile yapılıyordu.. istanbul meclisi dağıtılana kadar istanbula bağlı idiler yani osmanlı ordusu idiler.. bir kısmı isyancıları desteklerken., bir kısmı devlete bağlı idi.. meclis dağıtıldıktan ve muhalefet anadoluda bmm de konuşlanınca., ayrtışma netleşti.. bir çok subay ya istifa etti ya atıldı..

geleyim.. hilafet ordusuna ve katılmalara..

ortada bir hilafet ordusu yoktu.. bilinen ve kullanılan anzavur güçleridir.. bunlarda resmi olarak devletin adına değil., ayrı bir muhalif grup gibi davranıyorlardı.. halifeye bağlı idiler ama resmi olarak ifade edemiyorlardı.. başkacası da yoktur..

geyve ve yozgat isyanı., türklerin isyanıdır.. ortada bir cumhuriyet-halifelik ikili iktdarı da yoktur.. bmm halifeye bağlılık ile açılır besmele ile kapanırdı.. halife-padişah esir kurtaracağız denilirdi.. bu iki isyanın nedenleri bu ayrımdan dolayı değildi.. kuvvai seyyarenin zorla adam toplaması para toplaması üzerinedir..
özellikle yozgat isyanı bastırıldıktan sonra çerkez ethem'in ankaraya yaptığı itiraz ve suçlamalar bilinir.. isyanı kanlı bastırmıştır ama ankarayı suçlar..

düzce-hendek isyanıda şüra kurulmuştu. buradaki kafkas kökenliler şüra kurmuştu osmanlı devletine halifeye bağlılık anlamında bir isyan yoktur.. ama bu i.terakiçileri istemiyorlardı..
kısaca., anadoluda ciddi anlamda i.t. tepkisi vardı.. ankarada(kuvvai seyyare ve bmm) bunların devamı olarak görülüyordu.. bu anlamda egemenliklerine itirazlar vardı..
kürt isyanlarıda aynı nedenledir..

tarihi.; halife ordusu ulusal ordu gibi "yazıp" açıklamak., yüzsüzlük ve resmi tarih yalakacılığıdır..

ulusal ordu dediklerinin en önemlileri türk kökenli değil.. türklük adına da hareket etmiyor..

m.kemal üzerinden tarih "yazmak" da abes.. tüm örgütlenmeler., m.kemal öncesinden hazırlanmış., her alanın etkin i.t.den gelen şahsiyetleri var.. m.kemalin bir örgütü gücü var mı? .. yok..
i.t. çizgisinin devamı olan anadolu hareketi haliyle din üğzerinden çalışacak., çünkü hıristiyanlar uluslaşma sürecine girmiş., geriye kala kala müslümanlar kalmış., arap uluslaşması ve kürt uluslaşması da var.. en azından bu iki yapının henüz ulusal bir birlik yaratamamasından faydalanıp., devşirme-dönmelerin etkinliğinde bir müslüman güç yaratma istemleri bilinir.. türk-müslüman olayı çok sonradır.. 1924 anayasaı ilebaşlar.. elbette öncesi vardır ama bu kemal ile başlamamıştır.. i.t. içindeki devşirme-dönmelerin başkaca çözümü yoktur.. osmanlılık., fransız-ingiliz-italyan gibi bir ulus tanımı yaratamamıştır.. bu anlamda en müsait kullanılabilir etnisite olarak türklük seçilmişti.. ama bu konsept değil 1920., 1924 e kadar belirgin değildi..
1920 tasfiyeleri sonrası erki ele geçiren ekip bu konsepte sarıldı.. 1924 ile resmileştirdi., sonrasında işletti.. ve işletirken., asla müslümanlığı dışlamadı.. aksine merkezine aldı.. pragmatist bir islam kullanımı yoktu.. tam tersine resmi bir islam kullanımı vardı.. hatta bu noktada osmanlıyı bile aşan bir anti-seküler işleyiş sözkonudur..

osmanlı halifeliğe rağmen devlet içinde müslüman olmayan tebaya açıktı.. askeri okullara devlet görevlerine gelebiliyorlardı.. cumhuriyetle birlikte bu kalktı.. teba olmaktan çıktı vatandaş olundu deniliyor.. bu kuyruklu ve arsız bir yalan..

cumhuriyette gayrı-müslümler asla vatandaş olamadı.. müslümanlar vatandaş olabildi.. buna islam-teba denilmez de ne denir..





 
#9
"tarih yazılımı" 3. bölüm

Atatürk kültünü ve milli ibadet anlamında Kemalizmi bir çeşit faşizm olarak tanımlayanlar var. Siz böyle düşünüyor musunuz?
Türkiye’de Kemalizm’i “bir çeşit faşizm” olarak tanımlayanlar rezervsiz, genel planda konuşuyorlar; “kült” ve “milli ibadet” olgusu ve bunu yaratan koşullar üzerinde sosyo kültürel analizler yapmıyorlar. Bu tarz radikal bir eleştiri sadece Türkiye’de var.

soruyu soran ahlaksız yanıtlayan ayrı bir ahlaksız.. atatürkçülük yada kemalizm tanımlarının işletilişindeki faşizm.. m.kemal şahsında yaratılan kült ve sahiplenme abartısı değildir..

birileri., kemali ve kemalizmi kendine önder ve politik çizgi olarak kabül edebilir., yüceltebilir., o sürecin devam etmesini isteyebilir.. buradan "bir çeşit faşizm" anlamı çıkartmak noktasında sosyolojik bir tespit de yapılabilinir.. ama bunu yapan., genelde de yapar.. örneğin., mahir üzerinden., öcalan üzerinden., marks-lenin üzerinden de yapabilir.. kült ve ibadet noktasında buralarda da kemalizm gibi işleyişler var.. abartılısı var., normali var..

konu., kemalizm-atatürkçülük adı altında işletilen bir sistem ve bu sistemin faşistliğidir..

kemali sahiplendi diye kimseye faşist denmiyor.. "kemalizm"i sahiplendiğinde sahiplendiği nıoktalardan dolayı deniliyor ise., faşist deniliyor..

örneğin ne mutlu türküm diyen., türkiye türklerindir., t.c. ulus-devleti türktür vs. gibi argümanların siyasi-sosyal içeriklerinden ve işleyişlerinden dolayı faşist deniliyor..

ama., taner timur ve peçetecisi konuyu nasıl işlemeye çalışıyorlar.. savunmayı nerden yapıyorlar..

Anadolu Devrimi Sovyet Rusya’nın ve Lenin’in desteğiyle gerçekleşti. Bugün en çok eleştirilen 1930’lu yıllarda da bir Sovyet delegasyonu onuncu yıl kutlamalarına büyük katkı sağladı.
ikinci yüzsüzlük ve ahlaksızlık bu sözlerdir..
anadoluda olanın yada yaratılanın diyeyim., devrim olup olmadığı tartışılır., hatta buna devrim diyenler de nasıl bir devrim olduğunu da tartışabilir.. tüm bunlar bilimsel tarih tartışmaları içindedir.. ideolojik paradıgmalara göre konuşlanılır.. örneğin bu bir burjuva devrimidir diyenler m-l çizgisi temelinde yaklaşır kendi çizgilerine göre ele alınır.. yada hayır bu olamadı diyen m-l çizgisel taraftarları da olabilir.. yine bu paraıgma çerçevesinde ele alınır.. m-l olmayan biri bu tespitlere kendi duruşu ile yanlış dese de., kendi duruşu temeli olduğundan., doğruluk payı ne ise., m-l çigisinin de aynı derecededir.. zaten asıl olarak ana paradıgma tartışılır..

ama., anadoluda yaratılanın sscb-lenin desteği ile olduğunu iddia etmek., ideolokij paradıgmalar dışında bir olgudur.. tarih biliminin objektif ve nesnel gerçeklikleri temelinde ele alınmalıdır..

şöyle sorsam..; sscb desteği olmasa bu anadolu "devrimi" başarısz mı? olurdu.. yada başarı şansı çok azalır mı? idi..

örneğin.; m.suphiler anadoluya bu devrime katkı amaçlı geldiler-yollandılar ama katledildiler.. bu olay anadolu devrimine nasıl? bir etki yaptı.. başarı şansını mı? azalttı.. yoksa artırdı mı? sscb bu olya ses çıkartmayıp., anlaşmalar yaptığına göre., aynı düşüncede idi.. suphilerin anadoluya gelişi hayırlı iş değilmiş., katledilmeleri de devrimin başarısına engel değil aksine destekmiş.. yada., anadoludevrimi sürecinin çok önemli bir olayı değilmiş..

sscb katkıları bilinir.. silah vepara. ve bazı sınırlardan çekilmeleri..
aynı şeyi birde şuradan ele alalım..

bu "kafa" ile bakarsak., italyanların çatışmadan çekilmesi fransızların çekilmesi., ve ankara ile çok önceden anlaşmalar yapması., bazı faliyetlere müdahale etmemesi., denetim altındaki silah depolarının boşaltılmasına göz yumması vs. anadolu devrimine katkı oluyor..

ingilizlerin., londra-paris görüşlemeleri sonrası anadoluda yunan harekatına lojistik ve siyasal desteği çekmesi(venizelos bunu anılarında ayrıntılı anlatır) ve ferit paşa hükümetinin destek olun ankaraya yürüyelim sözlerine karşı., gnr. harbord anadoluda geziniyor., onun raporuna göre hareket edeceğiz demesi., izmit-istanbuldan çatışmadan çekilmesi.. abd:nin ermeni eyaletinin kurulması ve mandasının alınması tasarısını red etmesi., yine sivas kongresinde kemalin de imzası olan ve muavenet(manda) teklifinin red edilmesi vs. vs. bunlarda katkı olsa gerek..

tüm bu tarihsel gerçekliklere rağmen., anadolu devriminde halkın katılımı desteği ile ilgili bir tek somut delil yoktur.. aksine anadolu devrimi denilen şeyin içinde bol isyanlar vardır..

ulusal devrim süreci yaşayan bir dönemde., asker kaçakları yasası., ev yakma yasası., ağır ve keyfi uygulanan istiklal mahkemeleri halkın ne menem bir desteğinin olduğunu ispatlıyor..

sokma akıllı ve kodlanmış bilince sahip türk-iye solu., kuvvai seyyareler üzerinden halk ordusu tahlili yapıyor.. yetmiyor olmayan bir yeşil ordunun aslında islam ordusu olan tanımını bile komünistler olarak unuyor..

böyle başa böyle traş misali haliyle böyle "tarihçi"ler de döktürüyor..

Oysa bizde tek parti dönemini, dinciler, Şeriat’ı kaldırdı ve dini baskı altında tuttu; liberaller, darbeyle geldi ve askeri vesayete dönüştü; Kürtler de kimliğimizi inkar etti ve bizleri ezdi diye eleştiriyor ve bu konuda ortak bir cephe oluşturuyorlar. Kuşkusuz bunların hepsinde bir gerçeklik payı var.
konuşan., bir "tarihçi"!! .. hepsinde gerçeklik payı varmış.!! peki bu gerçekliğin içeriği ve tanımı nedir??

şariatı kaldır-mış!!.. cumhuriyet fetva ile ilan edildi.. şeyhül-islam kurumu yerine diyanet işleri geldi.. laikliğin en temel işleyişi olan inanç özgürlüğü yerine kadrolu imamlar üzerinden tek din-mezhep işleyişi geldi.. birde., dini baskı altında tuttu; demez mi?? hangi dini?? ve hengi mezhebi?? baskı altında tuttu hangisini yüceltti.. zorla işletti..

tüm bu anlatımlar., gerçekten ahlaksızlıktır.. cehalet değil.. olsa idi anlarım.. oyüzden sürekli ahlaksız tanımını kullanıyorum.. buraya en uygunu bu tanımdır..

liberaller, darbeyle geldi ve askeri vesayete dönüştü
darbe ile geldiği ve askeri vesayete dönüştüğü yalan mı? değil.. ama bu gerçeği kapatmak için bunu liberaller diyor kodlaması ile bertaraf etmek de ahlaksızlığın tavan halidir..
1920 ve sonrası tasfiyeler bilinir.. meclisteki vekillerin faili meçhule gitmesi bilinir., mecliste vekil öldürüldüğü bilinir., süikast bahanesi ile darbe yapıp kimlerin yargılandığı(ki destekçi sol bile yargılandı) asıldığı bilinir.. tüm bunlara sanki sadece liberaller itiraz etti.. liberaller baskı yaşadı gibi kodlamak ahlaksızlıktır..
hele kürtlerin konusu.. sanki suradan., isalmcılar!! ve liberallerin!! olumsuz itirazlarrı gibi bir şey olarak sunulması faşistliğin ta kendisidir..

kürtlerin de değil., tüm halkların inkarı sıradan bir iş mi? faşizm burada yok mu? bunu işletirken yaşatılan katliamlar., ulusal devrim ve modernleşme zorunlulukları mı?

aynı iddiayı burada da sunabilirsiniz.. kürtler katledilirken.. sscb desteğe devam etti.. tkp halifeci-gerici dedi..

faşizmi savun desen göbels bile bu kadarını beceremez..

olan biten nedir? "aklayıp"., deformasyona uğratıp işi nereye getiriyor..

aşağıdaki sözleri iyi okuyun.. 1923 den itibaren işletilen., tekçi faşist sistem sanki melek akp geldi faşizm geldi..
bunu neden yapıyor?? .. bu yazı dizisinin amacı ile bağlantılıdır.. akp öcüsü ile kemalizm ve cumhuriyetçi-faşizm öne çıkartılıyor.. kurtarıcı olarak görülüyor.. sorsam.. yenisine göre eskisi "yetmez ama evet" oluyor..

Ne var ki bütün bunlar, (tüm bunlar dedikleri.; kemalizm ve kamalist cumhuriyet sisteminin eleştirilmesidir b.a.)son tahlilde, iktidarda mutlak bir hegemonya kurmuş olan ve bu hegemonyayı da her gün biraz daha İslamcı bir kimliğe büründürmeye çalışan AKP iktidarının değirmenine su taşıyor.
ne güzel değil mi? sonunda hutbenin mevzusunu buraya bağlayıverdik..
kemalizmi-atatürkçülüğü ve cumhuriyet devrimlerini eleştirmek., AKP iktidarının değirmenine su taşıyor.


.. "tarihçi"nin ve peçetecinin "gerekçeli karar"ı ile devam edecek ....
 
#10
"tarih yazılımı" 4. bölüm

»Resmi çevrelerin ufkunun siyasi devrimle sınırlı olduğu toplumsal devrimi düşünmedikleri belirtilmiş. Anadolu devrimi dediğiniz süreç bir toplumsal devrime dönüşebilir miydi?
O dönemde Anadolu’da ne örgütlenmiş bir emekçi hareketi ne de bunlara ışık tutacak devrimci bir fikir hareketi vardı. Bence, herkesin büyük bir umutsuzluğa kapıldığı, geniş bir aydın çevresinde mandacı tezlerin kabul gördüğü bir ortamda, yapılabileceğin azamisi yapılmış görülüyor.

gerekçeli karar..; anadolu devrimi diyoruz.. ulusal devrim diyoruz., araya sosyalizm de katıyoruz.. ama biliniyor ki., bunların hepsi palavra.. amed'de oxford vardı da biz mi? gitmedik der gibi., emekçi hareketi yokmuş??(yalan) .. geniş bir aydın çevresi ve dikir hareketleri yokmuş(yalan)
herkes mandacı bir tek kemalistler öküz.. eh... bu şartlar altında öküz ne yaparsa bu kadar olur.. yetmez ama evet ..
"bizler" de inek olarak buradan otlamaya devam ederiz..

taner timur bu formatta olabilir.. çünkü resmi sistem beslemesi bir "akademisyen".. ya bunlara peçete tutan ve geçmişi thkp'ye bağlayan devrimciler!!e ne oluyor..

ben ahmaklık demiyorum.. ahlaksızlık diyorum..

bu sistemi devşirme-dönmeler kurdu.. komünizmim devşirme-dönmeleri haliyle onaylayacaktır..

çünkü.; genetik kökleri aynı..

"sol kemali "tartışsın" bakalım.. bende izlemeye devam edeceğim..

bu topraklarda ahlaksızlardan varsa., buna direnen ahlaklılar var.. toplumsal vicdan nihayetinde bu ahlaksızlığı yıkacaktır..
 
#11
68 sürecine dayanan ulusalcı sosyalistlik

belirtiğim gibi., sol kemalizmi tartışmıyor., sola kemalizm servis ediliyor.. şimdi de mahirin yazılarından destek sunuyorlar.. bu tarzı işletenler bilinir., türksolu çevresi hkp çevresi bunu hep yapar.. 68 yıllarının bilinci ile ortaya çıkan argümanları., yıllar sonra çok şey netleşmişken., tartışılmışken., yeniden pazarlamaya kalkarlar.. işin yüzsüzlük tarafı., bu argümanlara sarılırken., 68'in asıl ruhuna fatiha okumuş olmalarıdır..
sanki., 68 kuşağı., sadece bu.. 68 kuşağı., sadece kemalizm güzellemeleri.. 68 kuşağı dendiğinde., akla başka şeyler gelmiyor.. deniz., uzun zamandır., sosyal-faşistlerin hatta bu günlerde faşistlerin ellerinde., şimdi mahire el attılar..

mahir',n kemalizm dahil ülke-sistem ve tarih çözümlemeleri tartışılır.. nasıl ki., pass-öncü savaşı artık tartışılıyorsa., bunlarda tartışılır.. bu yüzsüzler., mahirin pass-öncü savaşı tezlerini tartışmadan red ederler., ama kemalizm tezlerine sarılırlar.. sarılmakla kalmayıp., şimdiki ulusalcı duruşları ile mahişrin duruşunu aynı gibi satmaya kalkarlar..

mahir.; kemalizm noktasında., devletin kuruluşu noktasında bunları söyler ama aşağıdaki sözleri de söyler..

"...Bizim partimiz ne milli cephe partisidir, ne de bizim partimizin komutanlığı, küçük burjuva radikallerine aittir. Bizim partimiz, sosyalistlerin partisi, Marksist bir partidir ve partimizin de eylem kılavuzu Kemalizm değil, bilimsel sosyalizmdir..." (B. Yazılar, S. 160)

yine kendi alıntılarındaki sözleri bile kavramış değiller..
Fakat Kemalizm emperyalizme ve müttefiklerine karşı mücadelenin tek devrimci alternatifi değildir. Bugün emperyalizme karşı ilk boy hedefi Kemalistler değil, proleter devrimcileridir. “Türkiye’de esas mücadele, işbirlikçilerle Kemalistler arasında oluyor” sözü, “Türkiye proletaryasının objektif şartları yoktur” sözünün doğal bir sonucu ve devrimci sosyalist teoriden sapmanın pratiğe yansımasının açık bir belirtisidir.

yapılan aynen budur.. “Türkiye’de esas mücadele, işbirlikçilerle Kemalistler arasında oluyor” sözü,
bu kalıpda söylenmese de., birinci cumhuriyet., neo-liberalizm., gericilik vs. gibi söylemler ve bu "kampanyalar" aynı içeriği taşır..

mahirden sonra bir sosyal-faşist sol!! adına alınmış.. fatih yaşlı.. bu şahısla ilgili eleştirileri yapma gereği duymuyorum.. ve izlemeye devam edeceğim..

ne kadar., sosyal-faşist ve şöven varsa toplayacakları belli..
 
#12
"sol kemalizmi tartışıyor".. adı altında., sol kemalizmi allıyor-pulluyor demiştim.. ne kadar sosyal-faşist., kemalist varsa toplamışlar., araya sos olarak., mahirden alıntıları katıp., zemin saptırarak., kemalizmin allanıp-pullanmasını işlemişler..

son yazı yine bir resmi-akademisyen!! ama resmi sosyal-faşist merdan yanardağ'dan..
türkiye devlet aydını gibi bu şahısda tarih bilimini katletmekle kalmıyor., müthiş demagojilerle., bir sağa-bir sola kıvırtarak., görüşlerindeki çelişik ifadeleri bile rahatlıkla sunabiliyor..

özellikle belirteyim.. merdan yanardağ yazısını çok önemsiyorum.. şimdiye kadar "sunulan" yazılardan ve kodlamalardan çok daha önemlidir..

merdan yanardağ.; yazısında., kadro hereketini temel almış.. kemalizmin yaratılmasını ve kemalizmin türkiyesoluna yedirilmesini., kadro hereketi çıkışı ile işlemiş.. bence bu yazısı., türkiyesoluna bir hediyedir.. elbette anlarlarsa bir hediyedir.. arınmaları için bulunmaz bir fırsattır..

kardo hareketi.; tkp oportünizminin bitişi ile başlayan., ama çıkış yerine., türkiyesolunun "sol" kemalizm üzerinden devlete dümen kırdırılmasının tarihsel öneme ve ilgiye layık bir toplum mühendisliği olayıdır..

kadro hereketinin çıkışı ile tkp'nin bitirilişi., kendini likidite etmesi., başlangıç-bitiş diyalektiğidir..

o tarihten sonra., sol olarak tkp değil., kadro hereketi., sonrası ortaya çıkan., özellikle 68 kuşağı denilen., türkiyesoluna omurga olmuştur.. işin ilginç yanı bu yaratılan "kanal"a komünist adı ile tkp sürekli destek olmuştur.. bunu engelleme yerine payanda olmuştur..

işin bir diğer önemli yanı.; kadro hereketi "kadro"ları., tkp içinden devşirmedir.. ve kök olarak da tkp gibi., i.t.'den gelmedir.. merdan yanardağ., bu noktayı red etmemiş aksine belirtmiştir.. bir tek yakup kadri''yi ayırmıştır ama onun da tkp ile ilişkileri bilinir..

kadro hereketinin asıl gizli mimarı yakup kadri ve burhan asaf belge'dir.. bu iki şahsiyet., kadro hareketinin "sol" ve "sağ" kanadının sentezi gibidir..

yakup kadrinin aile seceresi ve macerası da çok ilginçtir..
manisalı ayan bir aile iken., mısır hidivi kardeşi ibrahim paşanın manisa işgali üzerine., geri çekilişinde birlikte mısıra gitmiş., orada kavalalı hanedanına karışmış., hahedandan ikbal hanım ile evlenmiştir..

bu aileden gelen yakup kadri eğitim için izmire gelmiş(1903).. sonra mısıra dönüş orada şerafettin mağmumi iel birlikte türk dergisini çıkartmıştır.. sonra tekrar istanbula döndüğünde "yeldeğirmeni" semtine yerleşmiştir.. bu arada açıklayayım.. yeldeğirmeni semtinin bir özelliği de yahudi ve dönmelerin yerleşiminin yoğun olmasıdır.. tıpkı izmir gibi..

yakup kadri i.t.'nin entel kadrosu olarak., yaşamını devam ettirirken., ankara ekibi ile ilişkilendi.. aynı işlerine devam etti.. bu arada tesadüf ya., yolları., tiçsf kadrosu burhan asaf ile çakıştı.. kızkardeşi ile evlendi..
zaten., 1925 de burhan asaf komünistliği ter etmişti.. yine aynı tarihlerde., abd'den öğrenilen "ajans" örgütlenmesini(basın adı altında ajan teşkilatı) yapan yakup kadri anadolu ajansını kurdu..

bu arada tkp tevkifatı olmuş., içinden hainler!! çıkmış.. zaten tkp de kendini likidite etmişti..

hepsinin yolu., "kadro"da çakıştı..

bu hikayeyi., merdan yanardağ., yazısında nasıl değiştiriyor.. analiz edeceğim..
nasılki., devşirme-dönmeler cumhuriyet ile osmanlıdan türklüğe terfi ettirildi ise., bu kadrocularda., i.t.'den çıkmış ama çıkışını., tam kopuşa evirememiş., tkp kadrolarından devşirme-dönmelerden oluşur.. bunlarda., türkiyesolunu yaratmışlardır..

ama.; merdan yanardağ bunlara sol demiyene., "Kadro Dergisi ve Kadrocuların ilerici ya da sol olmadığına ilişkin görüş, hiçbir bilimsel temeli olmayan, önyargılı ve deyim uygunsa aktüaliteye çok fazla boğulmuş “ideolojik” bir değerlendirmedir" diyerek hakaret ediyor..

ortaya çıkan "kadro"cuların "sol kanadı ile sonradan yine ortaya çıkan tkp'nin kavgalarına bakmayın.. kayıkçı döüğü yaptılar ama birbirleri ile ilişkilenmekten de ayrı durmadılar..
türkiyesolu böylesi bir "mimari"nin eseridir..

bir ayağı tkp üzerinde duracak., bu yol ile m-l olunacak.. ama tkp., oportünizt-revizyonist olarak eleştirilecek.. diğer ayağı kemalizm üzerinde duracak., ulusalcı-milli devletçi olunacak., ama sağcılık ve gericilik eleştirisi cumhuriyet kadroları üzerinde sağ kemalizm olarak eleştirilecek..
hem nalına hem mıhına derken., geriye sol-kemalizm kalacak..

tkp., tarihimizdir derken sadece türk kpsi baz alınacak., böylece., hem komünist hem türk olunurken., tkp eleştirisi de ulusalcı milli devletçi bağımsızlıkçı olmadığı için revizyonist ve sağ bulunacak.. böylece., ulusalcılığın temsili olan kemalizm elde tutulacak.,
kemalizme ulusalcı-milli-devlet bağımsızlığı yanı ile sahip çıkılırken., komünist olmadığı için eleştirilecek., ama., komünist temsilinin ulusalcı-bağımsızlıkçı olmamasından dolayı kemalizmin sol "yanı elde tutulacak..
kısaca.; sol kemalizm ile ulusalcılık-milli bağımsız devletçilik tkp ile komünizm karışımı "tırşık".. türkiyesolunun zeminleri ve omurgası olacaktır..

bu çizgiden., 68 sürecinde kopuş yaşanmaya çalışıldı.. ama bir darbe ile bu süreç intikaya uğratıldı.. 78 sürecinde ise bu kopuş bilince çıkarılmadan., aslında kopmuş vaziyette ilerlendi ama yine daha şiddetli bir darbe ile tekrar çizgiye yani "hizaya" getirildi..

bunca "tarihsel yaşanmışlıklar"a karşın., sol kemalizmi tartışıyor!! ve tartışırken allayıp-pulluyorsa.; artık burada ne teorik zaaflar ne ideolojik eksiklik ne de "saf"lık aranır..

ben bu işe.. yeni kadro hareketi diyorum..

bu yüzden merdan yanardağ yazısı için., birgün sosyal-faşistlerine teşekkür ederim.. bu tespit ve iddiamı nasıl gösterebilir., ispatlayabilir., bilince çıkartabilirim derken.. elime malzemeyi zorunlu olarak verdiler..
 
#13
yazı dizisini hazırlayan., birgün kurmayı.. aşağıdaki tespit ile başlıyor..
Kemalist dönemin en çok tartışılan dergilerinden Kadro dergisinin yazarları Şevket Süreyya Aydemir ve arkadaşları, ulusal kurtuluşçuluğun ideolojisini yapmak ve Türk Devrimi'ne kuramsal bir temel (inkılabın ideolojisi) hazırlamak istemişlerdi.
birgün sosyal-faşist çizgisi., kadro hareketini peşinen tanımlıyor.. kadrocuların amaçları nedir?., kendi dilleri var anlatmaktadırlar..
araştırmacı yada tarihçinin görevi., öncelikle kadro hareketinin kendini tanımlamasını ele almak ve analiz etmektir..

kendilerini tanımlamaları ne kadar., gerçekçi ve ne kadar içten bunu tespit etmeleri gerekir.. ve sonra bunun üzerinden kendi tanımlarını koymaları gerekir.. "merdan yanardağ bu işi "kafa"sında yapmış.. geriye bunun iknası kalmış..

ama., birgün çizgisi ulusal kurtuluşculuğun ideolojisini yapmak diyor ise., bu ideolojinin ne olduğunu da belirtmek zorundadır.. bujuva-milliyetçi mi? küçük burjuva-milliyetçi mi? faşist mi? sosyalist mi? vs. ne ise belirlemesi gerekir..
dedik ya., ulusal kurtuluşçu.. sosyalist demedik diyebilirler
bu işi merdan yanardağa bırakmışlar..

»Kemalist ideolojinin önemli temsilcisi Kadro Hareketi’nin sol, ilerici olmadığı düşünülüyor. Bu konuda ne dersiniz?
Kadro Dergisi ve Kadrocuların ilerici ya da sol olmadığına ilişkin görüş, hiçbir bilimsel temeli olmayan, önyargılı ve deyim uygunsa aktüaliteye çok fazla boğulmuş “ideolojik” bir değerlendirmedir. Türkiye’nin siyasal ve entelektüel yaşamında önemli bir yeri olan Kadro Dergisi ve Kadroculuk böyle yüzeysel bir şekilde ele alınamaz.
pas soruya yanardağın verdiği yanıt çok açık.. kadrocular., sol oluyor.. ilerici yada sol gibi oportünist demagojik cümle işi kurtamamış..

sol değil diyen., haliyle ilerici de demez.. sol diyen haliyle gerici demez.. hatta.; m-l çizgisine göre., burjuva demek bile ilerici demeyi engellemez.. "yada" gibi demagoji işi kurtaramaz., aleni sol demektedir..

sol demesini de nasıl ispatlıyor!!! .

önce.: kadroculuğun temeline aldığı kemalizm ile başlıyor..
Kadro Dergisi ve Kadrocular, bugün Kemalizm diyebileceğimiz, siyasal bir akım ve kültürel bir anlayış olarak ne varsa, onun ideolojik-teorik arka planını kurmuştur.
yine yalan söyleyecek olanların klasik karakterini uygulamış., cümledeki anlamı "yuvarlak"laştıracak bir kelime kullanmış..
ideolojik-teorik arka planını kurmuştur.
kemalizm bir siyasal akım ise., onun ideolojik-teorik bir kökü olur.. özü olur.. arka planı denilen şey., farklı anlam çıkartır.. yani., aslında sol gibi görünen bir ideolojik-teorik "şey"in arka planına bakarsak., burjuva olduğunu görürüz. gibi kuyllanılabilinir.. yada., sol gibi görünmese de arrakaplanında sol bir ideolojik-teorik öz var şeklinde de kullanılabilinir..

merdan yanardağ.. burada., tatlı su oportünistliği yapıyor..
Kadro Dergisi ve Kadrocular, bugün Kemalizm diyebileceğimiz, siyasal bir akım ve kültürel bir anlayış olarak ne varsa, onun ideolojik-teorik sol arka planını kurmuştur. demeden diyor..

birgün çizgisinin pas sorusuna verilen yanıt aynı oportünist karakterle olsa da açık.. kadro hareketine ilerici yada sol demeyen., haindir..
yani., kadro hareketi ilerici-sol ise., kemalizm de arka planındaki bu ilerici-sol varlıktan dolayı., "ilerici ve sol"dur..

bu "işi" çözdük!!den sonra., "yazma" yani örme başlıyor..
Ancak Kadro Hareketi, sadece ‘Kemalizmin kuramsal temelini hazırlamak’ gibi sınırlı bir bakış ve misyonla da değerlendirilemez. Kadroculuk, aşağıda da açıklamaya çalışacağım gibi, bundan çok daha fazla bir şeydir.
biz daha kadro hareketinin kemalizmin ideolojik-teorik arkaplanı., ön planı vs. nedir!!.. yani kemalizm ile kadro aynı mı?dır derken., merdan yanardağ., hooop durun bakalım.. bu kadar da değil diyor.. yani kadro hareketi., kemalizm ile sınırlı değil., bundan çok daha fazla bir şey miş!!!!!!!!

kemalizm sol-ilerici ise., kadro bundan çok daha fazla bir şey ise ne?? olabilir!!!
Türk Devrimi 20. yüzyılda dünyada emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelelerinin ilki olma özelliğinin yanı sıra, gerek devrime önderlik eden kadro ve güçlerin sınıfsal bileşimi, gerekse devrim sonrası oluşan siyasal yapı ve izlenen ekonomi politikaları itibariyle devrimler tarihinde özgün ve tartışmalı bir yere sahiptir.
devrimler tarihinde bilinen özgünlükler bellidir.. m-l çephesinden bakarsak., marks., bir.; burjuva sınıfının önderliğinde., burjuva devrimlerine.. bir de.; işçi sınıfı devrimlerine devrim der.. araya jakobenizm-bonapartçılık vs. konsa da bunlara da burjuva devrimi çerçevesinde bakılır..

merdan yanardağın., osmanlı demediği., türkiye de demediği ve bir etnisiteyi tanımlarcasına türk devrimi dediğine göre., bu devrim.. türk ulusal devrimi olmaktadır.. böyle algılanması gerekir.. yoksa., ahmakların kodlanmışlığı ile burasını bilir ama görmeden bu devrim treni!!ne "bakarız"..

merdan yanardağa sorsam marksist leninist olmasa da stalinist.. ama bunları aşıp., türk devrimi!!ni ayrı bir devrim olarak sunuyor..


Türk Devrimi'nin yapısı ve karakterine yönelik tartışmalar günümüzde de sonuçlanmış değil. Türk Devrimi'ni, ulusal bir burjuva devrimi olarak değerlendiren kimi araştırmacılar olduğu gibi, bazı tarihçiler de dünyada benzeri olmayan, belli bir sınıfa dayanmayan, adeta boşlukta bulunan “askeri-sivil aydın zümrenin” önderlik ettiği bir devrim olarak da görmektedirler.
merdan "alimi" kendine göre herkesin adına tespitler yaptı.. olsun.. peki kendisi bu türk devrimini., ne "görüyor"!!???

Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki resmi görüş ikinci tez yönün?dedir. Öncü kadro, Türk toplumunu “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle” olarak görüyordu.
merdan.. sen salak olabilir.. "öncü kadro"nun böyle gördüğüne inanabilirsin.. ama onlar işin dedikleri olmadığının farkındalar..ki., izmir iktisat kongresini yaptılar.. lütfen.. bizi kendi "salak"lığına ortak etmeye çalışma.. demeyeceğim.. çünkü burada bir salaklık değil., süzme "cumhuriyet çocuğu" olma karakteri işletiliyor..

merdan yanardağ.; bu türk devrimi!! ile ilgili kendi tanımını "yapmıyor".. ama kadrocuların tanımını pazarlamayı tercih etmekle bunun asıl tanım olduğunu belirtmiş oluyor..

Türk Devrimi'ne getirdiği yorumla ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki model arayışına önerdiği alternatifle, siyasal tarihimizdeki en önemli oluşumlardan biri hiç kuşkusuz Kadro Hareketi'dir.
es geçilmeden buradaki.; model arayışına önerdiği alternatifle vurgusuna değinmek gerekir..

ortada bir-çok model var..ki., bu model yerine kadrocular bir başka model öneriyor.. çünkü., kadro hareketi.; 1930 larda ortaya çıktı..

cumhuriyetin kuruluş kadrosunu kemalizm olarak tanımlıyorsan., en azından 19 mayıs 1919'a bağlıyorsan., 13 yıl içinde., cumhuriyetin nasıl bir "model" olacağı belli değildi., demiş oluyorsun.. melih pekdemir., bu kodroyu., i.t.'ye kadar kök bağı ile açıklıyorsa., model arayışları., 30 yılı aşkındır sürüyor yani tartışılıyor.. ve haliyle modelciler arası bir çatışma da yaşanıyor.. pekdemir bunu itilafçılar olarak tarif de ediyor..

kısaca., kadrocular., kemal ile tanımlanan kemalistleri de aşan bir model sunmuşlar..

Türk Devrimi'ni açıklamaya çalışan ve onun kuramsal temelini oluşturmak için yola çıkan Kadro Dergisi, yazarlarının deyimiyle siyasal tarihte özgün bir yere sahip olduğunu ileri sürdükleri bu “inkılabın” ideolojisini hazırlamak istemişlerdir.
burada anlatım.. "değişmiş".. model arayışı derken., siyasal tarihte özgün bir yere sahip olduğunu ileri sürdükleri bu “inkılabın” dediğine göre., bir arayış yok.. bir işleyiş var.. zaten., yanar-döner-dağ.; bu “inkılabın” ideolojisini hazırlamak istemişlerdir. diyor.. yani model falan sundukları yok..

bu “inkılabın” yürütücü kadrosu.. kurdukları şeyin ideolojisinin farkında değiller., bilmeden yapıyorlar., kadrocular da., ideolojisini hazırlamak istemişlerdir.
kıvırtmalardan sonra demek istiyorki.; kadro hareketi yaptığı devrimin ideolojisini bilmeyenlere ideolojisini-teorisini yazdılar.. öğrettiler..
bununla da kalmadılar.. bu "öğretiyi" ..;
1932-1935 yılları arasında yayımlanan ve toplam 36 sayı çıkan Kadro dergilerinde ortaya atılan tezler, sadece Türkiye’de değil, dünyada da etkili olmuştur.
dünyaya yaydılar..

işin dünya yanı yalan ama türkiye yanı da eksik doğru..
kadro hareketi türkiyesolunun ideolojik-teorik arkaplanı olmuştur..

işin., tek doğru tanımı budur..

merdan yanardağ., bunu demeden diyor., bilinç altını kodluyor.. bilinç altında bunlar virüs olarak kalsın.. siz "üstünde., m-l olarak tepinin durun kendinize göre teori "yazın" diyor..


..... yazıya., kadro hereketinin solculuğu noktasındaki "hikayeler" ile devam edeceğim..











..
 
#14
Dergiyi çıkaran Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, İsmail Hüsrev Tökin, Burhan Asaf Belge, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Şevki Yazman’dan her biri, yaşam serüvenleriyle başlı başına fenomendir.
Derginin başyazarı olan Şevket Süreyya Aydemir grubun lideridir. Aydemir ve Vedat Nedim Tör “1927 Tevkifatı”na kadar Türkiye Komünist Partisi üyesidir. Hatta 1925-1927 yılları arasında TKP Genel Sekreteri Şefik Hüsnü'nün yurtdışında bulunması nedeniyle, bu görevi Vedat Nedim Tör yürütmüştür.

öncelikle buradaki tarihsel yalanları ele alayım..

grubun lideri şevket süreyya değil...

Soldan sağa) Vedat Nedim (Tör), Burhan Asaf (Belge), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Mehmet Şevki (Yazman), Şevket Süreyya (Aydemir), İsmail Hüsrev (Tökin)

fotoğrafa iyi bakın.. "mal"ların sahibi gibi duran., yakup kadri.. sağ ve sol yanında tkp devşirmeleri., arkadakiler işin teknik sorumlusu ama öne çıkmayanlar..
öntarafdakiler eski tkp ve sol devşirmeler., ortada "mal" sahibi yakup kadri.. .

yine bu fotoğrafın "oluşturulması tarihine ve o tarihteki önemli bir olaya iyi bakın..
tarih 1927 tkp tevkifatı tarihi.. vedat nedim ve şevket süreyya elde liste emniyete gidip tkp yi tasfiye etmişlerdir.. sonra da kadro hareketi başlatılmıştır..

peki., merdan yanardağ ne anlatıyor..

Görüldüğü gibi Kadro Dergisini çıkaranların neredeyse tamamı Türkiye sosyalist hareketiyle ilişki halindedir. Ancak bu isimler, 1925-27 yılları arasında çeşitli nedenlerle sosyalist hareketle bağlarını kesmiştir.
bunların kökü de zaten komünistti demeyi ve kodlamayı bilen merdan yanar-döner-dağ., bu "kadro"nun., sosyalist hareketle bağlarını 1925-27 yılları arasında neden?? kestiklerine açıklık getirmiyor.. çeşitli nedenlerle gibi bir açıklama ile yetiniyor..

ama solcu ve ilerici olduklarını., kemalizmi de aşan bir sol türk devrimi önerdiklerini ideolojisini hazırladıklarını "yazma"yı biliyor..

bilmiyor mu??
bunların elde listeler devlete gidip., sosyalist avını hazırladıklarını bilmiyor mu?
tkp çizgisini beğenmez ayrılırsın., milli sosyalist bir çizgi iddiası ile yola çıkarsın anlarım da., bunların muhbirliklerini., merdan neresine "sak"ladı..

muhbirlik nedenlerinide açıklamışlardır.. bu solcular., bu vatana ve türk devrimine zarar veriyor., dış güçlerin maşası yani moskof uşağı demişlerdir..

bu gerçeklikler bilinirken., "davası" görülmüş., bitmişken., yıllar sonra merdan yanardağ.; birgün sosyal-faşistlerinin hazırladığı sofraya yeniden bu yemeği neden? koyuyor..

Kadrocu düşünce, sonraki yıllarda da siyasal hayatımız üzerindeki etkilerini sürdürecektir. Örneğin 1960'lı yıllarda yayımlanan, liderliğini Doğan Avcıoğlu'nun yaptığı Yön Dergisi ve bu dergi çevresinde oluşan Yön Hareketi, bir anlamda Kadro'nun devamı gibidir. Kadro Hareketi’nin lideri Şevket Süreyya Aydemir, Yön çevresinde de bulunan önemli isimler arasındadır.

yön ve sonra devrim dergisinin türksolu dergisini belirlediği ve burada bir dizi dinamik yetiştiği., ve türk solu dergisi içinden mdd hareketinin de., asd yi etkilediği ve 68 kuşağı denilen devrimci dinamiklerin de bu bataklıklardan geldiği bilinir..

merdan yanardağ burada bir gerçeğe dayanarak., türkiyesolunun teorik-ideolojik arka planında kadrocuların olduğunu ispatlıyor.. ben buna katılıyorum..

buraya kadar., gerekli "yazma"lar ve kodlamalar yapılıyor.. sonrasında yine kısa bir pas ile sorulan soruya verilen yanıtla kadrocuların marksistliği iddia ediliyor..
»Kadro, metot olarak tarihsel materyalizmi benimsemişse de, bunu Marksist teoriden bağımsız bir yöntem olarak ele almış diyorsunuz. Burada kastınız nedir?
Yukarıda da değindiğim gibi, Kadro Dergisi’ni çıkaran ekip esas olarak Marksist kökenlidir. Şevket Süreyya Aydemir, TKP’nin önde gelen teorisyenleri arasındadır. Sovyet Devrimi’ne tanıklık yapmış, Doğu Halkları Üniversitesi’nde eğitim görmüş ve Bolşevik liderleri Moskova’da yakından tanımış bir isimdir. Üçüncü Enternasyonal toplantılarına gözlemci olarak katılan Aydemir, yüksek bir Marksizm bilgisine sahiptir.


Aydemir’in Moskova’da Doğu Halkları Üniversitesi’nde okuduğu yıllarda bu üniversitenin Rektörü de Sovyet Devrimi’nin Asya’daki önde gelen isimlerinden Türkçü-Doğucu sosyalist lider ve fikir adamı Sultan Galiyev’dir. Sultan Galiyev’in geliştirdiği görüşlerle Kadro’nun dünyayı açıklama anlayışı ve yöntemi arasında büyük bir yakınlık vardır.

Kadrocular bir felsefe ve yöntem olarak diyalektik ve tarihsel materyalizmi benimsemiş olmalarına karşın, bunun Marksizm’in tekelinde olmadığını ileri sürüyor ve Marksist teoriden bağımsız olarak ele alıyorlardı. Hatta tarihi maddeciliği ve diyalektik yöntemi Marksizm eleştirisi için kullanıyorlardı.


Ancak Kadrocular, sanılanın aksine Marksizm’i yanlış ve geçersiz bir dünya görüşü olarak değerlendirmezler. Tam tersine çağlarının en büyük fikir hareketi ve kurtuluş önerisini olarak görürler. Ancak Marksizm’in gelişmiş Batılı ülkelerde, burjuvazi ve işçi sınıfının oluştuğu toplumlarda geçerli olduğunu ileri sürerler. Dolayısıyla Marksizm’in, kapitalizmin ve özel mülkiyetin gelişmediği, özellikle Doğulu sömürge ve yarı sömürge ülkeler için geçerli olmadığını ileri sürerler.
burasını yorumlamayı marksistlere bırakıyorum.. bu sosyal-faşistleri marksist sayanlar yanıtlasın..

Özetle Kadroculuk, yukarıda da belirttiğim gibi, Marksizm’den derin şekilde etkilenen halkçı ve ulusal kurtuluşçu bir harekettir. Diğer bir anlatımla, Kadroculuk 20. yüzyılın başında Marksizm’in yoğunlaşmış ulusçu ve üçüncü dünyacı bir yorumu olarak da değerlendirilebilir. Arap ülkelerinde ortaya çıkan BAAS hareketinin ve Mao Zedug’un geliştirdiği “Üç Dünya Teorisi” siyasetinin öncü tezlerini bu dergilerde bulmak mümkündür.
bu anlatım da.; dhkp'den., mao-çin takipçisi radikallere., dy gibi devşirme-dönmelere kısaca., türkiyesolunun bu tarihsel bataklığı aşma gayreti taşıyanların dışında kalan her kesimine bir sesleniştir..

kim ki., ulusal kurtuluş savaşı., ulusal devrim.. kemalizmin sol kanadı., vatan-bayrak., sömürge tam bağımsızlık., vb. argümanları kullanıyorsa., başına türk koysun koymasın.. ayağını bastığı zemin., türk ulusalcılığıdır.. bu ulusalcılıkda etnik ismine karşın etnisiteyi içermez devletçiliği içerir.. devletçi bir ulusalcılık.; klasik ırkçılık olmasa da faşizmin ta kendisidir.. devletçiliği bir etnisite temelinde işleyenler de ırkçı-faşisttir..

biz., halk anlamında söylüyoruz demagojileri de geçersizdir.. bir halk-ulus olan kürtlere gelince bu hakkı tanımamak zaten başlı başına devlet faşizmi ve devlet nasyonal-sosyalizmidir..


bu yazı dizisi de.; kemalizmin tartışılması demagojisi altında., türkiyesoluna kadrocu yani., i.t.'çi bir kök yaratmaktır..

bu işi yürüten aydınlık deşifre olunca yenisini yaratıyorlar.. perinçek bunun çok iyi farkında bu yüzden armutları silkeliyor..

.......... devam edecek.....





 
#15
27 Mayıs 1960’da Cumhuriyet’in başlangıç varsayımlarına sadakatle, Türkiye ve dünya tarihinin en demokratik burjuva anayasasını yapan sol Kemalistler, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen iki faşist darbe ile bürokrasi ve ordudan tamamen tasfiye edildiler.
Çünkü sağcı Kemalistler tarafından gerici ve muhafazakâr güçlerle işbirliği içinde yapılan 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri, sosyalist harekete karşı yapıldığı kadar, ordu ve bürokrasideki ‘Sol Kemalistleri’ de tasfiye etmeyi hedefliyordu

buradaki argümanlara ve tanımlara dikkat edin.. melih pekdemir ile aynı..
Kemalizm, bilinir ki, Jön Türklerin, İttihatçıların çizgisinde yer alan ıslahatçı ve giderek inkılâpçı bir modernleşme projesi…Yani Batı ile bir nevi ilişki kurma, batılı gibi olma, Batılılaşma… Burada önemli olan, Jön Türklerin İttihatçılık ve İtilafçılık şeklinde ayrışmasının ve çatışmasının, daha sonra, Kemalizm ve Atatürkçülük boyutlarında yeni veçheler de kazanması
merdan yanardağ., sağ-sol kemalizm ayrımı yaparken., melih pekdemir., kemalizm atatürkçülük ayrımı olarak tanımlıyor.. ama içerik aynı..


27 Mayıs 1960’da Cumhuriyet’in başlangıç varsayımlarına sadakatle,
bu cümleye değinmeden olmaz.. 27 mayıs darbesine faşist demezler.. çünkü darbenin üçüncü günü toplama kampında toplanan kürt değiller., elit beyaz devşirme-dönmeler..

ama darbeyi yapan sol-kemalistlerin ilk lafı., nayoya bağlıyız olmuştur.. buradaki ironi tam oturmuş..
27 Mayıs 1960’da Cumhuriyet’in başlangıç varsayımlarına sadakatle,
demekki cumhuriyet de o zaman olmayan natoya değil., batı muassır medeniyetine!! bağlı idi.. olsa idi onlarda natoya bağlılık yemini ederlerdi..

şimdilik kaydı ile sonuç.;

Sosyalist solun bugün Kemalizmle organik bir ilişkisi, ideolojik bir bulaşıklığı filan kalmadı. Bu sorun 1970’li yılların ortalarında bitti ve sosyalist sol Kemalizmle hesaplaşarak yolunu kesin şekilde ayırdı. Gerisi efsanedir. Bugün sola yöneltilen Kemalizm eleştirisi, liberal bir hezeyandan başka bir şey değildir.
bu yaşandı mı? komik bir iddia ama madem yaşandı ve madem., ortada., Ancak sonuçta, ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’ ve bağlı diğer soruşturmalarla bugün ‘Sağ Kemalistler’ tasfiye edildi. Artık devlette soluyla sağıyla Kemalist kalmadı. Süreç tamamlanmış görünüyor
kiminle ittifaktan bahsediliyor..!!!!

Kemalist Hareket bu topraklardaki burjuva devriminin öncüsüdür. Mustafa Kemal de bu devrimin askeri, siyasal ve entelektüel lideridir. Cumhuriyet, Fransız Devrimi’nin Doğu’daki geç kalmış bir yorumudur. Geç kalmış olmanın yarattığı sorunları vardır. En başarısız olduğu alan Kürt sorununu çözememek ve toprak reformunu gerçekleştirememektir.
Sosyalist sol için ölçü, Cumhuriyet devriminin gerisine düşmemektir. Sosyalistler yükselen cumhuriyetçi muhalefete kayıtsız kalmamalıdır. Sol tam tersine cumhuriyetçi ve Kürt muhalefetini bugünkü İslamo-faşist diktatörlüğe karşı mücadelede birleştirmelidir.

bu çağrıyı perinçek çağrısı ile ilişkilendirin.. neden., önerme şeklinde değil de., yapılıyor şeklinde açıkladı anlarsınız..

evet., bu yapılıyor..


 
#16
kemalizm pazarlamasından sonra faşist baascılık pazarlaması

"sol" kemali tartışıyor.. kodlama-manüple yazı dizisi bitti.. ve bitiş yazısını ulus-devletçi faşist merdan yanardağ yaptı.. son yazının özelliği.; i.t. ile bağlantılı kadro hareketinin sosyalistliği üzerineydi..
aşağıdaki anlatım.; 60 faşist darbesinin natoculuğu es geçip ona olmadık bir nitelik ve misyon yüklenmesidir..

27 Mayıs 1960’da Cumhuriyet’in başlangıç varsayımlarına sadakatle, Türkiye ve dünya tarihinin en demokratik burjuva anayasasını yapan sol Kemalistler, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen iki faşist darbe ile bürokrasi ve ordudan tamamen tasfiye edildiler.
Çünkü sağcı Kemalistler tarafından gerici ve muhafazakâr güçlerle işbirliği içinde yapılan 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri, sosyalist harekete karşı yapıldığı kadar, ordu ve bürokrasideki ‘Sol Kemalistleri’ de tasfiye etmeyi hedefliyordu

bilinçli olarak., işlenen kemalizm ve sonrasında kadrocu sol ile tamamlanan yazı dizisi bitti derken., akabinde yenisi başlatıldı.. yenisi de arap baas faşizmini solcu olarak pazarlama dizisidir..


Mısır ve Müslüman Kardeşler
BAŞLARKEN...

Burjuvazi, tarih sahnesinde egemen bir rol oynamaya başladığı yıllarda Marx, “dinsel tutkuların, şövalyece coşkunun, dar kafalı duygusallığın kutsal titreyişlerini, bencil hesapların buzlu sularında boğmuştu” diyordu.
2000’lerde yine aynı bencil hesapların buzlu sularında yüzen insanoğlu boğulmamak için etnik, dinsel, kültürel kimlik kodlarına sarılıyor. Küreselleşmenin felsefi doktrini post-modernizm, modernizmin sonunu ilan ederken ulus ve yurttaşlık gibi ortak bağlar yok oluyor. Kimlik siyasetinin indirgemeci ideolojilerin yerini aldığı dönemde, aydınlanma ürünü yaklaşımlar da kriz içerisinde.

http://www.birgun.net/research_index.php?category_code=1353595285&news_code=1353577434&year=2012&month=11&day=22

etnik, dinsel, kültürel kimlik kodlarına sarılıyor. ulus ve yurttaşlık gibi ortak bağlar yok oluyor.
ne traji-komik bir başlangıç.. neo-kadrocu sosyal-faşist birgün çizgisine., kendini tarif et desen daha iyi tarif edemez..

birilerini., etnik kimliklere sarılmakla itham ederken., kendisi., üstelik., sahte bir etnik tanımla ifade edilen., ulus-yurtdaşlık gibi tanımlara sarılıyor..
bahsettiği kürtler.. ve diğer halklar.. onlar hiç olmaz ise., tekçi-inkarcı bir devlet uluscusu değiller.. ve sahte de değiller..
devşirme-dönmelerin yarattığı sahte "ne mutlu türküm" ulusculuğuna sarılmıyorlar..

uzun zamandır., işledikleri., devletçi-ulusalcı sosyal-faşist çizgide gelecekleri son aşamaya arsızca ve ahlaksızca yöntemlerle geldiler..

şimdide foreıgn affaırs de yazan bir abd akademisyenine sarılıyorlar..
üstelik., BirGün’ün sorularını yanıtlayan Kepel,diyorlar., ama., kepel yerine onlar "yazıyor"... Kepel ancak sonuç itibariyle rağmen eski rejimlerin yerine İslami hareketlerin geldiğini söyledi. bırak da kepel anlatsın..
o kadar ahlaksızlar ki., kepel'in cümlesi ile başlıyorlar.. Kepel “Yoksul ve mahrum bırakılmış kesimle orta sınıf arasında bir anlamda devrimci olarak adlandırabileceğimiz bir ittifak oluştu” dedi. kepel bunu diyerek başlıyor ama birgün ahlaksızları cümleyi nereye bağlıyor..
Hareketlerin hep toplumsal olarak başladığına dikkat çeken Kepel ancak sonuç itibariyle rağmen eski rejimlerin yerine İslami hareketlerin geldiğini söyledi.
kepel bunu söyledi-söylemedi bilme olanağım yok.. ama mısır da böyle olmadı.. ordu geldi.. ve buradaki kodlama., eski rejimlerin yetmez ama evet olduğudur..

yazı., sonrasında kepel mi? söyledi yoksa kendi algısal alıntılarımı belli olmayan bir "anlatım" ile devam ediyor..

Ulusalcılığın çöküşü, İslamcıların yükselişi
islamcılığın yükselişini ulusalcılığın çöküşüne bağlamak ayrı bir ahlaksızlık.. yükselen islamcılık da ulusalcı ve ırkçı..

islamcılık-gericilik "öcüsü" ile ulusalcılığı parlatmak ahlaksızlıktır..
anlatım.. yalan ile devam ediyor..
Ortadoğu ülkelerinin çoğunda, bağımsızlık savaşını yürüten, asker-küçük burjuva zümre başa geçti.

hangi? ülkede asker-küçük burjuva bağımsızlık savaşı verdi.. böyle bir palavra olabilir mi?

askerin bağımsızlık savaşının olup-olmadığı yalanı bir yana.. ortada önce bir devlet olmalı ve işgal edilmiş de olmalı ki., ordusu bağımsızlık savaşı vermiş olsun.. türkiye için yazılan hikayeye sarılıyorlar..

cezayir-libya-tunus bağımsız değildi..
libya.; 2. dünya savaşının sonuna kadar., italyanların işgali altındaydı.. en önemli ayaklanma ömer muhtar önderliğinde olandır.. ne ordu vardır ne de ömer muhtar "paşa"dır.. savaş sonrasında ingiliz-fransız ortak işgalinde iken., bm kararı ile 1949 da bağımsızlık verilmesi kararı alındı.. şeyh idriz 1951 de kral olarak başa geçti..

ortada ne ordu ne küçük burjuva vardı ve nede bir savaş yaşandı.. 1969 da kaddafi ordu darbesi ile kralı devirdi.. bahsedilen bu olsa gerek..

mısır.; 1922 de ne ordu ne küçük burjuva., bağımsızlık savaşı oluş., bağımsızlık savaşı verilmeden., bağımsızlık!! almış., sonra ordu bir savaş!!! vermiştir ama bu savaş denilen şey darbedir..

suriye.; aynı süreçleri yaşamış..
ırak.; yine aynı..

sadece cezayir ve tunus bağımsızlık savaşı vermiş ama bunlarda ne ordu ne de küçük burjuvadır..
böyle palavra atılmaz buna ahlaksızlık denir..

Batı’dan bağımsızlığını kazanan ancak yönetim ve ekonomiyi Batı’ya göre şekillendiren bu iktidarlar sıkı bir korumacı ekonomiden de yanaydılar.
batıdan bağımsızlık kazan-mışlar!! ama yönetimi ve ekonomiyi batıya göre şekillendirmişler.. ama sıkı bir korumacı ekonomiden yana "imiş"ler.. .... yoruma gerek var mı?

ancak hakaret edilir.. hele aşağıdaki anlatıma neler denmez ki..
Mısır, Irak, Suriye ve Cezayir’deki yönetimler ekonomik yönetimleriyle korumacı-sosyalizan öğeler barındırmaktaydı.
korumacı-sosyalizan ne demek???!!!

ne demek ise., bu korumacı-sosyalizan., iktidar-sistemler!!
Ancak bu iktidarlar zaman içerisinde rüşvet, ekonomik sıkıntılar vs. ile yozlaşmaya başladı ve bu iktidarlara karşı tepkiler de arttı.

demekki yozlaşma olmasa., olumlu bir şey ki., korumacı-soyalizandan., sosyalistliğe terfi edeceklermiş..

bunca palavra ve kodlamadan sonra utanmadan şu cümleyi de sunuyorlar..
Bu dönemde, diğer bölge ülkelerinde de kolonyalistlere karşı birlikte verilen mücadele sonucunda benzer sonuçlar yaşandı, ulus devletler kuruldu, İslamcılar bertaraf edilerek peş peşe askeri darbelerle Batı yanlısı- ya da ABD yanlısı mı demeliyiz?- seküler milliyetçi rejimler başa geldi. Böylece bölgedeki İngiliz kolonyalizmi tasfiye edilirken ABD hegemonyası kuruldu,
madem bunu yazacaksın.. baştaki "yazma" ne işe yarıyor??
Ortadoğu ülkelerinin çoğunda, bağımsızlık savaşını yürüten, asker-küçük burjuva zümre başa geçti.

palavralar atılmış., kodlamalar yapılmış.. sonra doğruyu yazmanın sakıncası yok.. zaten yazarken., Ancak bu iktidarlar zaman içerisinde rüşvet, ekonomik sıkıntılar vs. ile yozlaşmaya başladı denildi ya... arada bir yerde bağımsızlık., ordu-millet elle hikayesi arayan bulsun..
nasır sosyalizmi., baas sosyalizmi yada korumacı-sosyalizasyon!!! hikayeleri zaten bu ulusalcı solun bilincinde hazır zemindi..

birgün çizgisi., 70lerin aydınlık-peerinçek yolunda ilerliyor.. deşifre olmuş., "i.t."çi kadro solculuğu yerine bunlar ikame ediliyor..






 
#17
…Her iki terörist kutba karşı dünyadaki bütün insancı, laik [seküler], savaş karşıtı ve özgürlükçü örgüt ve hareketleri, parti ve kişileri bu bildirgeyi imzalayarak üçüncü cepheye katılmaya çağırıyoruz.
Kaynak: Yeniden Devrim 3. sayı

perinçek ne diyordu.. farklı mı? "yeniden devrim" bu olsa gerek.. demokratik halk devrimi yerine 3. cumhuriyet.. deikleri aslında bu..

bu alıntı., iran üzerinden işlenen yazıdandır..
Humeyni’yi destekleyen sol, yeni rejimin hedefi olacağını görmedi - BirGün Dosyalar - BirGün Ekler

yazıda., humeyni iktidarı ve işleyişi ile ilgili ciddi yanlışlar mevcut.. iktidara gelişindeki etken güç tanımı noktasında., ciddi deformasyon mevcut.. işlerine yarayacak yan olarak almışlar., lberal solun akp yi desteklemesine örnek olarak almaya kalkmışlar ama ilgisi bile yok..

sonrasındaki yazı da hüsnü mahalli "sohpeti". o da., suriye bütünlüğünü savunan ve oradaki her muhalefeti suriye bütünlüğüne karşı olarak gören bir anlayışa sahip..

işin ilginç yanı., hüsnü mahalli suriye esad rejimini bir nusyri rejimi olmadığını bir ulus-devlet rejimi olduğunu belirtmesidir..
Dolayısıyla buradaki çelişkiler mezhepsel çelişkiler değil. Suriye ve İran’ın anti-emperyalist, anti-Siyonist, anti-gerici, anti-faşist mücadelesinin bir yansımasıdır. Öyle görmek gerekiyor. Şimdiki “Arap Baharı” ile birlikte bu ülkelerde “İslamcı” iktidarlar işbaşına getiriliyor, Müslüman Kardeşler. Ve bu Müslüman Kardeşler ideolojik olarak Şii İran’a karşı, Alevi Esad’a karşı Amerika ile işbirliği içinde hareket ediyor ve ettiriliyor. Hikaye bundan ibarettir. Suriye direndiği için, bütün bu planın, pis oyunun kilit ülkesi Suriye
...
Türkiye ile birlikte bölgeye demokrasiyi getirecekler. Zaten bu da oynanan oyunun ne kadar pis, ne kadar rezil, ne kadar emperyalist şemsiye altında döndüğünü yeterince yansıtıyor. Yoksa mesele Alevi’dir, Sünni’dir değil. Beşar Esad Alevi, Suriye halkının yüzde 10’u Alevi, Beşar Esad’ın eşi Sünni, Suriye Bakanlar Kurulu’nda 32 bakanın yanlış hatırlamıyorsam 2 tanesi Alevi, devlette 8 milyon insan çalışıyor bunların yüzde 10’u bile Alevi değil, orduda da poliste de. Nasıl Alevi iktidar bu? Yani hepsi kavram kargaşası içinde insanların kafalarını karıştırmak istiyorlar çünkü oynanan oyun pis. Oynanan pisliği ört bas etmek için. Yok, İran Şii’dir, yok o Alevi’dir, o Müslüman Kardeş’tir...
Dertleri btn bu corafyay birbirine krdrmak - BirGn Dosyalar - BirGn Ekler

konu dönüp dolaşıp., ulus-devlet varlığına indirgeniyor.. korunan budur.. anti-emperyalist olması bu varlığını savunma amaçlıdır vs. vs.

bakalım daha neler kodlanacak.. ilgi ile izliyorum..
 
Üst