sf ve cizire botan

#1
sf.. dönem dönem krizler yaşar ama bu krizlerin asıl kökeni pek bilinmez ya da anlaşılmaz.. hatta bu krizler yapay da olabilir..
ben.. işin bu yanları ile ilgilenmiyorum.. sf içinde ortaya çıkan cizire botan krizi!! içerik olarak daha farklı bir zemin üzerinde "oynamalara" yol açıyor..

SF'de sorumluluk sahibi iken "kendi başlıklarım" diye konularını silerek, cevaplardaki bir sürü mesajı da tarihe gönderen Cizire Botan, moderatörlük görevinden alınmıştır.
Kime kızarsan kız, ne kadar haklı olursan ol; sana verilen yetkiyi kötüye kullanmaktır bu.
Yaptırım konusunda, Komün'den karar bekleniyor.
Kazcynski

anlatıma göre.; cizire botan bir "şeye" kızmış ve mesajlarını silmiş.. öncelikle kızdığı "şey" ne? öğrenmeliyiz..

kendi açıklamasına göre.; diyecektim ama daha açıklama yapmadan neden!! kızdığını "birisi" açıklıyor.. işte bu çok ilginç..
Utancından silmiştir. Keşke o arkadaşın paylaştığı haberleri yapanlarda da aynı şekilde utanma özelliği olsaydı. En son, YPG'nin Afrin'i boşalttığı 17 Mart gününün gecesi (ÖSO'lular ellerini kollarını sallaya sallaya kenti merkezine girmeden 5-6 saat önce yani )açıklamalar paylaşmıştı Afrin sonuna kadar direnecektir, kimse Afrin'de YPG'nin iradesini kıramayacaktır diye. Tripoli

bu i.t. nerden biliyor ki.. bu gerekçeyi onaylanmış gibi sunuyor.. çünkü açıklama bu i.t. nin yazısından sonra geldi..

Yazdıklarıma inanan ve umutlanan insanlardan duyduğum utançtan dolayı sildim. cizire botan..

ne!!! tesadüf.. birisi yazılarını siliyor.. diğeri gerekçeyi önceden açıklıyor.. silen de onaylamış oluyor..
böylece.; özgürlük hareketi ve özgürlük mücadelesi üzerinde deformasyon ve manüple olanakları doğuyor..

öncelikle cizire botan ile ilgili yazayım..
sf içinde birden çıktı ve çarpıcı haberler ve yorumlarla mücadelenin mutfağında biri., çok iyi bilen biri olarak bilinçlere yazıldı..
gerek aktardığı haberler ve gerekse yorumlarına bakıldığında bu tespit doğrudur.. ama bu son yaptığı olay ve açıklamalar bu tespitin yanına bir şey daha ekliyor..
İdeolojime olan inancım, özgür yaşama olan inancım sarsılmadı. Hiçbir fikrim de değişmedi. Sadece kendi öngörümle başlığı okuyan binleri doğru olmayan bir umuda yönelttim, kendim de dahil. cizire botan..

öngörüler kendi fikri değildi.. bizzat hareketin ve ilgili kişilerin öngörüleriydi.. yani.. ortada yanılma varsa.., okuyan binleri doğru olmayan bir umuda yönelttim, yönelten hareket oluyor.. İŞTE SIKINTI BURADA...

bu mücadele 40 yılı aşkındır özgürlük "yol"larında.. 12 eylül sürecinde türkiye solu gibi ciddi bir darbe yedi.. ama yenilmedi., çünkü aradan 4 yıl geçti atılım yaptı.. hem de ne? atılım.. türkiye solu ise yenildi.. bir avuç mekaplı'dan şimdi bölgenin en önemli gücü/dinamiği ve çizgisi haline geldi..

12 eylül döneminde yazsak.. kürt halkını özgürleştireceğimdedi ama.. okuyan binleri doğru olmayan bir umuda yöneltti, .. o aşamada doğru görülen 4 sene sonra yanlışmış deriz.. bu mücadele yine.. 1993-96 kirli savaş sürecinde hem legal hem de illegal alanda.. ağır darbeler yedi.. aynı şeyleri yine söylemiş olsak ve dahi doğru kabul edip ağlaşmakla iştigal etsek., ne hdk/hdp ye gelen süreci ne de rojavayı görmezdik.. bitmedi.. önderliği tutsak edildi.. yetmedi.. osman olayı patladı.. kobane düştü düşecekti.. düşmedi..
neymiş.. efrn düşmez denmiş de düşmüş.. hadi bakalım.. okuyan binleri doğru olmayan bir umuda yönelttim, diye ağlaşalım..

bunu tırkım solu yapabilir.. ağlaşanların üzerinden komplekslerini kusabilir.. hep yaptılar ama kıçlarına sürdükleri kına ile kaldılar..
ya sen cizire botan.. bilmez değilsin.. bölgeden bi haber hiç değilsin.. sen nasıl böyle yaparsın..

işte bu sorum.. sen nasıl böyle yaparsın.. yanıtları üzerinden sf içinde yaşanan krizi açıklamaya yardımcı olacaktır..

devam edeceğim...
 
#2
60 gün.. arazide direnen güçler kent merkezini iki günde çatışmadan boşaltıyor.. sur kaç gün sürdü ve güçler oranı nasıl iken.. kobane direnişinde de kente girilmişti ama mahalle mahalle çatışıldı ve kovuldular.. keza şengal..

kısaca.; efrin neden sokak çatışmaları yaşanmadan terk edildi..
bu soruyu soracaksın ve herkes kendince yanıtlayacak ve zaman doğruyu ispatlayacak..

1- ypg bu direnişi sürdüremedi kaçtı..
2- taktiksel bir geri çekilme..
bu iki ana tespit üzerinden tartışılmalıdır..

birinci tespiti yapan.; bu mücadeleyi yürüten hareketin artık tükendiğini ve yenilgilerin başladığını söylemiş olur.. zaman bunu ispatlarsa doğrudur..
ayrıca.; bu tespite bakarsak., yenilgi sadece efrin yenilgisi-mi? dir.. böyle kalabilir mi?.. yaşamın gerçeklikleine baktığımızda efrin yenilgisi diğer yenilgilerin habercisi olmak zorunda ve kısa zamanda diğer yenilgileri görmeye başlamamız gerekir.. çünkü.; bir yenilgi sadece askeri ise geçicidir AMA askeri yenilginin kökeninde çizgisel ve stratejik yanlış-zaaflı önderlik varsa aslında askeri yenilgi sadece başlangıçtır.. bu yenilgi bir ana süreç olarak işler ve son bulur..
ikinci tespiti yapanlar.; bu olayın yenilgi olmadığını taktiksel olduğunu açıklar ve zaman bunu da ispatlarsa doğrudur..

demek ki.. yenilgi nedir? bunu ele almalıyız.. askeri/taktiksel mi?.. çizgisel/önderliksel mi?.. yoksa yenilgi değil., taktiksel geri çekilme mi?..

elbette.. her iki tespit bu aşamada doğru sayılır ve tartışmaya açıktır..
yine elbette.. tartışmaya açık desem de öncelikle.; her iki tespiti bu aşamada görülen üzerinden değil., buraya gelen süreçler üzerinden ve somut veriler üzerinden netleştirmek zorundayız.. yoksa ağzı olan konuşur.. ben bizzat şahidim.. 1984 atılımından beri bu hareket buraya kadar., şuraya kadar gider dendi.. ama hep ileriye gitti.. yetmeyince şunlarla anlaşıldı da oldu denildi..

demem o ki.. t.c. efrin harekatı sırasında hava sahası kapatılsa idi ne? olurdu.. acaba ilerleyebilir mi? idi..
t.c. hava saldırıları gerillayı çok etkilemez.. örseler ama etkilemez çünkü alan tutmayı tam engellemez.. alan tutmak için karşı harekete geçen hava saldırısını kesmek zorundadır.. bunu bakurda çok gördük..
efrin sürecinde hava saldırıları gerilladan çok sivilleri etkiliyordu.. b-alık ve y-avşak olanlar dikkat etmemiştir.. hava akınları ağırlıklı yerleşim alanlarına yapıldı.. yani siviller hedef alındı.. bu durumu gözlemlemek zor değildi.. süreci dikkatli izleyenler böyle devam ederse., yani., hava sahası kapatılmaz ise ypg geri çekilebilir diyordu.. yine dikkat edilirise olanaklar vardı ama ilk zamanlarda hava saldırıları efrin merkezine pek yapılmıyordu.. süreç uzayınca ve sanırım izin de çıkınca efrin merkezine de yapılmaya başlandı.. kırsal yerleşimlerin bombalanması ile efrin merkezinin bombalanması farklıdır.. kent kırsal kadar dayanamaz.. su-elektirik sığınma vs. noktasında kırsal kadar olanaklara sahip değildir.. kırsal elektirik olmadan yapabilir suyu zaten kaynaktan alır.. sığınma kolaydır..kalabalıkların sığınma olanakları ile aynı değildir.. vs. vs.
ispanya iç savaşındaki guernica ve sonrasındaki madrid hava saldırılarını anımsatayım..
alman-italyan faşizminin bizzat hava desteği ile madrid yerle bir edilecekti.. b yüzden teslim oldu.. stalingrad olayı farklıdır.. hava saldırıları için olanakları azdı ve karşı hava saldırısı olanakları vardı.. ve en önemlisi iç içe idiler..

toparlarsam..
efrine hava saldırıları devam ettikçe kent içi yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor ve bedelini halk ödüyordu.. geri çekilme kararını alan efrin kent meclisidir ve doğrudur..
göreceğiz.. efrin sadece kent değil ve kırsalı var.. kırsal tamamen temizlendi mi?.. kent içinde direnişler yaşanacak mı?.. çok değil şimdiden göreceğiz..

ek olarak.; efrine giren t.c. ve çeteleri.. ne? yapacaklar.. göreceğiz ve bu durumda uluslararası ve bölgesel gelişmeler ne? olacak..

geleyim i.t. lere.. yine erkenden kına yakıyorlar..
 
#3
çakalların uluması

Sizi Türkiye'nin Afrin'e asla saldırmayacağına, saldırdıktan sonra asla dağları aşamayacağına, dağları aştıktan sonra asla kasabaları ele geçiremeyeceğine, kasabaları ele geçirdikten sonra asla şehir merkezine giremeyeceğine sarsılmaz bir şekilde inandıran, emin olmanızı sağlayan faktör buydu; Savaşın gerçekleri, tarafların ateş gücü, üstünlüğü, somut durum vs değil. İnançlı olmak, olmasını istediğiniz şeye, gerçekler ne derse desin inanıp böyle bir beklentiye girmek demek değildir. Gerçeğin inkarına dayalı inanç kaçınılmaz olarak hayal kırıklığı getirir; Üstelik hayali başkalarına da sattıysanız. Burada yazdıklarınız da bireysel çözümleme vs değil, belli kaynaklardan ne söyleniyorsa sorgulamadan onu kabul etme ve ona inanma isteğinin ürünleri.
Halkı, Afrin'i, Sur'u umursamak, felakete giden yol döşenirken, yolun sonunda gül bahçesi olduğunu vaaz etmek değildir. Ben gördüklerimi, bildiklerimi ve bilgilerin sunduğu gerçekleri yazdım bugüne kadar. Adı geçen konularda Tripoli şu yazdığın yalan çıktı, yanlış çıktı, gerçeğin bunun tersi olduğu anlaşıldı diyebilen varsa, buyursun. Adı geçen konularda bu forumda yazılanları okuyanlar, sizin yazdıklarınızla süreçlerin sonunda ortaya çıkan tablo arasında hiçbir bağ kuramaz. Neden sonucun B değil de A olarak çıktığını çözemez ve anca komplo teorileriyle, ihanetle falan açıklayabilir. Ama benim yazdıklarımı okuyanlar, nerelerde yanlış yapıldığını ve hangi yanlış kararların süreci bu noktaya getirdiğini anlayabilir ve bunun sebebi benim üstün algı ve çözümleme yeteneğimin olması değil, ayan beyan ortada olan gerçekleri referans almamdır.

Ha siz utanmışsınız, hayal kırıklığına uğramışsınız, bunlar çok da önemli değildir; Halkla ve tabanla ilişkiyi manipülasyon, yalana dayalı propaganda üzerine kurmanın halkın gözünde yarattığı etkinin yanında.
tripoli i.t.si

Sizi Türkiye'nin Afrin'e asla saldırmayacağına, saldırdıktan sonra asla dağları aşamayacağına, dağları aştıktan sonra asla kasabaları ele geçiremeyeceğine, kasabaları ele geçirdikten sonra asla şehir merkezine giremeyeceğine sarsılmaz bir şekilde inandıran, emin olmanızı sağlayan faktör buydu;
ne güzel değil mi?.. yaşandıktan sonra bak demiştim demek kadar "hoşe" bir şey var mı?..
evet.. t.c. efrine saldırır mı? sorusu tartışıldı.. ama kimse saldıramaz demedi.. yani yalan söyleyip., itlik yapıyorsun..
saldırabilmesi için gerekli koşullar tartışıldı..
- hava sahası açılmaz ise saldıramaz., saldırır ise çakılı kalır dendi.. ama hava sahası açıldı.. esad rejimi hava sahası ihlali olursa vururuz dedi ama vurmadı..
- hava sahası açılınca saldırdı.. dağları aşamaz denmiş.. aştı mı?.. 60 gün oldu ama aşamadığı dağlar var.. aştığı yerler de dağlık alan değil.. ve hala direniş sürüyor..
- kasabaları ele geçiremez diyen olmadı.. savaş bu.. ele geçe., geri alınır tekrar ele geçer..
ama.. efrine girilemez denilmedi.. bu ite anımsatayım.. sokak sokak efrin savunulur denildi ise giremez sözü ne anlamdadır..

kısaca..
efrine saldıramaz diyenler.; hava sahasına göre dedi.. ama açıldı.. demek ki., t.c. saldıracak.. geleyim savaşa.. hatay ile efrin arası 90 küsur km.. bu karayolu anlamında araziden gidersen., aslında yarısı kadar.. savaş 60 gün dürdü.. eğer hava akınları azgınlaşmasa., itiraz edilse idi orada çakılı kalınırdı.. ama izin verildi ve azfınlaştı.. 60 gün hava saldırısı yaşandı ve son zamanlarda efrin kent merkezi ciddi hava saldırılarına maruz kaldı..

neden??? neden!! sorulmuyor..
bu kadar azgınca hava saldırısı yapılıyor.. siviller katlediliyor ama ne soran ne itiraz eden var.. tırkım solu diyor.. suriye güçleri doğu gutada başarılı.. saray çetesi suriye rejimi halkı bombalıyor..
bombaladıkça başarılı tırkım solu alkışlıyor.. saray rejimi ise halk bombalanıyor da ondan diyor..
tırkım solu abd bombalarken höykürüyor., işine geldiğinde halkın bombalanmasını önemsemiyor., saray rejimi ise halkın bombalanmasına "ağlarken" kendisi bombalıyor..

efrin halkı bir karar aldı.. geri çekildi.. bu karar yenilgi mi? taktiksel mi?.. taktiksel ise yanlış mı?-doğrumu?..

zaman her şeyin ispatıdır..
 
#4
gelelim sf ve cizire botan olayına..

ben soruyorum..
yeterli bilgiye ve bilince sahip cizire botan neden? böyle bir "halt" yedi(mesajları silmek) ve neden? böyle garabet bir açıklama yaptı..

bakıyorum.. sistem solu kınayı kapmış sırada.. velevki hareket yenilmiş olsun bu kşime yarayacak.. hareketin yenilgisi size zafer "yol"larını mı? açacak.. eğer böyle olacaksa varsın yenilsin.. de.. siz kim zafer kim.. siz olanı batırmaktan öte bir şeyler yapanları kıskanan karalayan bir karakterdesiniz..

hareket başarılı mı?.. anında amerika desteği varda ondan.. eksikliği başarısızlığı olsa.. abd ye güvendiniz kazıklandınız..

işte cizire botana olan eleştiri ve tepkimin nedeni budur..
elinde kına bekleyen bu i.t. soyundan gelenlere zemin yarattı.. dileim kısa zamanda özeleştiri verip düzeltir..

anlayamadığım nokta bu..
Öngörülerim yanlış çıktı, aslında bazıları da doğrulandı. Rusya'nın şantajına, ABD'nin şantajına boyun eğilmediğini söylemiştim, bunları zaten gelişmeler doğruladı. ABD'nin şantajına boyun eğilseydi böyle olmazdı. Rusya'ya boyun eğilseydi de şuan Deyrzor petrolleri Esad'ın elindeydi. YPG/J ne boyun eğmeyi seçti ne de boyun eğdirebildi. Gücün yetmediğinde karşındakine boyun eğmek yerine yolları seçmek, hicret etmek, direniştir. Onurludur. Yol varsa umut da vardır. Ben yoldaşlarıma inanıyorum, bugüne kadar neler yaşamadık ki... Tarih onları doğrulayacaktır. Ancak çok önemli olan kent savaşıyla ilgili öngörülerim yanlış çıktı. Öngörülerimi yaparken Bakur'daki gibi arkadaşlarımla konuşarak değil sanal üzerinden okuduklarımla yapmıştım. Birçok bilgi savaş ortamında açıklanmamış. 820 kaybı varmış QSD'nin, bu dün yeni söylendi resmi açıklamayla Efrin yönetimi tarafından. En son açıklamada 400'lerde bile değildi. Aylık açıklanıyor kayıplar. Gizlemediler, sadece Nisan ayına daha olduğu için henüz bu rakamlar bize ulaşmamıştı ama bu kadar da kayıp olacağını oradan bir konuşma imkanım olmadığı için tahmin edemedim. Bu kadar kayıpla şehir savaşına girişilmesi zaten çok yanlış olurdu. YPG/J çekilerek en güvenlisini ve doğrusunu yaptı. Sorun, YPG/J'nin yanlış yapması ya da yenilmesi değil. YPG/J kazanacaktır, hiçbir uluslararası güce de boyun eğmeyip kendi gücünü korumayı seçerek, Kuzey Suriye'deki tüm güçleriyle yeni bir hamleye girişeceğinin de sinyallerini vermiştir. Sorun, benim Efrin'de şehir savaşı olacağını söylememdir. İnsanları yanlış yönlendirmem ve umutlandırmamdır. Bu benim sorumluluğumdadır ve bu başlık da benim başlığımdır. Bundan dolayı suç benimdir. Bu konudaki öngörülerimdir. Yaşadığım utancın da sebebi budur.

açıklamaların hepsi doğru ve yerinde açıklamalar ama şu sözleri anlamış değilim.. Sorun, benim Efrin'de şehir savaşı olacağını söylememdir. İnsanları yanlış yönlendirmem ve umutlandırmamdır. efrinde şehir savaşı olma ihtimali daima vardı.. çünkü.. ağır bombardımanlar görüldüğünde geri çekilmelerle t.c. efrin kent varoşlarına çekilecek ve sokak savaşı verilecek çünkü ancak böyle olur ise bombardıman durur deniliyordu.. ama olmadı.. t.c. ilerlemek yerine bombardımanı artırdı.. son günlerde yaşanan bu oldu ve bu yüzden böyle bir karar alındı..

en önemlisi.. uluslararası kamuoyu tepkisi artar ve batılı güçler hava saldırılarına müdahale eder diye beklenildi ama olmadı.. özellikle batıdaki tepkiler çok iyi düzenlendi ama egemen güçler sessizliğe devam etti.. ve en doğrusu yapıldı.. siz!! t.c. ve çeteleri efrine girsin mi? istiyorsunuz buyrun girsin..
bu arada özellikle kürt siyasalı teslim alınmaya çalışıldıkça itiraz ediyor çizgisinde ısrar ediyordu.. işte bu ısrarın karşısında t.c. ve çeteleri ceza olarak iş görüyordu..
cizire botan bunları da söylüyor ama öngörüm yanlış deyip duruyor..

anımsatayım.. aynı taktik menbiç ve rojavanın diğer merkezlerinde de uygulanmaya başlayabilir.. saray çetesi bunu dillendiriyor.. ben varım her boku yemeye hazırım yeterki iktidarda kalayım diyor.. putin kaldı.. demek ki.. önümüzdeki süreç bir hayli sert geçecek.. hem egemenler içi hem ezilenler-ezenler arası mücadele anlamında..

hal böyle iken bu tarz duruşlar yanlıştır.. kontra faliyetlerin önünü açar.. yakında bunları da göreceğiz..
 
#5
konuya asıl muhatabı üzerinden şimdilik ara verme

bu konuyu açmamın nedeni.. sosyal faşizmin ulumalarına bu alandan tepki vermek ve sf içindeki enternasyonalist varlığa destek sunmaktı.. konu ile ilgili asıl kişinin son yanıtını aktarıp., şimdilik kaydı ile "mevzu"ya son veriyorum..

cizire botan yanıtı..

Efrin ile ilgili öngörülerim yanlış çıktığı için böyle bir eylemde bulunmuştum. Bu konu üzerinden Özgürlük Hareketine saldıranlar, konuyu şehir savaşına getirenler gerçekten içlerinde nasıl bir haset taşıyor anlayamadım. Çöktürme Planı ortada, bu doğrultuda şehir direnişlerinin başarısı ve bu Plana karşı da darbesi ortada. "Hangi dediğimiz yanlış çıktı, bak Cizire Botan itirafta bulunuyor, sizin her dediğiniz yanlış çıktı" diyenlere de şunu söylemek istiyorum. Fırsatçısınız ama akıllı değilsiniz, komik durumdasınız. Helikopterin düştüğüne inanmadığınızda biz düştü diyorduk sonra videosu çıktı, YPS rakamlarını abartı bulduğunuzda biz abartmazlar diyorduk sonra Erdoğan YPS rakamlarını doğruladı, resmi rakam 249'ken bine yakın şehidimiz oldu dedi. Bir de konuyu ta Öcalan'ın İtalya'dan çıkışına getirdiniz, hala hesaplaşamamışsınız demek ki PKK ile, baya kinlisiniz. Bu benim kendimle olan problemimdi, arkadaşlar doğru ifade etti. Anlık bir durumdu. Ben de bu konuda açıklama yaparak, hareketi suçlayarak, THKP-C davasındaki Kürkçü misali "Hepimiz Mahir'e uyduk." diyerek şov yapmadım. Başlığı da ben açmadım, açmayı da düşünmüyordum, sessizce gidecektim, başlık tüm arkadaşları bilgilendirmek için Kazcynski yoldaş tarafından açılmış, kimse "yazdıklarım nerede" demesin diye. Dolayısıyla Özgürlük Hareketine cepheden düşman olanların beni iyi niyetli olarak gösterip (Hasan Karataş, Tripoli, Alevliyıldız) Özgürlük Hareketine saldırması insanlıktan çıkmaktır. Efrin'de 500 sivil öldürüldü, bu arkadaşlar ortada yoktu. Bir anda peydahlandılar. İnsanda biraz utanma duygusu olur. Cizire Beton diyin, eyvallah. En azından mertçe düşmanlık yapın. Beni kullanarak "bak o anladı yanlışını, Özgürlük Hareketi anlayamadı" gibi bir yaklaşım komik ve başarısız bir propagandadan öte ahlaksızlıktır.

komüniter yoldaşın yazdığını da okudum. Foruma küsmüyorum, ayrılma kararı da almayacağım. Dediği gibi aynen devam edeceğim, sadece birkaç günlük mühlet istiyorum tüm yoldaşlardan. Kazcynski'ye, Ape Che'ye, dinc'e, komüniter'e, ÖzgürToplumsallık'a ve bana destek olan herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız yoldaşlar. Görüşmek üzere...
 
#6
Gelişme ve Haberleri sadece bahsi geçen Forum üzeri izleyen ve takip edenlere baktığımda sanki Cizire Botan Savaşın YPG tarafının Kumanda Merkezinden bildiriyor ve Yorumluyor ve bu arkadaşın yaptığı tüm açıklamaları şu yada bu şekilde boşa çıkmış ve ilgili açıklamaya inanan mağdurlar ''Bunu bize nasıl yaparsın'' modunda hesap soruyorlar.

Süreci değerlendirmek yerine sonucu kısaca değerlendirmek istiyorum. Bana göre Dağ ve Tepe tutup Cephe savaşına girişilmesi baştan büyük bir hataydı çünkü üst değerlendirmede tesbit edildiği gibi savaşılan işgalci Faşist Türk Ordusunun Hava Hakimiyeti YPG için başedilemez bir canavardı. Bence ilk günden itibaren Tank, Askeri ve Sevkiyat Araçları ile konaklayan Askeri noktaları hedef alan Gerilla Tarzı bir yaklaşım YPG'nin hergün ortalama 15 kaybının olmasına sebebiyet verdi. Sivil kayıplarıda eklersek bu hergün ortalama 20 Sivil ve YPG Savaşçısının hayatına mal oldu.

Savaş inat ve söylemle değil düşmana hiç ummadığı anda ve noktada öldürücü darbe vurmakla kazanılabilinirdi ve YPG şu anda tamda bu noktaya geldi. Daha ''Şeytani'' ve hiç umulmadık araç ve yöntemlerle Efrin gayet tabiki Vietnama çevirilebilinir ve eminim çevirilecektir.

Sahadaki Müttefik diye görünen tüm güçlerin Alçaklıklarını çok daha evvelden görmek gerekirdi. Şu saatte ben diyorum ki YPG ne işin var senin Rakka'da? Ne işin var İŞİD'i hedef alan Kürdistan sınırlarını aşan alanlarda? En büyük İŞİD senin Kuzeyindeki Faşist Türk Devletidir.

Kürt Halkına en büyük ihaneti Barzani Puştu yapmıştır, yapmayada devam etmektedir. Sen 20 yıldır Güney Kürdistanda onca olanağa rağmen hala bir Devlet gibi konumlanmak yerine AKPli Mütahitlerin altına yatmaya devam edersen bedelini Kürt Halkı öder, ödüyorda. Gün gelir İpin çekilir Barzani.

Puştlukta ikinci sıra bazı kıytırık Solcuların taptığı Puşt Putindir. Erdoğanın köpekliğine soyunacak kadar alçalmış, yediği hiçbir bokun arkasında duramayan büyük bir Namussuz Devlet olarak Rusya ve Devlet Adamı Putin.
 
#7
herodeniz arkadaş.. yazdığın eleştiriyi ele alıp analiz yapacağım..
Gelişme ve Haberleri sadece bahsi geçen Forum üzeri izleyen ve takip edenlere baktığımda sanki Cizire Botan Savaşın YPG tarafının Kumanda Merkezinden bildiriyor ve Yorumluyor
hayır.. ne öyle bir söylemi oldu., ne de bunu ima eden bir alıntısı.. böyle algılayanlar olmuş olabilir.. bu onların eksikliği.. ama.. cizirebotan süreci bilen., takip eden ve bu anlamda haber anlamında ilişkili olabilecek konuma sahip biri gibi yazıyordu.. sunduğu haberler zaten belirli kaynaklardandı ve belli idi.. zaten biraz araştıran haberleri asıl merkezlerden görebilir.. sadece yorumlar kendisine aittir..

ve bu arkadaşın yaptığı tüm açıklamaları şu yada bu şekilde boşa çıkmış ve ilgili açıklamaya inanan mağdurlar ''Bunu bize nasıl yaparsın'' modunda hesap soruyorlar.
arkadaşın açıklamalaı(öngörü ve olasılık anlamında) genelde boşa çıkmamıştır.. boşa çıkma tespiti ortaya çıkan sonuca göre yapılıyor ise eksiktir.. örneğin.; efrinde sokak savaşları yapılacak öngörüsü kişisel değildir.. hareket bunu planlamıştır.. -açıklamaları da var- efrin çevresindeki kasaba/köylerde uygulamıştır..
bilindiği gibi... hava akınlarının kesilme olasılığı vardı.. bu noktada gerek avrupa kamuoyundaki gösteriler gerek ise diplomatik alanda yapılanlar biliniyor.. ama batı bu noktada bilerek atıl kaldı.. yine efrin merkezi ilk başlarda şiddetli bombalanmıyordu ama son zamanlarda şiddetli ve kasıtlı hedefler olarak arttı.. işte bu noktadan sonra çekilme kararı alındı..

öngörülerin olasılık netliği gelen süreç gelişmeleri ve içindeki güçlerin duruşları ve yarına ilişkin olası duruşları üzerinden belirlenir..
suriye rejimi hava sahasına ihlal olursa müdahale ederiz derse ve kararlı olursa., abd-rusya-ab hava akınlarının sivillere yönelik yapılmaması için müdahale ederse., elbette efrinden böyle çekilme olmaz.. ama olmadı.. olmayınca., yani öngörünün koşulları farklılaşınca öngörü işlemez hale geldi.. olay bu kadar açık ve net.. cizirebotan öngörülerine duygusal yaklaştı savunmadı.. hatası budur..

Süreci değerlendirmek yerine sonucu kısaca değerlendirmek istiyorum.
işte genelde yapılan en önemli eksik-hatalı duruş.. süreç yerine sonuç üzerinden analiz yapmak.. üstelik ortada bitmiş kalıcı bir sonuç da yokken..

Bana göre Dağ ve Tepe tutup Cephe savaşına girişilmesi baştan büyük bir hataydı çünkü üst değerlendirmede tesbit edildiği gibi savaşılan işgalci Faşist Türk Ordusunun Hava Hakimiyeti YPG için başedilemez bir canavardı. Bence ilk günden itibaren Tank, Askeri ve Sevkiyat Araçları ile konaklayan Askeri noktaları hedef alan Gerilla Tarzı bir yaklaşım YPG'nin hergün ortalama 15 kaybının olmasına sebebiyet verdi. Sivil kayıplarıda eklersek bu hergün ortalama 20 Sivil ve YPG Savaşçısının hayatına mal oldu.
sana göre.. ama ne zaman.. süreç değil sonuç ortaya çıkınca.. elbette
Sahadaki Müttefik diye görünen tüm güçlerin Alçaklıklarını çok daha evvelden görmek gerekirdi. Şu saatte ben diyorum ki YPG ne işin var senin Rakka'da? Ne işin var İŞİD'i hedef alan Kürdistan sınırlarını aşan alanlarda? En büyük İŞİD senin Kuzeyindeki Faşist Türk Devletidir. hal böyle ise bu sonucu baştan görmek gerekir diyebilirsin ama orta doğu müttefik ve düşman tanımlaması noktasında bir hayli oynaktır.. hatta düşman sanılanlar gizli müttefik., dost sanılanlar ise gizli düşmandır.. hareket bunu çok iyi bildiğiiçin., süreçiçinde dengelere oynar.. ne müttefik görünene inanır ne düşman görünene sürekli düşman olarak yaklaşır.. kendi süreci vardır ona göre esner-sertleşir.. ve bu noktada ne kadar başarılı olduğu geldiği aşamadaki konumu ile ispatlıdır..

ek olarak belirteyim.. özgürlük hareketi ve ana kitlesi/dinamiği kürtler bölgede egemenler nezdinde ortak "sorun" yani ortak düşman ama aynı zamanda ilişkilenmek zorunda kaldıkları bir güç.. bu anlamda rusya-abd gibi iki rakip güç.; bir yerde ortak düşman gördükleri bu güç ile bazı noktalarda ilişkilenmek zorundalar..

Savaş inat ve söylemle değil düşmana hiç ummadığı anda ve noktada öldürücü darbe vurmakla kazanılabilinirdi ve YPG şu anda tamda bu noktaya geldi. Daha ''Şeytani'' ve hiç umulmadık araç ve yöntemlerle Efrin gayet tabiki Vietnama çevirilebilinir ve eminim çevirilecektir.
bahsettiğin şey klasik gerilla savaşıdır ama gerilla savaşının bile üst aşamalarında(düzenli orduya geçiş., kurtarılmış bölgeler oluşumu) bu taktik artık işletilmez.. ya da cephe gerisinde işletilir..
bölgedeki durum.; klasik gerilla savaşı durumu değildir.. çok farklıdır.. hepsini içerir.. bazı bölgelerde uzlaşarakçatışmasızlık yaratılıp toplumsal inşa sürdürülür.. efrin bu süreci yaşıyordu bu yüzden "sorun" görüldü ve t.c. ğüzerinden müdahale edildi..

peki.. hiç mi? eksik hata yok.. elbette vardır.. araştırın görürsünüz.. nerelerde eksik-zaaflı yaklaşımlar oldu söyleniyor..


Kürt Halkına en büyük ihaneti Barzani Puştu yapmıştır, yapmayada devam etmektedir. Sen 20 yıldır Güney Kürdistanda onca olanağa rağmen hala bir Devlet gibi konumlanmak yerine AKPli Mütahitlerin altına yatmaya devam edersen bedelini Kürt Halkı öder, ödüyorda. Gün gelir İpin çekilir Barzani.

Puştlukta ikinci sıra bazı kıytırık Solcuların taptığı Puşt Putindir. Erdoğanın köpekliğine soyunacak kadar alçalmış, yediği hiçbir bokun arkasında duramayan büyük bir Namussuz Devlet olarak Rusya ve Devlet Adamı Putin.


pust tespitinide eleştiriyorum.. barzani noktasında farklı putin noktasında farklı analiz etmek gerekir.. biri(barzani) olmayabilirdi ama diğeri(putin) doğuştan böyle :D
şöyle izah edeyim.. trump-merkel pustluk yaptı dermisin.. demezsin.. çünkü yapmaz ise şaşar ve bir çıkar ararsın.. gördüğüm kadarıyla sende de tırkım solu duyguları kalmış.. yazında., putin bunu nasıl yaparsın öfkesi var.. :)

ayrıca.. putin erdoğan köpeği olamaz., olsa olsa tersi olur.. ama putin erdoğan gibi mali oligarşi konseptine yamularak tekrar iktidar olabildi.. araştır.. rusyada mali reformlar ayağı ile dışardan kara para sermayesi çağrılıyor.. bunları zamanında rusyadan putin kovmuştu..

2018 yılı mali oligarşinin atak yılıdır.. yani 2018 yılı ciddi çatışmaların kaosun yılı olacak.. demem o ki.. böylesi bi süreç içinde kendi süecine/iradesine sahip çıkarak bir yere taraf olmadan sürecini işletmek zor ama olması gerekendir ve bu da her iki küresel konsepte düşman olarak başarılamaz ama kör gözle dost da olunamaz.. çelişkielri kullanmak., dengeleri gözetmek ve özellikle toplumsal inşayı zihniyet ve yaşam biçimi olarak fırsat bulunan her zeminde işletebilmek sürekli kılmak önemlidir..

ek bir nok daha..
efrin silme hareketin çizgisinde örgütlü bir yer değildir.. yaratılan huzurlu ortamdan dolayı bu sürece dahil olmuş yerel güçler vardı.. ama hava saldırıları bu huzuru bozdu.. sanırım efrin içinden de harekete gidin yoksa yıkıma uğrayacağız ama t.c. nin kalıcı olmaması için çabalarız diyenler olmuş olabilir..
geçmişte çok yaşandı.. daiş elinden kurtarılan arap-vs. köylerine ypg girdiğinde hem sevinir hem de korkarlardı.. çünkü bazı araplar oraya zamanında kürtler göçe zorlandığı için yerleştirilmişti.. bizi kovacaklar diye düşünürlerdi.. ypg ısrarcı olmazdı.. ama uyarırdı.. kendi öz savunma gücünü oluşturun., meclis kurun biz size destek sunalım.. biz başımızın çaresine bakarız derlerse çekilir beklerdi.. daiş saldırdığında bu sefer aman gelin derlerdi.. demem o ki.. bölge çok farklı dengeler ve zihniyetlerle dolu.. sabır gerekli..

eksik-hata yokmudur vardır.. ama benim gördüğüm gerçeklik de şudur.. hareket daima ilerledi.. eksiğini-hatasını görmemezlik yapmadı..
bence sabredin bekleyin.. duygusal yaklaşmayın..
 
#8
Suat Abi ben verdiğin cevaplara taban tabana zıt pek birşey yazmadım. Bu nedenle cümle alıntısı yapmadan bir-iki konuya değinmek istiyorum.
Ben klasik Mahir Çayancı Gerilla anlayışından daha öte, çağımızla senkronize olmuş, şu 5 kuruş etmez İslamcı Faşist İŞİD Çetelerinin dahi uyguladığı sıradışı saldırı metodlarını kasdetmiştim. Örneğin Demirci Kawa'nın Heykeline yapılan saldırının görüntülerini izledim, o sahneye pekala bir Fed Eylemi gerçekleştirebilinirdi gibi... Uzaktan Davulun sesi hoş gelir misali buradan kimseye akıl vermek haddimize değil ama hayatın gerçeklikleri ve değişen mücadele biçim ve şekillerini daha sağlıklı değerlendirebilecek enformasyona ship olduğumuz için ve de Dost olduğumuz için birşeyler karalıyoruz. En azından benim açımdan durum böyle...
Barzani taa Özallı günlerden beri Türk Devletinin köpekliğine soyunmuş, Kürdistanın yerlatı zenginliklerleriye soyunu sopunu ve etrafındaki köepkelerinin karnını doyurmaya devam eden bir Halk Düşmanıdır..
Putine ben hiçbir zaman sempatiyle bakmadım, Putin gibi Popülist ve Stalin özentisi Devlet Adamlarına oldu bitti mesafeliyim. Buna rağmen Uçağını düşüren, Pilotunun kulağını kesen İŞİDcilerin Babası Erdoğanın ayaklarının altına serilecek kadar alçalacağınıda beklemiyordum.
 
#9
Putine ben hiçbir zaman sempatiyle bakmadım, Putin gibi Popülist ve Stalin özentisi Devlet Adamlarına oldu bitti mesafeliyim. Buna rağmen Uçağını düşüren, Pilotunun kulağını kesen İŞİDcilerin Babası Erdoğanın ayaklarının altına serilecek kadar alçalacağınıda beklemiyordum.
herodeniz arkadaş.. putine sempati duyuyorsun demiyorum.. ironik söyledim.. senin beklemiyordum dediğin şey devlet politikası.. nazi almanyası mali oligarşi tarafından yaratılıp., dizayn edilip., özellikle sscb ye saldırması için ortaya salındığını stalin bilmez değildi ama saldırmazlık anlaşması da yaptı.. demem o ki.. nasıl ki sarayın reisi ben emir verdim ne olmuş dedi ama gitti özür diledi ise putin bunu yapmadan t.c. yi suriyeye saldı..
astana süreci iyi incelendiğinde beklenmeliydi.. kaldı ki.. bu noktada sadece putin değil., tüm batı da ortak tavır aldığı için putin hava sahasını açmak için esad rejimini zorladı..

bu konuda uzun bir alıntı sunacağım..

Türk devlet, çete güçleri ile Türkiye ve Kürdistan'ın birçok bölgesinden getirdiği seçkin özel kuvvetlerine rağmen Efrîn'de ilerleyemedi. 44. günde tıkandı, krize girdi. O tarihten sonra teknik ile vurdu ve Rus ittifakının onayı ile her şeye saldırdı. Tüm köyleri yıktı. Bir köye girmeden önce bombaladı. İlçelerde de aynı durum yaşandı. Hava saldırıları ve teknik ile ilerlemek istedi. Efrîn direniş öncüleri bu duruma karşı Efrîn merkezini boşaltmayı ve halkı güvenli bir şekilde çıkarmayı uygun gördü. Kuşkusuz hepimiz her zaman onların arkasındayız.

Bana göre de verdikleri karar doğru ve yerindedir. Belki biraz geç de kalındı. Yani taktik değişimine ihtiyaç vardı.
Dünya genelinde, savaşlarda saldırı ve geri çekilme vardır. Zaten savaş iki temel üzerine oturtuluyor. Birinci saldırı, ikincisi geri çekilme. Savaşta her zaman bir yerde kalınmaz. Dünyadaki birçok savaştan, çoğu önemli başarıların yerinde ve zamanında geri çekilme ile gerçekleştiğini biliyoruz. Halkın ve YPG güçlerinin Efrîn merkezden çekilmesi, büyük başarının temeli olabilir. Hiç kimse bu durumu 'kaybedildi ya da geri adım atıldı' diye algılamamalı. Kürt halkı ile işgalci Türk devletinin Efrîn'de verdiği savaşın uzun süreceği ortaya çıktı. Dolayısıyla YPG komutanlığı ile Efrîn Kanton Yönetimi ortak karar alarak Efrîn merkezi boşaltı. Uzun süreli savaş için bu yerinde bir karardır. Eğer orada kalmak için ısrar etselerdi, savaş daha kısa sürerdi. Ya sonuç alırdı ya da darbe yerdi. Efrîn direnişi darbe yemiş değil. Direnişçiler köylerden, Efrîn dağlarından çekilmediler. Sadece Efrîn şehir merkezinden çekildiler. Bu da savaşta olağan bir durum. Savaşın uzun sürmesi ve başarını elde edilmesi için gerekli görüldü. Bu çerçeve de değerlendirmek gerekiyor.

Düşman Efrîn kent merkezini boşaltıldığını 2 gün sonra duydu. Boşaltıldıktan iki gün sonra, sivil görünümlü ajanları aracığıyla merkezin boşaltıldığının farkına vardı. Boşaltıldıktan iki gün sonra 'ele geçirdik' dediler. Şu an yağmalıyor. Birkaç fakir fukara kalmış, onlara da hakaret ediyorlar. Efrîn'de farklı bir kabilenin kaldığını biliyoruz. Kürt olmayan bu kabile işgale öncülük yapıyorlar. İşgalci Türk devletinin şu an Efrîn merkezde yaptıkları halkımızı çok öfkelendiriyor olabilir. Gerçekten de öfke duyulacak bir durum. Ancak bu geri çekilmenin geçici olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. 58 gün süren tarihi direnişin başarıya kavuşması için gerekli görüldü. Bu da başarı yolunda ilerlemenin sağlanacağını gösteriyor. Efrîn’deki Çağın Direnişi bu temelde ikinci aşamaya geçti.

Anlayabildiğimiz kadarıyla Efrîn devrimcileri ikinci aşama için yeni bir plan hazırlamışlar. Düşman sisteminin oluşmasını engellemek için Kurmanc Dağında gerillayı güçlendirip geliştirecekler. Bunun başarılı şekilde hayata geçmesi gerekiyor. İkincisi, az da olsa halkımızın bir kısmı orada kalmış, oradakiler varlığını korumalıdır. Geri kalan bölümü ise Efrîn girişinde uygun bir yerde yerleşmesi gerekiyor. Kantonların imkanları var ve edindiğimiz bilgilere göre uluslararası güçler de yardımda bulunuyor. Böylece Efrîn'den tamamen kopmayabilirler. İşgalcilere toplumsal, siyasi ve diplomatik baskıyı canlı tutmak için orada kalmalıdır. Bu gereklidir. Halkımız Efrîn'den kopmaması gerekiyor. Daha önce de belirtmiştik, Efrîn'den kopuş oldu mu, geri dönüşe izin vermeyecekler. Türk devleti şu an ortalıkta gezen ve Türkiye’ye sığınan bazı ajan ve hainleri, Efrîn Kantonu cezaevinden kaçan bazılarını bir araya getirerek, "Bunlar Kürt meclisidir ve Efrîn Kürtler tarafından yönetilecek" diyor. Bu her şeyden önce sahtekarlıktır, yalandır. Böyle bir şey yok, Kürtlerin orada temsilcisi yok.

Bilindiği üzere işgalci bir devlet herhangi bir yeri işgal ettiğinde kendisine uşak oluşturur ve onlar aracılığıyla sistemini meşrulaştırmak ister. Türk devleti de şu an bunun peşinde, ancak niyeti teşhir olmuştur. Hiçbir dürüst Kürt, onların planına dahil olmamalıdır. Efrîn’i işgal planı, işgalin kalıcılaştırılmasının planıdır. Türk devleti oradaki varlığını meşrulaştırarak Efrîn’i kendisine katmak istiyor, Kürtleri de oradan çıkarmak istiyor. Onların amacı budur. Orada Türkleştirmeyi geliştirmek istiyor. Osmanlı hayali gibi orayı da kendi denetimine alarak, bazı Arap işbirlikçilerini oraya yerleştirmek istiyor. Türk devleti 1938'lere kadar Efrîn’i denetimine almak istedi. Hatay’ı Türkiye topraklarına katarak, sınırlar yeniden çizildikten sonra Türk devleti Efrîn’den vazgeçti. Ancak Türk devletinin Efrîn’e ilişkin hayali her zaman sürdü. Şimdi de bu hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla kendisine Kürdüm diyen her Kürt onlara yardımcı olmaması gerekiyor. Hainler ancak bu projeye yardımcı olur. Halkımız da terk etmemeli, mücadelesini ve var olan duruşunu korumalıdır. Rojava devrimi, dünyadan destek gören meşru bir devrimdir. Bunun yanında diplomasinin de yürütülmesi gerekiyor. Yani gerilla direnişi ile halkın duruşu yanında, yaratıcı diplomasi çalışmasının büyütülmesi önem arz ediyor.

Ülke dışında ve Kürdistan’ın dört parçasındaki halkımız da Efrîn savaşçı ve halkına destek olmalıdır. Örneğin, Avrupa'daki halkımızın direnişi devam etmelidir. Cenevre'de başlatılan grev çok değerli görüyoruz, eylemcileri yürekten selamlıyoruz. Bu tür eylemlerin devam etmesi gerekiyor. Efrîn merkezinden geri çekiliş, bir nefes olarak değerlendirilmeli, işgalci Türk devletinin bataklığına dönüşmesin vesile olması gerekiyor. Efrîn’in onlara hiçbir zaman lokma olmaması gerekiyor. Yemeğe kalkışanların boğazında bırakılmalı. Efrîn’in ikinci aşamada tarihi bir direnişe dönüşmesi ve başarıya ulaşması gerekiyor. Tüm halkımızın bu yönlü çabalaması gerekiyor. Efrîn halkımızın kendisi bu fedakarlığı yapması gerekiyor. Halkımızın zorluklar içinde yaşadığını biliyoruz, ancak meydana gelmiştir ve fedakarlık gerekiyor. Herkes yükün altına girmelidir. Savaşçıları tarihi rol oynadılar. Bu rolü yeni yol ve yöntem, gerilla taktiği ile devam ettirilmelidir.

Bu temelde bir çabanın gelişmesi durumunda, YPG/YPJ'nin gerilla taktiği, halkın çabası, diplomatik faaliyetler ile ülke dışındaki halkımızın girişimleri, 63 gündür yürütülen direniş başarıya ulaşacaktır. Beklenen, şehitlerin kanı ile sulanan bu kutsal direnişin zafer ile taçlandırılmasıdır. Önemli olan ikinci aşamayı inançlı, kararlı, cesaretli ve sabırla bir biçimde yürütmek ve Efrîn’i bu temelde özgürleştirmektir.
Türk devletinin Güney Kürdistan’a saldırısı ve Şengal’e yönelik tehditleri gündemin önemli konularından bir tanesi. Türk ordusu bu saldırılar ile neyi amaçlıyor?
Türk devleti üç senedir yeni bir konsept ile hareket ediyor. Ergenekon, MHP ve AKP gibi devlet içi güçler bu konsepte buluşup ittifaka gitmişler. Söz konusu konsept "Türkiye tehlike altında, bu tehlike Kürt halkı ile Kürt özgürlük mücadelesinden kaynaklanıyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Bundan dolayı sadece Türkiye içinde değil, Türkiye'nin dışında nerede tehdit varsa oraya saldırmamız gerekiyor" iddiası ile yürütülüyor. Temelinde Kürt halkının tüm kazanımlarını kendisine tehdit görüyor. Örneğin Rojava şu an statüsü kazanmak üzere, böyle bir ihtimal gelişti. Türkiye bunu kendisine tehlike görüyor. Güney Kürdistan Federasyonunu kendisine tehlike görüyor. Açıklamalarına PKK'yi tehlike olarak gördüklerini söylüyor, ancak esasen Kürt halkının tüm kazanımlarını tehlike olarak görüyor. Kendi aralarında böyle konuşuyor. Zihniyetleri bu esaslar üzerinde şekillenmiş. PKK'yi darbeleyip Rojava devrimini tasfiye ettikten sonra Güney Kürdistanı da sıkıştırarak, kendi kontrolü altında muhtariyet haline getirmenin hesabını yapıyorlar. Planları budur.

Birçok kişi daha bunu anlamamış. Türkiye devletinin eski Türkiye devleti olduğunu, AKP'nin eski AKP olduğunu tahmin ederek hareket ediyorlar. Özellikle kimi Güney Kürdistanlı siyasetçiler böylesi yaklaşımlarda bulunuyor. Bu yanlış. AKP, ideolojik, zihniyet olarak MHP katılmış durumda. AKP bugün MHP'leşti. MHP de zaten örgütsel olarak AKP'nin yedeği haline geldi. MHP'nin 50 yıldır söylediğini Erdoğan her gün tekrarlıyor. Bu değişimin görülmesi gerekiyor. Kuşkusuz Erdoğan yeni değişmedi, eskiden de özünde bu vardı. İdeolojisi Türk-İslam sentezi üzerine kuruluydu. Zaten bu Turancılıktır, ırkçılıktır. Dolayısıyla bunlar bir gün de değişmedi. Ne zaman iktidar oldu o zaman rengini daha çok belli etti. Hakikat bundan ibarettir. Mesela, Erdoğan şu an Lozan'dan bahsediyor ve "Lozan antlaşmasını baskı ile kabul ettik ve imkan oluşması durumunda bunu düzelteceğiz" diyor. Bu ne anlama geliyor? "Misak-ı Milli sınırları bize aittir" anlamına geliyor. Yani Rojava ve Güney Kürdistanı kendi mülkü gibi görüyor. Rojava Kürdistanı işgal etme planı gibi, Güney Kürdistanı da işgal etmek için gizli bir konsepti var. Güney Kürdistan’ın her tarafında şu an yayılmak istiyor, ki Güney Kürdistan siyaseti karşı çıkmak istese de karşı çıkamasın. Güney Kürdistan'da şu an yürüttüğü plan budur. Bunun için de bazı şeyleri şişiriyor. Gerçekte öyle olmazsa da çok büyütüyor. Örneğin, "Güvenliğimize yönelik tehdit var" diyorlar. Nereden tehdit var diye sorulduğunda "Sincar'dan" diyorlar. Sincar ya da Şengal Türkiye'nin güvenliğine yönelik ne tür tehditte bulunabilir ki? Böyle bir şey yok. Yalandır. Ancak şişiriyorlar, gündemleştiriyorlar. Bununla neyi amaçlıyor? Irak devletini baskılayarak Güney Kürdistan’daki gücünü artırmak istiyor. Başika’daki gücü artırarak Güney Kürdistan’a daha çok yerleşmek istiyor. Bunun için de yalan bilgiler yayarak siyaset yapıyor.
Şengal'de ne oldu? 2014 yılı Ağustos ayında AKP'nin desteklediği DAİŞ Şengal’e saldırarak yüzyılın soykırımını yapmak istedi. Şengal’i çevreleyerek herkesi yakalamak istedi, Şengal'deki halkımızı, Êzidî Kürtleri yok etmek istedi. Bu amaç ile saldırdı ve dünya sadece izledi. Kimse ses etmedi. Ancak PKK olarak müdahale ettik. Buna karşı sessiz kalmadık ve büyük bir soykırımı engelledik. Êzidî toplumumuz bunu "ferman" olarak adlandırıyor. Doğrudur, Koço’da, ulaşamadığımız bazı bölgelerde bu gerçekleşti, ancak biz engelledik. 10 gün içinde yani 8 Ağustos’tan 18 Ağustos’a kadar 150 bin insanı Şengal'den Rojava’ya ulaştırdık. Büyük insani operasyon gerçekleşti. Büyük devletlerin yapamadığını hareketimiz o anda yaptı. Hatta bundan dolayı Irak Başbakanı sayın Ebadi teşekkür etti. Şengal'de çok insani bir durum yaşandı. O tarihten bugüne Êzidî toplumumuz çalıştı, çabaladı, örgütlendi, meclislerini oluşturdu, kurumlarını, öz savunma gücünü örgütledi. Halkımız herhangi bir saldırıya karşı kendisini savunabilecek düzeye ulaştı. Dolayısıyla Şengal’e müdahalemiz başarıya ulaştı, HPG görevini başarı ile yerine getirdi ve orada artık rolü kalmadı.
Bunun için 6 aydır HPG güçlerini yavaş yavaş çekiyoruz.
Zaten örgütümüzün de bu yönlü kararı mevcut. HPG'nin rolünü oynadığını ve artık geri çekilmesi gerektiğini açıkladı. 6 aydır azaltıyoruz. Irak devletinin de bundan haberi var. Türk istihbaratının da bundan haberi olmaması mümkün değil, onlar da biliyor. Ancak blöf yaparak, şişirerek, kendine göre gündem yaratarak Irak’a baskı yapmak istiyor, Irak ve Kürtleri karşı karşıya getirmenin senaryosunu hazırlamaya çalışıyor. Erdoğan ve Çavuşoğlu yalan söylüyor. Şengal'in Türkiye’ye tehdit olacak bir durumu yok. Türkiye sınırından 100 kilometre uzaklıkta bir yer. "Şengal ikinci Kandil oluyor" diyorlar, hiçbir alakası yok. Hiç kimse ne böyle bir şeyi düşündü ne de böyle bir durum var. Orada kalan son gücümüzü çektikten sonra orada hiç gücümüz kalmıyor. Artık Irak hükümeti orada. Irak hükümeti Êzidî toplumumuzun taleplerine sıcak yaklaşıyor, birbiriyle ilişki içindeler. Irak hükümetinin Êzidî toplumumuzun taleplerine sıcak yaklaşımını olumlu değerlendirdik. Bu temelde Êzidî toplumumuzun orada bize ihtiyacı fazla kalmamıştır. İleriki zamanda bize tekrar ihtiyaç duyulursa biz halkımızı yine koruruz. Bunu herkesin bilmesi gerekiyor. Şimdi gerekmiyor, bundan dolayı hareketimiz bu kararı aldı ve yürürlüğe koydu. Zaten yapılan açıklama ile resmileşti. Dediğim gibi, Türk devlet yetkililerinin bundan haberi var, ancak kendilerine göre gündem yaratarak amacına ulaşmak istiyor. Mesele bundan ibaret.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi işgalci Türk devletinin kirli amacı var. Halkımızı her zaman baskı altında tutmak istiyor. Güney Kürdistan’a yönelik her zaman hava saldırısında bulunuyor. Tamam, bunu genel olarak güçlerimize karşı yapıyor ancak esasen tüm Güney Kürdistan ve siyasetine de mesaj veriyor. PKK mi Güney Kürdistan’da referandumu gerçekleştirdi? Hayır. Türk devletinin referanduma karşı tutumunu hepimiz gördük. Irak’a "eğer müdahale etmiyorsan ben ederim" imasında bulundu. Sınıra askerini yığarak tatbikat gerçekleştirdi ve müdahale edilmesini istedi. Acaba o da mı PKK'den kaynaklıydı? Hayır.
Herkesin bu hakikati iyi bilmesi gerekiyor: Türk devleti Kürde karşıdır, Kürt halkının tüm kazanımlarına karşıdır. PKK olmasaydı, PDK hedef olurdu, YNK hedef olurdu. Ancak şu an "Ben PKK'yi hedefliyorum" diyerek Kürtleri vuruyor ve Kürt halkının tüm kazanımlarına saldırıyor. Şimdi de kendisini yavaş yavaş Güney Kürdistan’a yerleştirmek istiyor. Bunun doğru okunması gerekiyor. Hakikat budur. Kürdistan özgürlük gerillasının oluşturduğu denge olmazsa, Türk devleti Güney Kürdistan Kürt Federasyonu’nun 24 saat bile yaşamasına fırsat vermez. Eğer bugün federasyonu direkt hedef haline getiremiyorlarsa, bu onların şu an baskı altında olduğundan, Kuzey devriminin gündemde olmasından ve Kürdistan özgürlük gerillasının korkusundan kaynaklanıyor. Tüm güney siyasetçilerin bu gerçeği görerek hareket etmesi gerekiyor.

Bu durum ulusal tavrı gerekli kılıyor. Bu son dönemde, özellikle işgalci Türk devletinin Efrîn’e saldırısı ile tarihi direnişin ortaya çıktığı dönemde Güney Kürdistan halkı herkesten önce yurtseverliğini sergileyerek tüm parçaların önüne geçti. Bu çok değerli bir duruştur. Bu duruşu selamlıyorum. Ulusal, demokratik ve insani bir tutumdur. Gerçekten de insana moral veriyor. Efrîn’e sahip çıkan Güney Kürdistan halkımız ulusal birlik sloganını haykırıyor. Bu çok değerli bir şeydir. Güney Kürdistanlı birçok milletvekili, siyasetçi, yazar da aynı çerçevede açıklamada bulunarak tavır takındı. Bunlar onur duyulacak yaklaşımlardır. Ancak yetki sahibi olan, hükümeti temsil edenler aynı dil ve tutumdan uzak davranıyorlar. Nasıl? Hiçbir tarafı küstürmemeye çalışıyor. Örneğin, Irak devleti şöyle bir açıklamada bulundu: "Endişeliyiz. Türk devletinin saldırısı halkımıza yönelik tehdittir. İnsanlarımız şehit düştü." Amerika açıklama yapıyor, "Endişeliyiz. Irak hükümetinden habersiz bu saldırıların olmaması gerekiyor" diye. Ancak bölgesel hükümet yetkilileri ne diyor? Onlar da diyor, "Bizde endişeliyiz, saldırı oldu. Fakat PKK köylerde ve köy çevresinde olmaması gerekiyor. Onları varlığı saldırılara sebep oluyor." Yani Türk devletinin saldırısını haklı kılmaya çalışıyor. Bu ne anlama geliyor? Bu nasıl bir yaklaşım? PKK'nin orada olup olmadığını nereden biliyorsun? Aldığın bilgi doğru mu yanlış mı? Bu düşmandır ve Kürt halkına saldırıyor, Kürt insanın şehit düşürüyor. Bir Kürt, yetki sahibi olsun ya da olmasın, bunu kınaması gerekiyor ve "Halkımıza yönelik saldırılara artık yeter" demesi gerekiyor. Açıkça böyle bir tavır göstermesi gerekiyordu. Ancak bakıyoruz, takındıkları tavır bundan uzak. Önce endişesini dile getiriyor, daha sonra saldırıyı meşru kılacak dili kullanıyor. Bu da insanı üzüyor.

Kürt özgürlük hareketi ile işgalciler arasında mücadelenin yaşandığı bu dönemde ulusal birliğe her zamandan daha çok ihtiyaç duyuluyor. Herkesin bu halka yönelik saldırılara tavır takınması gerekiyor. Bu konuda bölgesel hükümet yetkililerinin en azından açıklamada bulunanların yaklaşımını eksik buluyoruz. Bu tür yaklaşımlar halkımıza yönelik düşman saldırılarını meşrulaştırıyor. Gerekçeler yaratıyor. Gerçeklik bu değildir. Sizin bu halka saldırmaya ne hakkınız var? İnsanın artık yeter demesi gerekiyor.
Öte yandan, Türk devleti yavaş yavaş Güney Kürdistan toprağına daha fazla yerleşmek istiyor. Fırsatını bulduğu anda bir kilometre, iki kilometre ilerliyor. Yıllarca kalacakmış gibi üsleniyor. Zaten "kalıcıyız" diyorlar. Anlayamadık, acaba Güney Kürdistanlı siyasetçiler Türkçe mi bilmiyorlar, yoksa kimse onlara tercüme mi etmiyor! Bunlar "kalacağız ve çıkmayacağız" diyorlar. Bu işgaldir. Buna karşı tavır konulmalı, ancak herhangi bir karşı duruşu göremiyoruz. Güney Kürdistan halkımız Güney’deki Türk askeri üslerinin çıkmasını istiyor. Bu çok değerli bir şeydir. Bu girişimin sürdürülmesi gerekiyor. Yetki sahibi olsun ya da olmasın hiçbir siyasetçinin bu talebe karşı çıkmaması gerekiyor. Çünkü bu meşrudur. Zaten bu devletin niyeti farklı, niyeti dostça değildir. Tüm Kürtleri kontrol altına almak istiyor. Bazılarını 'dostane' bir dil ile, bazılarını ise cebir ile Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor. Herkesin Türk devletinin bu niyetini görüp, Türk devleti işgaline karşı tavır takınması gerekiyor.

Efrîn’e ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırısından sonra, Türk devletinin "her yerde saldıracağız, işgal edeceğiz" projesinin artık Kürdistan siyaseti tarafından görülmesinin ve buna karşı tutum sergileneceğini umuyoruz. Çağrımız ve umudumuz bu yönlüdür.

https://anfturkce.net/guncel/karayilan-efrin-eli-kanli-cetelere-ve-katillere-karsi-direniyor-105516

bu yazı ile birlikte 2018 mali oligarşiatağını birlikte ele almak gerekir..
demem oki.. süreç öyle basit gerilla savaşı vs. ile yürümeyecek.. zaten mücadelenin geldiği aşamaya baktığımızda gerilla savaşı tali unsur haline gelmiştir.. asıl mücadele halk ve öz savunma olarak işleyecek ve bu süreç aynı zamanda poltik-diplomatik mücadele olacaktır..
bölgede kürtler tek başına süreci omuzlamak zorunda değildir.. bu tarza yöneldiğinde illaki bir konsepte yamulmak zorunda kalacaktır.. bu yüzden çizgiye sıkı sıkıya sadık kalınıyor.. halkların demokratik birliği ve öz yönetim-öz savunma çizgisi..
mali oligarşi bu çizgiyi aşamaz.. halklarla birliği sıkı tutarsan aşamaz.. sadece kendi kapitalist sürecini işletebilir.. yani küresel sermaye egemenliği süreci diyeyim.. ama bu çizgi bu sürecin içindeki mürekkep lekeleri olacak ve yayılacaktır.. o yüzden asıl strateji halk örgütlenmesi ve halkın öz savunması öz yönetimleridir.. elbette tüm halklarla birlikte ve alanlardaki konumlara göre denk düşen tarz ve süreçlerle..

sevgilerimle herodeniz..
 
Üst