Pınar

#1

Balkona çıkma Pınar
vurulursun
Kör bir cahilin roketi
gelip bulur seni.
Omzunda bir buçuk ay önceki düğünün yükü,
Boynuna bir kemend olup bağlanan
SSK emeklisi babanın ardından
Sonsuzluk yoluna koyulursun

Balkona çıkma Pınar
vurulursun
Omzuna yükleyip yılların öfkesini
Roket yapıp fırlatan cahil bir gence,
Kaldığın lojmanın haki renginden ötürü
Bir hedef gibi görünürsün

Balkona çıkma Pınar
Dışarda yüzlerce yıllık bir ölüm manzarası var
Bambaşka bir aleme, bulunduğun mesafe
Yüzlerce kere bir an kadar

Balkona çıkma
Kapıyı kapat
Pencereden bakma
Kurtuluş yok fakat.
Yüzlerce yılın öfkesi,
Bilenmişi kini,
Zalimi değil,
Seni bulacak

Pınar
Gözünü kapat
Babanı düşün
Kocanla annen,
Bir de seni öldüren,
Yakında yine buluşacaksınız
Büyük bir mekan, sonsuz bir zaman
Ne kin, ne intikam
Ne dost, ne düşman
Aynı insan, aynı insan
Aynı insan
Aynı insan...
 
#2
bolkona çıkma pınar..!!!!!!!!!!!!!!
ama neden diye de sorgula..

çıkacağın balkon askeri lojman..
kocan ise sana bunu söylememiş
Kaldığın lojmanın haki renginden ötürü
Bir hedef gibi görünürsün

sorgula pınar.. sor pınar.. her insan evladı gibi sor..
seni bulacak olan.., Omzuna yükleyip yılların öfkesi Roket
binde bir ihtimal ve kör-acı tesadüf..
ama...,
yaşın kaç olursa olsun..
mezrada koyun otlatırken..
okulunda okurken
sokakta oynarken
vurulma - ezilme ihtimalinden çok-çok azdır..
evinle birlikte yanma ihtimalin ise hiç yoktur..
yaaa işte böyle pınar..

sorgula pınar.. sor pınar.. her insan evladı gibi sor..
Pınar
Gözünü kapat
Babanı düşün
Kocanla annen,
Bir de seni öldüren,
Yakında yine buluşacaksınız

hatta o mezrada sokakta ve de evde katledilen çocuklarla da buluşacaksınız....
ve de.., ölü bedeni tecavüz izleri ile gelen senin gibi kadınlarla da buluşacaksınız..
işte bari o zaman gör pınar.. vicdanını aç biraz pınar..

kaç çocuk kaç kadın kaç genç kaç yaşlı..
balkona çıktı diye değil..
kürt olduğu için katledildi..
gör bari pınar..


masum değiliz hiçbirimiz...(sezen aksu)
çünkü asıl suçlular yaşamı balkondan seyredenlerdir..
ve..., sorunlar insanı mezrada-sokakta-okulda evde bulduğu gibi balkonda da buluyor ..
işte..
buna kader mi diyelim.. yoksa susmaların "bedeli" mi??

ben bu bedeli senin ödemeni hiç istemedim.. istemem de.. ama yaşam bir şekilde bedelleri dağıtıyor..
sana da bu düşmüş...

senin için ağlarım.. ama senin için ağlarken.. asıl ağlamam gerekenlere de lanet döşenmem.. ben...., pınar..
 
#3
sonuçta sadece bir şiir. ve sonuçta insani bir dramı konu ediniyor. pınar hedef alınarak öldürülmemiş. dolayısıyla "cahil" sıfatı hatalı olmuş. ama bir de şuna cevap verin: bu şiirde, bu kısım dışında, katılmadığınız bir kısım var mı? ama bunun için şiiri tekrar okuyun; şiirselliğini duyun. öyle cevap verin.

bu şiire yukarda suat'ın yazdığı bir başka şiirle de devam edilebilir. estetize edildiği, şiirselleştirildiği takdirde neden olmasın? ama suat'ın yukarda yazdıklarında, şiire, şiirce cevap vermek gibi bir tarz olmakla birlikte, şairane bir duyarlılık yok; onun yerine şiiri topa tutan bir tepkisellik var. şiirsellik değil, tepkisellik... işte kulağımızın biraz tırmalanmasının nedeni bu olmalı. haklı yanları çokça olsa da, suat'ın cevabi yazısındaki temel sorun bu...
 
#4
suat'ın yukarda yazdıklarında, şiire, şiirce cevap vermek gibi bir tarz olmakla birlikte, şairane bir duyarlılık yok; onun yerine şiiri topa tutan bir tepkisellik var. şiirsellik değil, tepkisellik...
her şiir., biraz tepkisellik taşır.. bazı şiirler tamamen tepkilerin dile getirilmesidir..
örneğin senin şiirin tepki değil ise.:D benimkisi hiç değildir..


işte kulağımızın biraz tırmalanmasının nedeni bu olmalı. haklı yanları çokça olsa da, suat'ın cevabi yazısındaki temel sorun bu...
demekki doğru yapmışım..
tepkiler kulak tırmalar.. amacıda budur
"gök kubbede hoş bir nida" gibi olan tepki varsa.. ben bilmiyorum..

kısaca ..
sevgili alevliyıldız..

sen ki.., anlattın derdini.. tepkisel şiirinle..
genç bir kızın ölümünün dağladığı yüreğinle
teptin birilerini sorgulamayan bilincinle..

her ölüm kalleştir..
herzaman öldüren değil.. ölüme asıl neden olan da kalleştir..

bunu çözemeyen.. kalleşe yol açar..
suat da bunu ortalığa tepkisel saçar..

varsa kusurum.. gerçeği aramaktır..
elimde fener insanlık aramaktır..

bunları yazan suat
insaf eyle ona da ver biraz hak

...............olmuş mu???:D
 
#5
Oncelikle merhaba herkese... Baktim guzel bir siir var ve yorum yapilmis-elestirilmis.. Ben de bir-kac bir sey yazayim istedim. Suat bey ben sizi onceden de tanirim. Dilinizi ve uslubunuzu severim fakat siirlerde pek de yakismiyor bu uslup size. Daha dogrusu siz siiri kendinize gore yorumluyorsunuz. Oysa bir siirin anlamini sairden baske kimse bilemez. Bunu ben daha once baska yerlerde de soylemistim ve her zaman da bu sozun arkasindayim. Siir dramatik bir siir. Siiri elestirirken de siirin butunu ele alinmalidir bence. Ordan burdan alttan usten alintilar yaparak elestirilmemelidir. Elestiri iyi yonde de olabilir kotu yonde de olabilir. Elestiri dedigimiz zaman herkesin aklina negatif yonde elestiri gelir kimi zaman. Oysa dedigim gibi elestiri iyi yonde de yapilir. Suat abim de bir elestiri yapmis ama iyi yonde mi yapmis kotu yonde mi yapmis mechul.. Ardindan alevli yildiz arkadasimiz da ona nazaran bir cevap yazmis. Bu surtusmeler neticesinde hala bir sonuc ortaya cikmamis :) Suat abim evin lojmanindan bakiyor siire; Alevliyildiz arkadasimsa evin icindeki insanlarin yureklerinden bakiyor...
 
#6
bunları yazan suat
insaf eyle ona da ver biraz hak

...............olmuş mu???:D
"sepet sepet yumurta
sakın beni unutma" der gibiyle

"bunu yazan tosun
isteyenler okusun" der gibi arası olmuş. ama olmuş... :)

ama yine de cesaretini kırmayayım. romantikkomünist'in de dediği gibi, üslubun düzyazıda güzel. nazımda neden olmasın? ama bunun için biraz, yine romantikkomünist'in dediği gibi, lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin. :)
 
#7
yine romantikkomünist'in dediği gibi, lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin
denemek için .., onların yüreklerine sahip olmam gerekir.. ki.., onların yürekleri çok dar.. oraya insanlık sığamamış ben nasıl gireyim..
ama hiç mi yok..
var..
tomris hanım diye kocaman yürekli bir kadın vardı.. kadına yapılmayan kalmadı.. yine de ben tomris hanımın yüreğinde kendime yer bulabildim..
onun yüreğinin duruşuna bak.. "diğerlerininkine" bir bak dediğimi çok iyi anlarsın..

askeri lojmanda kalan bir asker ailesi..
ya yaşanan savaştan bi haberdir işin o yönüyle ilgili değil "vatandaş" gibi dünyası dardır..
yada savaşın bir "taraf"ıdır...
yoksa.., balkonda rahatça oturamazdı.. tedbirli olurdu..

olayın ayrıntısını bilmiyoruz.. ama ahmet altanın.. melonkolik-trajedya karışımı anlatımına bakıldığında.. subay kocası da yanındaymış..
ortada bir cehennem yok.. herkes cenneti yaşıyor anlaşılan..
ateş düştüğü yeri yakar derler ama düştüğü yerden başka yere sıçrama kabiliyeti de vardır..
acılı yüreklerden bakma..
elbette insani bir bakıştır.. bakmamak elde mi..
ama pınar'ın ailesine diyebilirmisin.. askeri hedef içinde lojman olurmu?? neden tedbir alınmadı? diyemezsin.. ama onlar kendi aralarında derler..
ortaya da demezler.. bunun neresine sahip çıkayım...
bir başka yazımda örnek verdim..
sakarya ortaköyden..
savaşmaktan erinen bir askeri vuruyorlar ama intihar etti diye bu "halkın evladını" halkının yanına yollayıp sessizce gömüyorlar..
bir başka "halkın evladı" vicdan yapıp.., bu "halka" evladı nasıl öldü anlatıyor..
ortalık karılıyor..
köye pankart asılıyor..
"vatan için ölsün diye askere yolladık vatan onu öldürdü"
apar topar çok yıldızlılar geliyor.. bir tören ve madalya vs.
şehit olarak "yeniden" gömülüyor..
gerçekler de gömülüyor..

bir "halkın evladı" ölmüş diyeler..
iki defa gömerler..
birincisinde gömülen "halkın evladı"
ikincisinde gömülen.. "halkın vicdanı" ve ...

yaaa... işte böyle..

lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin
istesem de deneyemem..
o yürekler ve başkaca yürekler..
yaşamın gerçekliklerine ve halkın vicdanına ve de bana kapalı..
 
#8
Sevgili alevliyıldız,

Yazmış olduğun şiire tekrar teşekkür ederim.Benim şiir ile yakınlığım oldukça fazla ki önümüzdeki yıl bir şiir kitabı çıkarmayıda düşünüyorum.Uzun yıllardır yazıyorum ve yakın arkadaşların baskıları sonucu ileri dönemlerde yazdığım şiirleri bir kitap haline getireceğim.Sanal alemde yazmama nedenim,telif ve kullanma noktasında sıkıntıların oluşmaması nedeniyledir.

Yazmış olduğun şiire,şiirin muhtevası noktasından cevap yazacaktım lakin süreç biraz daha farklı bir seyir izledi.Lakin Romantikomunist arkadaşın yazmış olduğu mesaj bana biraz daha itici güç kattı.

şiir,bir anda oluşan bir bilişsel süreç olarak görülür genel anlamıyla ama bu bir an'lık zaman kesitinin arkasında bizim tahmin edemiyeceğimiz kadar çok duygu ve düşüncenin olduğuda inkar edilemez.Bizim farkında olmadan ruhumuz ve aklımızdan dizelere dökülen duyguların,yine satırları içinde barındıran ''gerçeklik'' ile ne denli bir etkileşimi olduğuda,yine ''an''ın arkasındaki devasa içerikle görülebilir.Bu etkileşim bağlamında şu soru şiirin ana sorunsalı olmaktadır;Şiiri ortaya çıkaran 'ne'dir?. “Şiirsel bakış açısını doğuran, duygusal tepkinin gücüdür.''düşüncesi,şiirin bireysel bir güç ile oluşturulmasının gerekliliğini ifade eder. böyle bir ifade,bize eşyanın, insanın ve doğanın ne olduğunu, onun görünürdeki hakikatlerini anlatmaz ya da aksine bütün bunlardan ruh sayfasına yansıyan izlenimlerini bize tasvir eder denebilir.Böyle bir tasvir, eleştirel yargının temelde şiirin ortaya çıkarıp iç dünyamızda uyandırdığı “derin tepki”ye dayandığını ifade etmektedir. Böylesi bir temel, bizi eninde sonunda-ne- olduğunu bilmediğimiz, bütünüyle muğlak bir noktaya götürdüğünden yanıltıcıdır. Yanıltıcı olduğu kadar, “tepki” olarak adlandırdığımız bu bilinmezin sosyal muhtevasını da ortaya çıkarmaz. Durum böyle oldukça, izlenimciliğe kapıyı bir kez daha ardına kadar açmak gerekir. Bireysel tepkiyi şiirin temeli olarak kabul edersek, şairin ben’inden öte daha geniş anlamlar dile getiren şiir karşısındaki tavrımız ne olacak? Şarin ben’i kabuğuna çekilip yalnızca onun özel, eşsiz bireysel tepkisini dile getirebilir mi, yoksa başka ben’lerle kaynaşıp bireyci değil de toplumcu bir ben’e dönüşebilir mi?

Bu noktada,''tepki'' sözünü ''coşku'' sözü ile yer değiştirmek gerekir ki tepki ile coşku birbirine yakın olduğu kadar da birbirine uzaktır.Bu noktada ,bireyci coşku ile toplumsal coşku bağlamında değerli ve geçerli iki tür şiirle karşı karşıya kalırız: Romantik şiir ve realist şiir. Her ikisi de şiirin olmazsa olmaz varlık nedeni olan coşku ya da tepki üzerine kuruludur. Bütün mesele, toplumsal olaylarla ilgilidir. Toplumsal olaylar ön plana çıkarak kendini şaire dayatabilir. Bu durumda şair, halkının acılarıyla içiçe yaşayacak, “toplumcu coşkun şiir”ini yazacaktır. Olaylar durulduğunda ise şair, katışıksız terennümüne ya da bireysel coşkusuna dönecektir.

Bu minvalde;Eleştirmen şiiri bir coşkunun ifadesi olarak mı görüyor, yoksa belli bir tutumun yine belli bir toplumsal gerçeklikten doğan estetik bir biçimi olarak mı algılıyor? Birinci durumda eleştirmen “tepki”ye sığınarak “zevk”in hakemliğine başvuruyor. İkinci durumda ise şairin, şiirin bizzat kendisi durumundaki tutumdan başka bir seçeneği yoktur. Eleştirmen, kendini şiirin ortaya çıkardığı ya da biçimlendirdiği belli bir toplumsal tutumu irdelemeye vermişse, bu durumda toplumsal coşku ile bireysel coşku arasında bir anlaşmadan söz edilemez. Aksine, iki tutumun toplumsal gerçeklik karşısındaki duruşu birbirinden farklıdır. Marksist öğretiyi bulan ya da yansıtmacı kurama sığınan bir eleştirmen nezdinde, amaç ya da değer açısından bu iki tutumu dengelemek mümkün değildir.

Diğer bir problematik, şiirin misyonuyla ilgilidir. Bu misyon sadece bir coşkuyu dile getirmekten mi ibarettir, yoksa olumlu rolü ve toplumsal yükümlülüğü var mıdır? Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz de;“Lirik şiir, tarih sahnesinde hep var olmuştur. Zamanın dalgası, epik ve dramatik şiiri yuttuğu gibi lirik şiiri yutamamıştır. Lirik şiirin feleğin çarkından kurtulması, bu şiirin insanın coşkusunu dile getirmek gibi insanın var olmasıyla birlikte ebedileşen insanî bir ihtiyacı tatmin etmesinden kaynaklanmaktadır.”İnsan coşkusunun dile getirilmesi ise, bizi bir kez daha “tepki” kavramına götürmektedir. Böylece şiir için, tepkileri ve nefsin acılarını dile getirmekten başka belli bir misyon biçmek durumunda kalmayız. Bu ise bizi toplumcu gerçekçiliğe yaklaştırmak yerine, bizi ondan uzaklaştıran bir anlayıştır.

Şiirin temel görevi, şiiri muğlak bir tepkiye götüren coşkunun ifade edilmesinden ibaretse; bu durumda şiiri basitlik ve duygusal patlamayla eş tutup olgunluk, denge, hatta kültür ve bilinçle tezat olarak kabul etmek kaçınılmaz olur. Böylece şiir, dengeli bir deneyimin değil de fokur fokur kaynayan duyguların yeterli olduğu toy bir döneminin ürünü haline gelmiş olur.

son olarak: gerçekçi olan her sanat anlayışı, içerik ile biçimi birbiriyle ilişkilendirmiş, birinin ötekinden aslında yalnızca teorik soyutlama bakımından farklılık gösterdiği diyalektik bir etkileşim olarak görmüştür. Ki, “Bir konu, ancak sanatçının tutumuyla içerik aşamasına yükselebilir. Zira içerik, yalnız sanatçının ne sunduğunu değil, nasıl sunduğunu, ne derece toplumsal ve bireysel duyarlıkla sunduğunu ifade eder.”


saygı ve dostlukla
 
#9
sevgili suat, "lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı" yanlış değerlendirdiğini görüyorum. bununla romantikkomünist'in ve benim kastettiğimiz sadece o lojmanın içindekiler değil, genel olarak insanların yüreklerinden bakmaktır. sense bu son cevabında dahi, tabii ki doğal olarak, hâlâ lojman duvarlarından bakmayı sürdürüyorsun.

sevgilerle...
 
#10
sevgili düşünsel,

şiirle ilgilenmen çok güzel. yukardaki mesajında da şiirle ve genel olarak sanatla ilgili, değerli görüşler var. bunlara şimdi kısaca, ilerde ise belki daha uzun ve kapsamlı cevap vermeye çalışırım.

ben şair olmadığımı belirtmiştim. bu nedenle şiirin teorik açıklamalarıyla ilgili pek söz söyleyemem. ancak genel olarak edebiyatın ve sanatın teorisiyle ilgili kendi düşüncelerimi, kendimden yola çıkarak açıkalyabilirim.

dil, yapısını oluşturan kelimeler ve cümleler bakımından da, ifade yeteneği bakımından da ve ifade ettikleri bakımından da sanatın konusu içindedir. dil çok önemli bir sanat faaliyeti alanıdır. bu nedenle dilin imkanlarını, gücünü, yeteneklerini bilmek çok önemlidir. bir de dile dil gibi muamele etmek gerekir. dile, sahip olduğu değeri bilerek yaklaşmak gerekir.

mesela senin girişteki bir cümleni açıklayıcı örnek olarak ele alalım: "şiir, bir anda oluşan bir bilişsel süreç olarak görülür" burdaki "bilişsel" hem yanlış, hem de kelime olarak şiirle bağdaşmıyor. entel akademik literatürde sık rastlandığı için, akla oraları getiriyor ve tepkimizi bu yöne yoğunlaştırıyor. ayırca dediğim gibi, şiir bilişsel bir süreç değildir. şiirin bilmekle ilgisi elbette olabilir. ama bu şiirin bilişsel bir süreç olduğu anlamına gelmez.

ikinci kısma geçelim. şiirde ve sanatta, ani hisler, ani tepkiler, coşkular olabilir. bunlara sanatta yer vardır. ama şiir ve sanat sadece bunlar demek değildir. sanatta derinlemesine işlenen, bilgiyle, deneyimle, düzeltmelerle, yoğunlaşmalarla ilerleyip örülen eserlere de yer vardır ve büyük eserler böyle olanlardır daha çok. ama tümü böyle olur demek değil. mesela benim "pınar" şiirim anlık bir etkilenme ile çok kısa sürede, dışarda ailemle oturur ve onlarla sohbet eder ve gazeteye göz gezdirirken çıktı. bir kalem bulup gazetenin boş bir yerine yazıverdim. yine "diren" şiirim de suat'ın avatarı olan diren'in resmine bakarken kısa sürede kafamda oluştu ve açtığım topiğe o an oluşturup yazdım.

yine şiir ve sanat, sanatçının kendi eşsiz bireysel yanıyla da, ortak benliğin kaynaştırdıklarıyla da üretililebilir. birini seçmek durumunda değiliz. sanat kendi yolunu bulur. herkeste farklı olabilir. en iyisi ikisinden de beslenmesi.

kısacası sanatta sınırlama da, teoriye uydurmaya çalışma da olmaz. fazlasıyla özgür ve asi bir nehirdir sanat. ama şu çok kesin ve bir bıçak kadar keskindir: sanat, taklitleriyle karıştırılamayacak kadar, içine sahtelerini, kepazelikleri, soytarılıkları, özentilikleri alamayacak kadar asil ve yücedir. özgür, asi ve kendi dünyasında çok sıkı.

devam etmek dileğiyle...
 
#11
sevgili suat, "lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı" yanlış değerlendirdiğini görüyorum. bununla romantikkomünist'in ve benim kastettiğimiz sadece o lojmanın içindekiler değil, genel olarak insanların yüreklerinden bakmaktır. sense bu son cevabında dahi, tabii ki doğal olarak, hâlâ lojman duvarlarından bakmayı sürdürüyorsun.

sevgilerle...
gerçekten mi!!!!!:)

sadece lojman duvarlarından bakıyorum öyle mi!!!!!!!!!
alttaki böülümü okumadıysan bir daha oku.. okuduysan anlamadığın kesin sor bari..
acılı yüreklerden bakma..
elbette insani bir bakıştır.. bakmamak elde mi..
ama pınar'ın ailesine diyebilirmisin.. askeri hedef içinde lojman olurmu?? neden tedbir alınmadı? diyemezsin.. ama onlar kendi aralarında derler..
ortaya da demezler.. bunun neresine sahip çıkayım...
bir başka yazımda örnek verdim..
sakarya ortaköyden..
savaşmaktan erinen bir askeri vuruyorlar ama intihar etti diye bu "halkın evladını" halkının yanına yollayıp sessizce gömüyorlar..
bir başka "halkın evladı" vicdan yapıp.., bu "halka" evladı nasıl öldü anlatıyor..
ortalık karılıyor..
köye pankart asılıyor..
"vatan için ölsün diye askere yolladık vatan onu öldürdü"
apar topar çok yıldızlılar geliyor.. bir tören ve madalya vs.
şehit olarak "yeniden" gömülüyor..
gerçekler de gömülüyor..

bir "halkın evladı" ölmüş diyeler..
iki defa gömerler..
birincisinde gömülen "halkın evladı"
ikincisinde gömülen.. "halkın vicdanı" ve ...

yaaa... işte böyle..


lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin
istesem de deneyemem..
o yürekler ve başkaca yürekler..
yaşamın gerçekliklerine ve halkın vicdanına ve de bana kapalı..


bu bölümde mi!! lojman duvarlarından bakılarak yazılmış bir yazı oluyor.. yaniiii!!!
 
#12
Sevgili alevliyıldız,

Yazmış olduğun şiire tekrar teşekkür ederim.Benim şiir ile yakınlığım oldukça fazla ki önümüzdeki yıl bir şiir kitabı çıkarmayıda düşünüyorum.Uzun yıllardır yazıyorum ve yakın arkadaşların baskıları sonucu ileri dönemlerde yazdığım şiirleri bir kitap haline getireceğim.Sanal alemde yazmama nedenim,telif ve kullanma noktasında sıkıntıların oluşmaması nedeniyledir.

Yazmış olduğun şiire,şiirin muhtevası noktasından cevap yazacaktım lakin süreç biraz daha farklı bir seyir izledi.Lakin Romantikomunist arkadaşın yazmış olduğu mesaj bana biraz daha itici güç kattı.

şiir,bir anda oluşan bir bilişsel süreç olarak görülür genel anlamıyla ama bu bir an'lık zaman kesitinin arkasında bizim tahmin edemiyeceğimiz kadar çok duygu ve düşüncenin olduğuda inkar edilemez.Bizim farkında olmadan ruhumuz ve aklımızdan dizelere dökülen duyguların,yine satırları içinde barındıran ''gerçeklik'' ile ne denli bir etkileşimi olduğuda,yine ''an''ın arkasındaki devasa içerikle görülebilir.Bu etkileşim bağlamında şu soru şiirin ana sorunsalı olmaktadır;Şiiri ortaya çıkaran 'ne'dir?. “Şiirsel bakış açısını doğuran, duygusal tepkinin gücüdür.''düşüncesi,şiirin bireysel bir güç ile oluşturulmasının gerekliliğini ifade eder. böyle bir ifade,bize eşyanın, insanın ve doğanın ne olduğunu, onun görünürdeki hakikatlerini anlatmaz ya da aksine bütün bunlardan ruh sayfasına yansıyan izlenimlerini bize tasvir eder denebilir.Böyle bir tasvir, eleştirel yargının temelde şiirin ortaya çıkarıp iç dünyamızda uyandırdığı “derin tepki”ye dayandığını ifade etmektedir. Böylesi bir temel, bizi eninde sonunda-ne- olduğunu bilmediğimiz, bütünüyle muğlak bir noktaya götürdüğünden yanıltıcıdır. Yanıltıcı olduğu kadar, “tepki” olarak adlandırdığımız bu bilinmezin sosyal muhtevasını da ortaya çıkarmaz. Durum böyle oldukça, izlenimciliğe kapıyı bir kez daha ardına kadar açmak gerekir. Bireysel tepkiyi şiirin temeli olarak kabul edersek, şairin ben’inden öte daha geniş anlamlar dile getiren şiir karşısındaki tavrımız ne olacak? Şarin ben’i kabuğuna çekilip yalnızca onun özel, eşsiz bireysel tepkisini dile getirebilir mi, yoksa başka ben’lerle kaynaşıp bireyci değil de toplumcu bir ben’e dönüşebilir mi?

Bu noktada,''tepki'' sözünü ''coşku'' sözü ile yer değiştirmek gerekir ki tepki ile coşku birbirine yakın olduğu kadar da birbirine uzaktır.Bu noktada ,bireyci coşku ile toplumsal coşku bağlamında değerli ve geçerli iki tür şiirle karşı karşıya kalırız: Romantik şiir ve realist şiir. Her ikisi de şiirin olmazsa olmaz varlık nedeni olan coşku ya da tepki üzerine kuruludur. Bütün mesele, toplumsal olaylarla ilgilidir. Toplumsal olaylar ön plana çıkarak kendini şaire dayatabilir. Bu durumda şair, halkının acılarıyla içiçe yaşayacak, “toplumcu coşkun şiir”ini yazacaktır. Olaylar durulduğunda ise şair, katışıksız terennümüne ya da bireysel coşkusuna dönecektir.

Bu minvalde;Eleştirmen şiiri bir coşkunun ifadesi olarak mı görüyor, yoksa belli bir tutumun yine belli bir toplumsal gerçeklikten doğan estetik bir biçimi olarak mı algılıyor? Birinci durumda eleştirmen “tepki”ye sığınarak “zevk”in hakemliğine başvuruyor. İkinci durumda ise şairin, şiirin bizzat kendisi durumundaki tutumdan başka bir seçeneği yoktur. Eleştirmen, kendini şiirin ortaya çıkardığı ya da biçimlendirdiği belli bir toplumsal tutumu irdelemeye vermişse, bu durumda toplumsal coşku ile bireysel coşku arasında bir anlaşmadan söz edilemez. Aksine, iki tutumun toplumsal gerçeklik karşısındaki duruşu birbirinden farklıdır. Marksist öğretiyi bulan ya da yansıtmacı kurama sığınan bir eleştirmen nezdinde, amaç ya da değer açısından bu iki tutumu dengelemek mümkün değildir.

Diğer bir problematik, şiirin misyonuyla ilgilidir. Bu misyon sadece bir coşkuyu dile getirmekten mi ibarettir, yoksa olumlu rolü ve toplumsal yükümlülüğü var mıdır? Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz de;“Lirik şiir, tarih sahnesinde hep var olmuştur. Zamanın dalgası, epik ve dramatik şiiri yuttuğu gibi lirik şiiri yutamamıştır. Lirik şiirin feleğin çarkından kurtulması, bu şiirin insanın coşkusunu dile getirmek gibi insanın var olmasıyla birlikte ebedileşen insanî bir ihtiyacı tatmin etmesinden kaynaklanmaktadır.”İnsan coşkusunun dile getirilmesi ise, bizi bir kez daha “tepki” kavramına götürmektedir. Böylece şiir için, tepkileri ve nefsin acılarını dile getirmekten başka belli bir misyon biçmek durumunda kalmayız. Bu ise bizi toplumcu gerçekçiliğe yaklaştırmak yerine, bizi ondan uzaklaştıran bir anlayıştır.

Şiirin temel görevi, şiiri muğlak bir tepkiye götüren coşkunun ifade edilmesinden ibaretse; bu durumda şiiri basitlik ve duygusal patlamayla eş tutup olgunluk, denge, hatta kültür ve bilinçle tezat olarak kabul etmek kaçınılmaz olur. Böylece şiir, dengeli bir deneyimin değil de fokur fokur kaynayan duyguların yeterli olduğu toy bir döneminin ürünü haline gelmiş olur.

son olarak: gerçekçi olan her sanat anlayışı, içerik ile biçimi birbiriyle ilişkilendirmiş, birinin ötekinden aslında yalnızca teorik soyutlama bakımından farklılık gösterdiği diyalektik bir etkileşim olarak görmüştür. Ki, “Bir konu, ancak sanatçının tutumuyla içerik aşamasına yükselebilir. Zira içerik, yalnız sanatçının ne sunduğunu değil, nasıl sunduğunu, ne derece toplumsal ve bireysel duyarlıkla sunduğunu ifade eder.”


saygı ve dostlukla


Sevgili düşünsel, ben de alevli yıldız arkadaşım ile aynı fikirdeyim; yani, şiir ile ilgilenmenizin güzel olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunu kaleme dökemek çok güzel bir duygudur. İnsanın içindeki duyguları bir an'da kaleme döküvermesi kadar insana haz veren bir şey olamaz. Alevli yıldız arkadaşım bir şey demişti. Ben bu şiiri ailemle otururken ve gazate okurken bir an'da yazdım demişt. Evet, şiir bir an'lıktır. Ben hiç hatırlamıyorum ki; "Ya bugün canım şiir yazmak istiyor..." "Ulan şu kıza bir şiir yazayım gözleri çok güzelmiş..." gibi şeyler söylediğimi hiç hatırlamam. Yani siz demişsiniz ya hani şiir bilişsel bir şey. Haklısınız, haksızsınız demiyorum; fakat bu bilişsel dediğiniz artık her neyse, işte onu tek başına şiirde kullanamazsınız siz. Büyüğümsünüz -af olsun- size edebiyat dersi vermeye gelmedim ben. Sadece kendi yazdıklarımı, kendi tecrübelerimi söylüyorum ben sizlere... Söyleyeceklerim bu kadar şimdilik.

Ha bu arada benim yazdığım mesajın neresi itici geldi sayın düşünsel ?
 
Son düzenleme:
#13
yine romantikkomünist'in dediği gibi, lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin
denemek için .., onların yüreklerine sahip olmam gerekir.. ki.., onların yürekleri çok dar.. oraya insanlık sığamamış ben nasıl gireyim..
ama hiç mi yok..
var..
tomris hanım diye kocaman yürekli bir kadın vardı.. kadına yapılmayan kalmadı.. yine de ben tomris hanımın yüreğinde kendime yer bulabildim..
onun yüreğinin duruşuna bak.. "diğerlerininkine" bir bak dediğimi çok iyi anlarsın..

askeri lojmanda kalan bir asker ailesi..
ya yaşanan savaştan bi haberdir işin o yönüyle ilgili değil "vatandaş" gibi dünyası dardır..
yada savaşın bir "taraf"ıdır...
yoksa.., balkonda rahatça oturamazdı.. tedbirli olurdu..

olayın ayrıntısını bilmiyoruz.. ama ahmet altanın.. melonkolik-trajedya karışımı anlatımına bakıldığında.. subay kocası da yanındaymış..
ortada bir cehennem yok.. herkes cenneti yaşıyor anlaşılan..
ateş düştüğü yeri yakar derler ama düştüğü yerden başka yere sıçrama kabiliyeti de vardır..
acılı yüreklerden bakma..
elbette insani bir bakıştır.. bakmamak elde mi..
ama pınar'ın ailesine diyebilirmisin.. askeri hedef içinde lojman olurmu?? neden tedbir alınmadı? diyemezsin.. ama onlar kendi aralarında derler..
ortaya da demezler.. bunun neresine sahip çıkayım...
bir başka yazımda örnek verdim..
sakarya ortaköyden..
savaşmaktan erinen bir askeri vuruyorlar ama intihar etti diye bu "halkın evladını" halkının yanına yollayıp sessizce gömüyorlar..
bir başka "halkın evladı" vicdan yapıp.., bu "halka" evladı nasıl öldü anlatıyor..
ortalık karılıyor..
köye pankart asılıyor..
"vatan için ölsün diye askere yolladık vatan onu öldürdü"
apar topar çok yıldızlılar geliyor.. bir tören ve madalya vs.
şehit olarak "yeniden" gömülüyor..
gerçekler de gömülüyor..

bir "halkın evladı" ölmüş diyeler..
iki defa gömerler..
birincisinde gömülen "halkın evladı"
ikincisinde gömülen.. "halkın vicdanı" ve ...

yaaa... işte böyle..

lojmandan değil, evin içindeki insanların yüreklerinden bakmayı denemelisin
istesem de deneyemem..
o yürekler ve başkaca yürekler..
yaşamın gerçekliklerine ve halkın vicdanına ve de bana kapalı..

Sayın Suat, şiir eleştirisi tamamen şiir eleştirisinin dışına çıkmış bulunmakta. İşi vicdan boyutuna getirdiniz. Birazda daha ilerlerse ahlak boyutuna din boyutuna, devlet boyutuna, ordan taaaaaa 1.dünya savaşına kadar gideriz biz :) En iyisi tadında bırakmak. Yok yani; ille de tartışalım, konu uzasın, konunun dışına zaten çıktık, birbirimizi yiyelim diyorsanız eğer :) açık oturum, buyurun tartışalım...
 
#14
Sayın Suat, şiir eleştirisi tamamen şiir eleştirisinin dışına çıkmış bulunmakta. İşi vicdan boyutuna getirdiniz. Birazda daha ilerlerse ahlak boyutuna din boyutuna, devlet boyutuna, ordan taaaaaa 1.dünya savaşına kadar gideriz biz :) En iyisi tadında bırakmak. Yok yani; ille de tartışalım, konu uzasın, konunun dışına zaten çıktık, birbirimizi yiyelim diyorsanız eğer :) açık oturum, buyurun tartışalım...
tekrar belirtmek isterim..
asılan şiir sadece bir şiir değildir.. bu nedense atlanıyor..

sanat .., elbette her yanı ile siyasal bir şey değildir.. duyguları.., geçmişi doğayı-vs. hatta kişi özelini içeren şiirlerde olur..
ama insan bir sosyal varlık ise onun özneli de sosyaldir.. bu yani ile politik zeminler içerir..
yine.., elbette bazen işin politik yanını değil başka yanlarını ele alırız orda yoğunlaşırız.. örneğin sanatsal anlamda ele alınabilir.. vs..

asılan şiir içinde politik ve de özellikle siyasal ögeler taşımıyor deniliyor ise haklısınız..

asılan şiir kişinin duygularını-etkileşimini anlatıyor ve de bunların her biri var olan bir "genel" siyasal-sosyal duruşun dışa "şiirsel" yansıması değil ise yine haklısınız..

bu iddialarımda haksız isem.. ben eleştirilerimi abartılı ve gereksiz yapmış olurum..
kararı siz verin....

bir de bana komik gelen ama aynı zamanda da.., üzen bir şeyi belirteyim..

ben.., klasik 1978 "popülist" devrimcisi hiç olmadım.. çünkü.., 68 i ucundan yaşadım.. oradaki estetik.. romantizm verili tüm sosyal-kültürel değerlere karşıtlık ama aynı zamanda halkın bu değerlerine saygılı yaklaşım. vs. tümünü "içebildim"

68 in bir dizi eksiklikleri vardır.. teorik vardır pratik vardır.. ama hepsi demesem bile çoğu.. neyi neden yaptığını bilerek adım atıyordu.. inançları duygusal değil.. olması gerektiği gerçekliği ile temelliydi..

bu yüzden elrom öldürüldü ama mahir kustu.. bu olay..; hem şiddete karşı olmanın hem de gerekliliğin bir doğal çelişkisidir.. bu yüzden kızıldere ye gidildi ve orada ateş edildi.. karşısındaki orduyu biliyordu.. ama orduyu oluşturan askeri de biliyordu.. "halk çocukları" solda dursun.. "cumhuriyet çocukları" öne çıksın gibi garabet bir mantığı yoktu.. askere seslenmek her zaman olan bir şeydir.. pkk de yapıyor..

ama..,
"jandarma biz sosyalistiz dostuz yanlız biz sana" gibi salakça bir söylem olmaz.. antiktkp nin cumhuriyetçi mantalitesinin sonucu bu söylem yanlıştır..
seslenilen bir halk çocuğu değil.. kurum.. jandarma!! ve jandarmayla dost olunmaz...
"haki"nin içindeki nesne artık bir halk çocuğu falan değildir..
"halkın çocukları bu anlamsız savaşa bu egemenlerin savaşına alet olmayın" demek başka şeydir..

"ordu gençlik elele"
"türk ordusu kurtuluş savaşı vermiş bir ordudur"..
vs. vs.. olur mu???!!!!
sen jandarmaya dost dersen.. köylü onun ne olduğunu bizzat bildiğinden sana nasıl bakar bir düşün..
ve de al fadime türküsünü analiz edin.. (isterseniz ben anlatırım:))
oda sanat :D

Sayın Suat, şiir eleştirisi tamamen şiir eleştirisinin dışına çıkmış bulunmakta.
doğru... ama haksızmıyım sence...???
 
#15
tekrar belirtmek isterim..
asılan şiir sadece bir şiir değildir.. bu nedense atlanıyor..

sanat .., elbette her yanı ile siyasal bir şey değildir.. duyguları.., geçmişi doğayı-vs. hatta kişi özelini içeren şiirlerde olur..
ama insan bir sosyal varlık ise onun özneli de sosyaldir.. bu yani ile politik zeminler içerir..
yine.., elbette bazen işin politik yanını değil başka yanlarını ele alırız orda yoğunlaşırız.. örneğin sanatsal anlamda ele alınabilir.. vs..

asılan şiir içinde politik ve de özellikle siyasal ögeler taşımıyor deniliyor ise haklısınız..

asılan şiir kişinin duygularını-etkileşimini anlatıyor ve de bunların her biri var olan bir "genel" siyasal-sosyal duruşun dışa "şiirsel" yansıması değil ise yine haklısınız..

bu iddialarımda haksız isem.. ben eleştirilerimi abartılı ve gereksiz yapmış olurum..
kararı siz verin....

bir de bana komik gelen ama aynı zamanda da.., üzen bir şeyi belirteyim..

ben.., klasik 1978 "popülist" devrimcisi hiç olmadım.. çünkü.., 68 i ucundan yaşadım.. oradaki estetik.. romantizm verili tüm sosyal-kültürel değerlere karşıtlık ama aynı zamanda halkın bu değerlerine saygılı yaklaşım. vs. tümünü "içebildim"

68 in bir dizi eksiklikleri vardır.. teorik vardır pratik vardır.. ama hepsi demesem bile çoğu.. neyi neden yaptığını bilerek adım atıyordu.. inançları duygusal değil.. olması gerektiği gerçekliği ile temelliydi..

bu yüzden elrom öldürüldü ama mahir kustu.. bu olay..; hem şiddete karşı olmanın hem de gerekliliğin bir doğal çelişkisidir.. bu yüzden kızıldere ye gidildi ve orada ateş edildi.. karşısındaki orduyu biliyordu.. ama orduyu oluşturan askeri de biliyordu.. "halk çocukları" solda dursun.. "cumhuriyet çocukları" öne çıksın gibi garabet bir mantığı yoktu.. askere seslenmek her zaman olan bir şeydir.. pkk de yapıyor..

ama..,
"jandarma biz sosyalistiz dostuz yanlız biz sana" gibi salakça bir söylem olmaz.. antiktkp nin cumhuriyetçi mantalitesinin sonucu bu söylem yanlıştır..
seslenilen bir halk çocuğu değil.. kurum.. jandarma!! ve jandarmayla dost olunmaz...
"haki"nin içindeki nesne artık bir halk çocuğu falan değildir..
"halkın çocukları bu anlamsız savaşa bu egemenlerin savaşına alet olmayın" demek başka şeydir..

"ordu gençlik elele"
"türk ordusu kurtuluş savaşı vermiş bir ordudur"..
vs. vs.. olur mu???!!!!
sen jandarmaya dost dersen.. köylü onun ne olduğunu bizzat bildiğinden sana nasıl bakar bir düşün..
ve de al fadime türküsünü analiz edin.. (isterseniz ben anlatırım:))
oda sanat :D

Sayın Suat, şiir eleştirisi tamamen şiir eleştirisinin dışına çıkmış bulunmakta.
doğru... ama haksızmıyım sence...???
Evet.. Söyledikleriniz açıkçası mantiken yanlış değil. İşin içine duygu girdiği zaman ise hangisini ön planda tutacağımızı karıştırırız ve ikilimde kalırız çoğu zaman. Şiiri siyasal/polisitk boyutu ile de alabiliriz, duygusal yönde de ele alabiliriz. Şiire bir diktatör gözüyle de bakabiliriz, bir anne yüreği ile de bakabiliriz. Şiir kişiye göre özneldir. Ama genel anlamda nesneldir. Eğer bir şiir yazılmışsa ve o şiirde kişi kendine ait bir şey bulmuşsa, o şiir, işte o kişiye özneldir. Siz bu şiirde ne buldunuz bilmiyorum; fakat anlaşılan siz de pek iyi şeyler bulmadınız ya da sizi üzen bir şeyler var, ya da ben yanılıyorum...

İddaalarınız doğru olabilir. Yanlış olan şey; şiiri nesnel halinden, öznel hale çevirmeniz...

Size komik gelen aynı zamanda da sizi üzen şeyi belirtmişsiniz; ama ben pek anlayamadım kusura bakmayın şiirle ne alakası var ? Ya da şiirden tamamen bağımsız mı ? "popülist" devrimcisi diyorsunuz... Sanmıyorum bu şiiri yazan arkadaş da abartılı ve pofpoflayarak bir şey yazmadı. Yazdığı şey tamamen bir dramı anlatıyor. Kimine göre trajedi olabilir. Kimine göre de komedi..

68i yaşamış olmanız size güzel bir tecrübe kazandırmıştır. Siz 68i yaşayarak öğrendiniz oradaki estetiği romantizmi ve halka saygı ile yaklaşımı.. Ben kendi adıma konuşayım: Yaşayamadım. Yaşamak isterdim. Fakat sizin yaşadıklarınızı sizler sayesinde, bizler de öğreniyoruz, yol gösteriyorsunuz, sağ olun, var olun.. Biz de farkındayız bazı şeylerin ;)

Çok fazla siyasal politik içerikli yazı yazmışsınız. Ben şu an için çok fazla girmek istemiyorum o konulara...

Hani demişim ya ben Sayın Suat diye başlayan son cümlem...
Siz de demişsiniz hani: "doğru... ama haksız mıyım sence?..."

Haklıyken haksız duruma düşme derim.. Başka bir sözüm yok ;)
 
#16
öncelikle bir yanlış algıyı düzelteyim..
aynı zamandada şimdi yazacaklarıma temel olsun..
Size komik gelen aynı zamanda da sizi üzen şeyi belirtmişsiniz; ama ben pek anlayamadım kusura bakmayın şiirle ne alakası var ? Ya da şiirden tamamen bağımsız mı ? "popülist" devrimcisi diyorsunuz... Sanmıyorum bu şiiri yazan arkadaş da abartılı ve pofpoflayarak bir şey yazmadı. Yazdığı şey tamamen bir dramı anlatıyor. Kimine göre trajedi olabilir. Kimine göre de komedi..
bahsedilen kişi şiiri yazan değil bizzat kendim oluyorum..
yani bu şiire yönelik eleştiri sonrası.. "keskin" ve "popülist" bir konuma düştürüldüm.. her şeye şiddet temelinden bakan biri gibi oldum..:(
komik olan buydu..

altı üstü duygusal bir bir şiir bu kadar da eleştiri olurmu abi!! işine döndü bu..:D

Çok fazla siyasal politik içerikli yazı yazmışsınız. Ben şu an için çok fazla girmek istemiyorum o konulara...
zaten mesele de burada.. girilmiyor ama tam dibinde dolaşılıyor aslında...
şiir de köküne kadar politik .. yazan arkadaş da farkında değil inanıyorum ona ama ortaya çıkan şey.., aynen.., var olan sosya-politik bir durumu gösteriyor..

Siz bu şiirde ne buldunuz bilmiyorum; fakat anlaşılan siz de pek iyi şeyler bulmadınız ya da sizi üzen bir şeyler var, ya da ben yanılıyorum...
şimdiye kadar anlattıklarım türkçe olarak okunsaydı "kürtçe" sanılmasaydı.. anlayabilirdin...:)

Balkona çıkma Pınar
vurulursun
Kör bir cahilin roketi
gelip bulur seni.

1- saldırı bir karakola yapıldığı halde saldırıyı yapanlar kör cahil olarak tanımlanıyor.. yazan arkadaş bu noktada gerekli özeleştiri yanıtını verdi ve kabulümdür..
ama ben arkadaş nezdinde yaklaşmıyorum.. bunun genel bir "toplumsal-sanrı" ve ideolojik bozuk zemin yansıması olarak görüyorum.. şiiri yazan arkadaş bu noktada bana göre.., en "anlayışlı"! olanlarından
Omzunda bir buçuk ay önceki düğünün yükü,
Boynuna bir kemend olup bağlanan
SSK emeklisi babanın ardından
Sonsuzluk yoluna koyulursun
olay zaten üzücü ve daha da bir "fakirlik" edebiyatı katılmış.. babası emekli olmasa bir general olsa ne fark edecek..
çünkü.., bilinç altında .. bu ölüm üzerinden yaşanan savaştaki kürtlerin direniş biçimi eleştiriliyor.. yada isyan etmelerine ve bu şekilde tırmandırmalarına tepki var..
yine arkadaş üzerinden konuşmuyorum.. örneğin sen de dahil bir çok kişi ve gruplarda var olan bir "sanrı" bu..
Balkona çıkma Pınar
vurulursun
Omzuna yükleyip yılların öfkesini
Roket yapıp fırlatan cahil bir gence,

yılların öfkesini omzunda taşıyan ne yapabilir..
1- omzuna kader gibi yapıştırır..
2- omzundan atmaya çalışır
3- burada da atma biçimi devreye girer..
ya iyilikle atarsın yada roket ile..
genç cahil olunca roket oluyor..
okumuş olsa idi hamal mı çağıracaktı..
atma biçimini belirleyenler ..
omzuna bu yükü yürkleyenler değil mi??
Kaldığın lojmanın haki renginden ötürü
Bir hedef gibi görünürsün

elimden geldiğince anlattım.. "sol"un litaratüre sistem eli ile soktuğu.. sivil araç sivil plaka gibi absürt mantalite burada da var..
1-sivil ne ise.., onun askeri işlevler ve hedefler içinde olması doğalmıdır..?
2- askeri işleyişe göre.. silahsız da olsa askeri amaçlarla bir yerden bir yere götürülen yada konuşlandırılan "sivil her şey askeri hedef sayılır.. bu hedefe yönelim farklılık arz eder ama hedeftir..
örneğin silahsız bir askere yönelim.. direk öldürme amaçlı olamaz.. ama o asker yada ne ise.. "özel ti-m-p gibi bir şey ise işin ne "sivil"liğine ne silahsızlığına bakılır..
3- silahsız asker sevkiyatı .., nihayetinde boş silah sevkiyatı gibidir.. gidilen yerde içi mermi dolacaktır..
elbette tahamüllere göre buraya yönelim farklı olur..
zaten asla silahlı koruma olmadan sevkiyat yapılmaz.. yapılmış örneği ve yanlış yönelim biçimi sürekli konu ediliyor..
korumasız sevkiyat yapma gibi öldürme de aynı merkezin işidir..
silahsız askeri korumasız sevk etme işi pkk nin olamayacağına göre öldürme işi de pkk elemanı olsa dahi aynı merkezin işidir.. bunu bile çözemeyecek kadar Kör bir cahilin analizleri yapılıyor..
Balkona çıkma Pınar
Dışarda yüzlerce yıllık bir ölüm manzarası var
Bambaşka bir aleme, bulunduğun mesafe
Yüzlerce kere bir an kadar

Balkona çıkma
Kapıyı kapat
Pencereden bakma

burası tek mantıklı söylem.. askeri hedef içinde bir yerde konuşlanıyorsan ve askeri işlev içinde değil isen.. orada zorunlu bulunan bir "sivil" gibi davranacaksın..
tıpkı maç sonrasında olduğu gibi.. balkona çıkar yada pencere kenarında oturursan.. .....
ortamı yaratan kim..??? sistem..
magandaların sokağa hakim olmasına izin veren kim...?? sistem
suçlu kim..?? kör kurşun.. kara talih ve de maganda salih:D
"karatma geceleri" şiirlerde geçer romanlarda geçer.. ben de denk geldim..
devlet eli ile gece karartma yapılırdı tüm topluma yaptıran bu devlet.. jojmana neden yaptırmıyor..
kubura hangi açıdan işeyeceğini bile talimat olarak tuvalete asan askeriye bu noktada pek de?? kör cahil kalmış..!!!!
ama şiir de bu yok.. kör cahil bir kişi ve roket var..

Kurtuluş yok fakat.
Yüzlerce yılın öfkesi,
Bilenmişi kini,
Zalimi değil,
Seni bulacak
sanki özellikle pınar'ı aradı buldu.. işi bu...
şiir de şu sorulmuyor..
pınarı oraya kim ve nasıl koydu....
Pınar
Gözünü kapat
Babanı düşün
Kocanla annen,
Bir de seni öldüren,
Yakında yine buluşacaksınız
Büyük bir mekan, sonsuz bir zaman
Ne kin, ne intikam
Ne dost, ne düşman
Aynı insan, aynı insan
Aynı insan
Aynı insan...

burası da içsel bir sosya-politik tepkiselliğin dışa vurumu..
kin ve intikam pınar'a mı yoksa karakola mı???

30 yılda kaç "sivil" öldü..
ve kaç sivil ve de bebe kürt öldü...
kürtler "sivil" sayılmıyor biliyorsun potansiyel askeri hedef..

Siz bu şiirde ne buldunuz bilmiyorum; fakat anlaşılan siz de pek iyi şeyler bulmadınız ya da sizi üzen bir şeyler var, ya da ben yanılıyorum...
şimdi.. düşün...,
politik olanlar benim açıklamalarımda var.. doğrudur ama açıklamalarıma takılmayıp.. açıklamalarım temelinde şiire bir baksan .. sence politik değil mi? acaba..

Hani demişim ya ben Sayın Suat diye başlayan son cümlem...
Siz de demişsiniz hani: "doğru... ama haksız mıyım sence?..."
Haklıyken haksız duruma düşme derim.. Başka bir sözüm yok
benim var ve yazdım.. sende analiz et lütfen..


tekrara belirteyim..
tüm yazdıklarım.. alevliyıldız arkadaşın şahsına değildir.. toplumda genel olan ve tarihsel kökleri olan .., sosyal-politik zeminlere yöneliktir..

ve tanımlamalarımın bir çoğu alevliyıldız arkadaşa denk düşmez..
onun şahsına olan eleştirim..
bunları görebilecek kapasitede ve duyguda olmasına karşın görememesinedir..
neden..???
bunu da kendisi çözümleyecek kadar yetkindir..
 
#17
sevgili suat, son yazılarında da lojmandan bakmayı sürdürmüşsün. o kadar öyle ki, en güzel ve eski duygusal marşımız olan "jandarma biz" için "salakça" diyerek kendini zor durumlara düşürüyorsun.

""jandarma biz sosyalistiz dostuz yanlız biz sana" gibi salakça bir söylem olmaz.. antiktkp nin cumhuriyetçi mantalitesinin sonucu bu söylem yanlıştır..
seslenilen bir halk çocuğu değil.. kurum.. jandarma!! ve jandarmayla dost olunmaz...
"haki"nin içindeki nesne artık bir halk çocuğu falan değildir..
"halkın çocukları bu anlamsız savaşa bu egemenlerin savaşına alet olmayın" demek başka şeydir.. "


ay ışığı jandarmanın
süngüsünü yakıyor
mahpus yoldaş pencereden
jandarmaya bakıyor

ve diyor ki jandarma sen
kardeşimsin köylümsün
kırlarından sürgün gelen
köyden geldin belki dün

jandarma biz sosyalistiz
dostuz yalnız biz sana
kurtuluşun bizimledir
elini uzatsana

jandarma sen ah bir bilsen
sana ne iş verdiler
belki bir gün zabit sana
köylünü kurşunla der

jandarma biz sosyalistiz
dostuz yalnız biz sana
kurtuluşun bizimledir
elini uzatsana

ana karın çocukların
köyünde aç kaldılar
ne hükümet el uzatır
ne ağadan medet var

jandarma biz sosyalistiz
dostuz yalnız biz sana
kurtuluşun bizimledir
elini uzatsana


gördüğün gibi seslenilen kurum olan Jandarma değil, halk çocuğu olan, köylü çocuğu olan küşük harfle jandarma. lojman duvarlarına değil, halkımızın yüreğine sesleniliyor. oraya bakılıyor çünkü ve bakan gözlerin iyi görebildiği dönemler...

senin ucundan yetiştiğin 68 ile içinde yer aldığın 78'in sağlıklı dönemleri. ahmakça veya salakça değil, insanca ve "devrimciliğin olanca ateşiyle" yazılmış söylenmiş bir marş.

bu kısma ayrı cevap vermek istedim. diğerlerine de birazdan gelirim. hangi birine yetişebileceksem artık!?!...
 
#18
heee.. bir şey yakaladın galiba...:D

ve diyor ki jandarma sen
kardeşimsin köylümsün
kırlarından sürgün gelen
köyden geldin belki dün

diyor da.. ya ben ne diyor ki size..:D

seslenilen bir halk çocuğu değil.. kurum.. jandarma!! ve jandarmayla dost olunmaz...
"haki"nin içindeki nesne artık bir halk çocuğu falan değildir..

bu şiire ve benzerlerine eskiden beri eleştiriel yaklaşırım..
dönemin kentli sosyalizmi ve yedek-köylülük anlayışı ile birlikte "millici ordu" yaklaşımlarının yansımasıdır..
jandarma neden köylü oluyor.. işçi olamaz mı işsiz olamaz mı..
"uyanıkları" jandarma yaparlar diye bir ironik aşağılama sözü vardır.. bu kölü ile aynı anlamda kullanılır..
benim tepkim.. bir şiire değil.. seninkine olduğu gibi içindeki mantaliteye içsel örgüsünedir..
ayrıca.. bu şiiri söyleyenlerin içsel kurgusu.., senin bir yazında bahsettiğin gibi "halkın evlatları" orduya "empatik bakışın sonucudur..

istersen daha devam edebilirsin.. bende soldaki bu popülist orduculuk ve halk ikilemini anlatırım..
bazı "şey"lerin etkisinden çıkmadıkça zemin değişmez.. :)
 
#19
"heee.. bir şey yakaladın galiba..."

yakaladığım şey, sabun gibi elimden kayıp gidiyor. bu ne çeviklik?! bu yaşta?!!..

"jandarma biz" salakça değil. "millici ordu" yaklaşımı hiç değil. hafızan bugünün sorunlarından etkileniyor olmalı. "jandarma biz" ordunun içindeki halk çocuklarına seslenen bir marş. etkilemek ve kendi saflarına çekmek gerekir. ordu içinde çalışma yapmayan, polis içinde, diğer devlet kurumları içinde çalışma yapmayan bir devrimci hareket olabilir mi? karşı tarafa mı bırakılacaktı? mahirler böyle mi yapmıştı? bunları anlatmak zorunda kalmak üzücü. ama gençleri düşünüp devam ediyorum.

"olay zaten üzücü ve daha da bir "fakirlik" edebiyatı katılmış.. babası emekli olmasa bir general olsa ne fark edecek..
çünkü.., bilinç altında .. bu ölüm üzerinden yaşanan savaştaki kürtlerin direniş biçimi eleştiriliyor.. yada isyan etmelerine ve bu şekilde tırmandırmalarına tepki var.."


"fakirlik edebiyatı" düzenin adamlarının edebiyatıdır. bunu burda kullanmaya gerek görmeni de ben analiz edebilirim şimdi. sen yapıyorsun ya... arkasındaki "mantalite"yi gözler önüne serebilirim. sonra da "sana değil, senin üzerinden bu mantaliteye değiniyorum" derim.

"şiir de şu sorulmuyor..
pınarı oraya kim ve nasıl koydu...."


şiirin temasıyla ilgisi yok da ondan yer almıyor. çünkü pınar oraya görevli olarak gönderilen bir subay eşi değil, bir öğretmen de olabilirdi ve lojman balkonunda otururken kaza şarapneliyle öldürülebilirdi. o şehrin halkından birisi olup dersaneye giderken de patlatılan bir bombayla parçalanabilirdi. şiirin teması açısından önemli olan bu değildi. bu da senin yazacağın (ama son yazdığın gibi olmasın!!!) bir başka şiirin konusu olabilir.
 
#20
gel bir yerde anlaşalım...:)
sen .., yazdığın şiir içeriğinde saklı olanları gör..
ben de jandarma şiirine.., mantık olarak doğru ama şiir anlamında abartılı ve fazla ilişkilendirmeli olarak yaklaştığımı..
ve de jandarma şiiri ile eleştirilerim arasında çok derin bağlantı olmadan bağlantı kurduğumu kabül edeyim..:D
ne dersin..
ben bana düşeni yaptım.. artık sıra sende..

yazılı itiraf...
jandarma şiiri ile ilgili yaptığım eleştiri abartılı olmuş..
sözleri ile.., devrimci propaganda anlamını taşımaktan öte.. anlam taşımayan.. bu şiiri.., yazanlarla yada kullananlarla ilişkilendirip.. şiire haksızlık yaptığımı kabul ediyorum.. şiire salakça anlamı yüklediğim için de özür diliyorum.. salakça işini asıl kendimin yaptığını da kabul ediyorum..
imza..
ağresif suat:D
şaka bir yana itirafımda samimiyim..
 
Üst