Devrimci Sol'dan DHKP-C'ye

#1
Devrimci Sol'dan DHKP-C'ye


Yalnız değiliz tüm dünya halkları ile birlikteyiz güçsüz değiliz gücümüz inancımızda tarihsel ve siyasal haklılığımızdadir.
Biz kazanacağız çünkü biz halkız ve haklıyız.
 
Son düzenleme:
#2
3-9 Ağustos

Hüseyin ASLAN -Güner ŞAR-Özlem KILIÇ

4 Ağustos 1994'de İstanbul Bağcılar'da kuşatıldıkları üste 6 saat süren direniş sonunda şehit düştüler. Hüseyin Aslan, 1972 Sivas Zara doğumluydu. '90'da Dev-Genç'le tanıştı. İstanbul'da mahalli bölgelerde görev aldı. 1993'de SDB'li oldu. Güner Şar, 1969 doğumludur. 1988-89'da Dev-Genç'li olarak illegal faaliyet yürüttü. '93'de SDB'li oldu. Özlem Kılıç, 1975 Sivas doğumluydu. 1992'de 17 yaşında Ankara Liseli Dev-Genç yöneticileri arasındaydı. '93'de SDB'li oldu.


Ali Haydar ÇAKMAK (Veysel) -Bülent PAK (Sinan)

Ali Haydar Çakmak, Gazi Ayaklanması'nın genç önderlerinden biri, Bülent Pak, mücadelesi 1974'ten itibaren devrimci hareketin tarihiyle içiçe geçmiş bir devrim emekçisiydi. Çok çeşitli alanlarda görevler üstlendiler. Pak, yıllarca tutsak kaldı. Son olarak 1995'de üç yoldaşıyla birlikte Buca Hapishanesi'nin duvarlarını aşmış ve Sivas dağlarına ulaşmıştı. Gerillayı ülkemizin tüm dağlarına yaymak için komutanı Ali Haydar yoldaşıyla birlikte Karadeniz dağlarındaydılar. 5 Ağustos 1997'de Ordu Fatsa Çöteli Köyü yakınlarında oligarşinin askeri güçleriyle çıkan çatışmada şehit düştüler.


Okan YILDIRIM

İstanbul'da bulunduğu evde bir kaza sonucu silahın ateş alması sonucunda 4 Ağustos 2003'de aramızdan ayrıldı. Henüz 17 yaşında devrimci bir liseliydi. O yaşında kaç kez işkencelerden geçmişti.


Ali KAÇAR

12 Eylül öncesi örgütlü mücadele içinde yeraldı. Tutsak düştü. Hapishaneden çıktıktan sonra da İstanbul ve Sivas'ta devrimci hareketin gelişip güçlenmesi için önemli katkıları oldu. 4 Ağustos 1993'de geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı.


Ahmet EREKLİ

Ağustos 1977'de faşistler tarafından katledildi.


Ömer ERMİŞ

Ağustos 1979'da şehit düştü.


A. Turgut YILMAZ

İstanbul Çeliktepe Sanayi Mahallesi'nde 4 Ağustos 1980'de Faşist Teröre Karşı Mücadele Kampanyası'nda bir eylem sırasında şehit düştü.


M. Ali BALOĞLU

Ağustos 1979'da İstanbul Hisarüstü'nde gecekondu yıkımına karşı direnişte jandarmalar tarafından katledildi.


Zekai BÖLÜKBAŞI

Ağustos 1979'da şehit düştü.
 
#3
Yürüyoruz Yürüdüğünüz Yolda

Dinleyin heyy
Omuzları kızıl
bayraklılar
Elleri pankartlılar
Sosyalizmin
türküsünü
Söyleyeceğiz.
Zaferlerden zaferlere
yürüyeceğiz
Kızıl bayraklar gibi
Dalgalana dalgalana
Zaferi muştulayan
şafakları
almaya gidiyoruz
sokaklara
meydanlara
dağlara...

Mevsimler sonbahara dönüyor ve biz hala bahar ayları tadında sohbet ediyoruz sizinle ve sonra, sonraki baharlarda ve yazlarda da devam edeceğiz sohbetimize.
Ne sonbaharlarda daldan düşen yapraktınız, ne de kayıp giden yıldızlardınız bizim için siz. Bizim için siz, dağların en yükseklerinde yaşayandınız ve bunun için de Simurg'un yüreğine benzetirdik yüreklerinizi. Özgürlüğün yoldaşlarıydınız.
Toprak gibi, su gibi, ağaç gibi tanırdık sizi. Tıpkı bir türkü gibi duygu yüklü, bir sosyalist marş gibi kavga dolu, dizeler gibiydiniz. Gözlerinize hayran olmayan yıldız kalmadı, gözbebeklerindeki inancı ve coşkuyu sevdiklerimiz.
Yüreklerimizi omuzlarınızda taşıdınız, kaç gece, kaç gündüz. Geleceğe giden yolda ilk yürüyenlerimizdendiniz. Silahlarımıza sarılır gibi sarıldınız halkımızın acılarına, sevinçlerine. Mutluluğunuzu, halkımızın mutluluğu bildiniz yoldaşlarımız.
Bunun için Kelkit suyu olup çoğaldınız dağlara doğru. Kavgamızın alevli rüzgarları rehberiniz oldu yıllarca. "Kızıldere'nin yolu buradan geçer gardaş" dediğinde yüreğinizin sesi, siz o sesin geldiği yere doğru yöneldiniz ve Mahir olup dövüştünüz şiirler gibi. Omuzlarınızı, omuzlarımıza yaslayarak, kızıl bayraklar gibi dalgalanarak dövüştünüz. Bizim şafaklar böyle söktü Karadeniz de. Dövüştünüz esirgemeden kendinizi, halkımızın mutluluğu, vatanımızın bağımsızlığı için.
Ve şimdi şerefiyle ölmenin doruğundaki siz yoldaşlarımız, uzanmış yatarsınız boylu boyunca, yüreğimizin tam ortasında. Canik Dağları, Toroslar, Dersim, Karadeniz Dağları türkü söyler baş ucunuzda. Nice vurulup ölmeyen karanfil yürekli yiğitlerimiz sarmıştır etrafınızı.
Fotoğraf kareleri olup öylece duruyorsunuz sıkılı yumruklarımızda. Hey aşkolası çocuklar, sizlerin fotoğraflarına bakarak yürüyoruz dağlarda, şehirlerde. Ve yüreklerimize sevginizi serpiştirmişiz, yürüyoruz yürüdüğünüz yolda. Yürüyoruz omuzlarınıza basarak, istediğiniz, güneşli günleri size getirmek için yürüyoruz, zaferlerden zaferlere. Birer bayrak gibi dalgalana dalgalana...
Sizden devraldığımız hayallerinizle hayallerimizi büyütüyoruz ve hayallerimizdeki fethedilecek dağlarımızda ateşler yakıp halaylar çekiyoruz. Sırtımızda bayraklarımız da var. Bir de türkü söylüyoruz içinde Pir Sultan olan. Bir de kitap okuyoruz üstünde Mahir olan. İçimizdeki korkuyu çıkarıp atıyoruz, çünkü Kızıldere soluyoruz. Bir de umudumuz var, içinde Binbaşı Ernesto olan. Bir de yıldız koparıyoruz gecelerden alınlarımıza. Ve yoldaşlar, yaşadım diyebilmek için.... sizin gibi, bizim de birer bayrağımız olacak göğsümüzde elbette birgün.
Mevsimler sonbahara dönüyor ve biz hala bahar ayları tadında kavgaya devam ediyoruz sizden aldığımız güçle yoldaşlar.

Sebahattin YAVUZ

Songül KOÇYİĞİT

Mustafa İŞERİ

Devrim AĞIRMAN

Salih ÇINAR


29 Eylül 2004'te Tokat İli Yağmurlu Beldesi kırsal alanında gerillalarla oligarşinin askeri güçleri arasında çıkan çatışmada şehit düştüler. Kurye olarak bölgede bulunan Cephe üyesi Salih Çınar ise sağ yakalandıktan sonra infaz edildi.

Uzun yıllar boyunca dağlarda tüm zorluklara göğüs gererek devrim ve sosyalizm bayrağını taşıdılar. Umudu yaydılar Karadeniz'in yoksul köylerinde.

Sebahattin Yavuz, aslen Erzincan-Kemahlı olup, Tokat Almus İlçesi Mescit Köyü'nde doğup büyüdü. 1990 başlarında mücadeleye katıldı.

Songül Koçyiğit, 1973'te Sivas Ulaş İlçesi Kurtlukaya Köyü'nde doğdu. 1991'de örgütlü mücadeleye, Eylül 1993'te gerillaya katıldı.

Mustafa İşeri, 1971'de Tokat'a bağlı Almus İlçesi Durudere Köyü'nde doğdu. Mücadeleye 1989'da Küçükarmutlu'da başladı. 1994 Kasım'ında gerillaya katıldı.

Derya Devrim Ağırman, 1981 İstanbul doğumludur. 16 yaşındayken devrimci harekete sempati duymaya başladı. 17 yaşında dağlarda savaşçı oldu.

Salih Çınar, Tokat Almus Kınıklı Köyü doğumludur. 1998'den bu yana mücadele içindeydi. Çorap Emekçileri Derneği ÇEM-DER'in başkanıydı.
 
#4
12-14 Temmuz Şehitleri

12 -14 TEMMUZ ŞEHİRLERİ


NİYAZİ AYDIN


(Merkez Komite Üyesi) Dersimli yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluk yaşamı hem okumak, hem de çalışmakla geçti. Devrimle tanışması üniversite yıllarına rastlar. 70’li yılların başında okumak için geldiği üniversitede doğrudan devrimci mücadeleye katıldı. Gençliğin akademikdemokratik mücadelesi içinde başlayan devrimci yaşamı, 12 Temmuz 1991’de şehit düşene kadar kesintisiz devam etti.
Niyazi AYDIN, 1970’li yılların ortasında İstanbul yüksek öğrenim gençliğinin bir militanı, devrimci gençliğin örgütlü gücü olan İYÖKD’ün bir yöneticisiydi. Bu süreçte THKPC ideolojisinden doğan sapmalara karşı devrimci tavır aldı, 73 sonrasının inkarcılarına, yılgınlarına karşı mücadele etti.
Niyazi AYDIN, devrimci hareketin oluşumunda bir gençlik önderi, THKPC düşüncelerinin tasfiyesine karşı devrimci hareketin kuruluşunda ve ideolojik politik hattının netleşmesinde önder bir kadro olarak yer aldı.
12 Eylül’den hemen sonra ise Merkez Komitesi’ne atandı,
İşkence tezgahlarndaki tavrı, tüm devrimcilerin örnek alması gereken bir tavırdır. O, işkencecilere “hiçbir işkence yönteminin devrimci irade karşısında işe yaramayacağını” gösterdi .
Niyazi AYDIN , tutsak kaldığı yıllarda da, hapishane direnişinin en önündeydi. Direnişlerin örgütlenmesinde ve devrimci direniş çizgisinin sürdürülmesinde etkin bir rol oynadı. 1985’te tutsaklığı sona erdiğinde, Merkez Komitesi’nde yer aldı. Şehit düşünceye kadar da bu görevini ve bu görevine bağlı olarak üstlendiği çeşitli sorumlulukları sürdürdü.
Eğer günün 24 saatinde devrimcilik yapmak, devrim için sürekli çaba göstermek, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için savaşmak komünistlikse, o bunu bir önder olarak başarmıştır.




İBRAHİM ERDOĞAN

Sivaslı yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluktan itibaren yaşamını çalışarak geçirdi.
Devrimci yaşamı 1969’a dayanır. Bu yıllarda THKPC’nin işçi kesimindeki bir sempatizanı olarak devrimci mücadeleye katıldı.
12 Mart yenilgisinin yaşandığı yıllarda, devrimci çalışmasını sürdürdü ve THKPC’ye bağlı kaldı. 12 Mart sonrası ise yılgınlara, inkarcılara karşı çıkan ve THKPC potansiyelini toparlama çabası içine girenlerden biri
Hareketimizin oluşumundan itibaren çeşitli görevler alan İbrahim ERDOĞAN, 1980 öncesi Devrimci İşçi Hareketi’nin yaratılmasında büyük bir pay sahibidir.
Tutsaklık koşullarında düşmanın teslim alma politikalarına karşı geliştirilen her türden direniş eyleminde yer almasının ötesinde; bu politikanın en azgın boyutlara ulaştığı 1984’te, faşizme karşı “cesetlerimizle barikat oluşturacağız” diyen hareketimizin Ölüm Orucu eyleminin birinci ekibinde gönüllü olarak yer aldı.
1990 yılındaki devrimci firar eylemiyle özgürlüğe adım attıktan sonra, yeniden sıcak mücadeledeki yerini aldı.. İbrahim yoldaşın 20 yılı aşan devrimci yaşamında örnek alınacak pek çok yanı vardır.



İBRAHİM İLÇİ (1957....)

İzmirli yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci yaşamla 74 sonrası yükselen gençlik mücadelesi içinde tanıştı. İ D MM A Yıldız’da öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde en ön saflarda yer aldı. Bu dönemde okul derneğinin başkanlığı dahil birçok görevi oldu ve bir DEVGENÇ’li olarak antifaşist mücadele içinde pişti.
Temmuz 1977’de Beşiktaş’ta bir faşist odağın dağıtılması eyleminde tutsak düştü. İşkencehanede sır vermedi..
Uzun süren tutsaklık yaşamında sırasıyla Bayrampaşa, Selimiye, Toptaşı, Adapazarı, Selimiye, Davutpaşa, Sultanahmet, Bayrampaşa, İzmit, Bartın, Sağmalcılar Özel Tip ve Gaziantep cezaevlerinde direnişten direnişe koştu, sürgünden sürgüne gönderildi. Onun tutsaklık koşullarındaki direnişçi kimliğine en güzel örnek 1984’te, Ölüm Orucu direnişinin hazırlıkları sürerken gösterdiği tavırdır. Geçici olarak bulunduğu Sağmalcılar Özel Tip’te, eyleme katılması istenmediği halde o bizzat başvuruda bulunarak eylemde yer almak ve ilk ekipte bulunmak istediğini belirtti.
Tutsaklığı sona erdikten sonra ise, tereddütsüz mücadele saflarında yer aldı ve sorumluluk üstlendi. Devrimci İşçi Hareketi’nin yeniden örgütlenmesi ve adını duyurmasında onun çabalarının payı büyüktür.

İbrahim İlçi, mütevazı, sabırlı, inatçı ve soğukkanlı kişiliğiyle, özverili yaşamıyla, çalışkanlığı ve direngenliğiyle, kararlılık ve cesaretiyle büyük ideallerin adamıydı. Hareketini ve mücadelesini geliştirmek için kafa yoran, üreten, yaratan bir dava adamı olmayı hep önüne bir hedef olarak koydu. Her zaman örgütlülüğü savundu ve örgütlü mücadele içinde yer aldı. O, sahip olduğu proleter özellikleriyle herkesin örnek alması gereken bir devrimciydi.




CAVIT OZKAYA (1958....)

Devrimci mücadeleye doğup büyüdüğü Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde lise yıllarında başladı. (1975’ler) Üniversite için geldiği İstanbul’da DEV-GENÇ saflarında daha örgütlü biçime bürünen devrimci yaşamı, giderek bulunduğu birimde ve bölgede daha etkin görevler almasıyla sürdü. Önce İktisat Fakültesi’nde, daha sonra da Beyazıt bölgesinde DEVGENÇ adına yapılan çalışmalar içinde sorumluluk aldı ve bu süreçte hem yönetici, hem de uygulayıcı bir militan olarak antifaşist mücadele pratiğini omuzlayanlardan biri oldu.
Mülteciliğin, davadan kaçışın sıradanlaştığı, inkarcılığın geliştiği cunta yıllarında mücadelesini İstanbul’da sürdürdü ve hareketimizin geleceği açısından önemli roller üstlendi. Cuntaya karşı sürdürülen direnişte ve hareketimizin var olma mücadelesinde bütün enerjisiyle yer aldı.
1983 başında tutsak düştü ve 6 yıla yakın tutsak kaldı. Tutsaklık yılları direnişlerin içinde ve en önünde geçti. 1984’te Ölüm Orucu gönüllüsü olarak ikinci Ölüm Orucu ekibindeydi.
1988’de tahliye olduğunda tereddütsüz mücadeleyi seçti. Ve hareketimizin silahlı savaşı yeniden geliştirmesinde etkin bir rol oynadı. aldı, . Cavit OZKAYA, harekete olan bağlılığı, zor dönemlerde görev üstlenmedeki cesareti, kendine güveni, kendini aşma konusundaki çabası ve yetenekleriyle mücadelenin i kesintisiz olarak sürdürebilmesine önemli katkılarda bulundu.



HASAN ELIUYGUN (1962....)

Ordu’nun Fatsa ilçesindeki yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci mücadeleye daha lise y ı Harındayken katıldı. Gözüpekliği ve kararlılığı ile kısa sürede öne çıktı ve ’80 öncesi antifaşist mücadelenin militan unsurlarından biri oldu. 1981’de tutsak düştü.
Onun sekiz yıla yaklaşan tutsaklık yaşamı, kendini yeniden yaratmanın en güzel örneklerinden biridir. Harekete bağlılığını her koşulda sürdürerek sabır ve inatla adımlar attı ve hiç durmadan ilerledi.
Tutsaklığı sona erip dışarı çıktığında hiç beklemeksizin mücadeledeki yerini aldı. 1988’de bir devrimci kamulaştırma eyleminde çıkan çatışma sonucu yeniden tutsak düştü; ama işkencehaneden düşmanı yenerek çıktı.
1990’da yeniden dışarı çıktığında yine tereddütsüz mücadeleye atıldı.. Ama bu kez daha bilinçli ve daha büyük görevlere hazır olarak .
Kararlılığını, cesaretini, atılganlığını ve sürdürdüğü devrimci kavgayı gelecek kuşaklara miras bırakarak ölümsüzleşti.



NAZMI TÜRKCAN (1964....)

Devrimci mücadele ile ortaokuldan hemen sonra tanıştı. Yer aldığı Liseli DEVGENÇ saflarında kısa sürede gelişti ve öne fırladı. Genç, tecrübesiz ve deneyimsiz olmasına karşın, 12 Eylül sonrası tutsak düştüğünde, düşmanın kendisini en güçlü hissettiği işkencehanelerden zaferle çıkmasını bildi. 1983’e kadar süren ilk tutsaklığı sonrasında dışarı çıktığında, koşulların tüm olumsuzluğuna rağmen, devrimci olmanın gereklerini yerine getirmekten kaçınmadı. Bu süreçte İstanbul devrimci gençliğinin örgütlenmesinde aktif görevler aldı.
Tahliye sonrasında tereddütsüz mücadele saflarına katıldı.
Atak, militan yapısıyla hep öne çıkan Nazmi TÜRKCAN, kararlılığı ve cesaretiyle, devrime, halkına ve örgütüne olan bağlılığıyla, özveriyle yoğrulmuş yaşamıyla, sıcak yoldaşlık ilişkilerindeki ustalığıyla mücadelemizde hep yaşıyor, yaşayacak...



FİNTOZ DİKME (1961....)

Fintoz DİKME, yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. 1978’de örgütsel yapımızı oluşturmaya başladığımız süreçte Liseli DEVGENÇ saflarında mücadeleye katıldı. Hasköy Lisesi’nde başlayan devrimci yaşamı, gençlik mücadelesi içinde devam etti. Devrimci görevlerini yerine getirirken, gözaltına alındı ve 1980 öncesi bir süre tutsak kaldı. Özgürlüğe adım atar atmaz, yine Liseli DEVGENÇ saflarında mücadeleye katıldı.
Fintoz DİKME, 12 Eylül cuntası döneminde ailesinin yurtdışında bulunması nedeniyle bir süre yurtdışında kaldı. Ama Avrupa’da da örgütlü mücadele içinde oldu ve ülkeye dönmek için ısrarlı bir çaba gösterdi. .
O, yurtdışında yozlaşmadan, değer yitimine uğramadan devrimci kalmayı başaran insanlardan biridir. Ve bu yanıyla bir örnektir. Bizlere 14 Temmuz’da şehit düşene kadar kesintisiz olarak süren 13 yıllık devrimci yaşamı miras bıraktı. Onun en büyük özelliği, sessiz, sakin görüntüsü altında her zaman coşku dolu bir yürek taşımasıydı. O mütevazıJığı ve devrimci saflığıyla herkese örnek olacak, hareketimizin ve ülkemiz devrimci kadınlarının mücadelesinde ebediyen yaşayacaktır.



BULUTHAN KANGALGİL (1969....)

1980 sonrası gençlik mücadelesi içinde yer alarak, DEVGENÇ örgütlenmesine katıldı. Militan karakteri, cesareti ve sevecen kişiliğiyle üniversite gençliğinin militan önderlerinden biri oldu. Yoldaşları ve okul arkadaşları ile kurduğu içten, samimi ilişkiler onu kısa sürede tüm öğrenci gençliğe sevdirdi. Ve tüm gençliğin sözünü dinlediği, sevilen, sayılan biri haline geldi.
14 Temmuz’da Ankara’da, faşist polis kuşatmasında, bir devrimci yaratıcılık ve militanlık örneği sergileyerek, son anında da düşmana darbe vurarak şehit düştü.



BİLAL KARAKAYA (1962....)

Bilal KARAKAYA , devrimci yaşamla 1980 öncesinin antifaşist mücadele döneminde tanıştı. Ve devrimci mücadele içinde aktif olarak yer aldı. Cunta döneminde tutsak düştü. Direnişini 12 Eylül zindanlarında da sürdürdü ve tahliye olup, kavgayı kaldığı yerden sürdürdü.
Simitçilikten boyacılığa, işportacılığa kadar birçok işte çalışan Bilal KARAKAYA, bir süre hem ailesini geçindirdi, hem de devrimci faaliyet yürüttü. Proleter kişiliği onu profesyonel devrimcilik yapma noktasına getirdi.
O, sessiz ve tevazu sahibi bir devrim emekçisi, isimsiz kahramanlardan biriydi. Devrimci saflığın ne olduğunu anlamak için ona bakmak yeterliydi. O hep görev aşkıyla yanıp tutuştu, zorluklardan bir kez olsun şikayet etmedi.



ZEYNEP EDA BERK (1964....)

Zeynep yoldaş, öğrenci gençliğin akademik demokratik mücadelesinin gelişimi içerisinde devrimci gençlik ile tanıştı. Bir süre sonra İTÜ İnşaat Fakültesi’nde DEVGENÇ militanı olarak aktif şekilde çalıştı. Mücadelenin yüklediği görevler nedeniyle öğrenimini yarıda bırakarak, profesyonel devrimciliğe adımını attı. Böylece özverili yapısı, korkusuzluğu, hareketine ve davasına bağlılığıyla tüm zamanını ve enerjisini, mücadeleye vermeye başladı. Kısa sürede kendisini geliştirenlerdendi.



YÜCEL ŞİMŞEK

Yücel ŞİMŞEK, Dersimli yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. O da genç yoldaşlarımız gibi, 12 Eylül sonrası gelişen devrimci gençlik hareketi içinde yetişti. İTÜ gençliğinin öncülerinden biriydi. İnşaat Fakültesi öğrenci derneğinin kurucuları arasında yer aldı. Okulu bitirdikten sonra İnşaat Mühendisleri Odası’nda devrimci faaliyetini devam ettirdi.
O, temizlik ve saflık sembolü bir devrimci, devrimin isimsiz kahramanlarından biriydi.



ÖMER COŞKUNIRMAK (I960....)

12 Eylül sonrası gelişen gençlik hareketi içinde yetişen devrimcilerden biriydi.
Ömer COŞKUNIRMAK ; küçük iş, büyük iş ayrımı yapmadan her işe koşan, görevini büyük bir sabır ve titizlikle yerine getiren bir devrimciydi. Çalışkan ve üretkendi. Bir gün olsun yaptığı işten yakınmadı. Tevazu onun kişiliğinin bir parçasıydı. O, yaratıcı yeteneğiyle devrimci hareketin pek çok ihtiyacını karşılamış, her zaman bir görev adamı olmayı başarmıştır.
Bir kez daha 12-14 Temmuz 1991’de özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm yolunda şehit düşen 12 Devrimci Sol önder kdro ve savaşçılarının mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz.



ZAFERE DAİR

Korkunç ellerinle bastırıp yaranı
dudaklarını kanatarak
dayanılmakta ağrıya
Şimdi çıplak ve merhametsiz
bir çığlık oldu ümit.
Ve zafer
artık hiçbir şey affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır.
Günler ağır,
günler ölüm haberleriyle geliyor.
Düşman haşin, zalim ve kurnaz.
Ölüyor çarpışarak insanlarımız,
Halbuki nasıl haketmişlerdi yaşamayı
ölüyor insanlarımız
ne kadar çok
sanki şarkılar ve bayraklarla
bir bayram günü nümayişe çıktılar
öyle genç
öyle fütursuz...
Günler ağır,
günler ölüm haberleriyle geliyor.
En güzel dünyaları yaktık ellerimizle
ve kaybettik gözümüzde ağlamayı,
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gitti gözyaşlarımız
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı...
Varılacak yere
kan içinde varılacaktır,
Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp
koparılacaktır.

Nazım Hikmet
 
#5
Bir damla deniz suyunun
Bir avuç deniz kumunun
Özlemini bilir misin?
Mektubunda diyorsun
Yürekten istiyorsun.
Yüreğinin pınarına doldurup
Deniz suyunu,
Karışmak istiyorsun okyanuslara
Bir de diyorsun;
“Uyandığında ak sabahlarda,
eserken sabah yelleri, ötüşürken kuşlar,
bir nefeste benim için çek sigarandan.
Tak rüzgarın peşine,
Hasretini, özlemini, bir de kokunu.
Yolla dağların ardından,
Açarım penceremi,
Doldururum içeriye.
Engel olamaz asla,
Kalın duvarlar, demir parmaklıklar.”
Birde diyorsun
“Sakın ha babam yerinmesin.
Bükmesin boynunu.
Biz binlerce kardeleniz,
Açıveririz en zemheride,
Saçarız güneşin ışıklarını.”
Bir tek diyorsun,
Birtek;
“Bir damla deniz suyu,
Bir avuçta kum koy.
Büyüsün o damla
Yüreğimin pınarında,
Yüzeyim yosunlu kıylarında,
Uçayım umudun semalarında.....
 
#6
Özgürlük ve halk adına
Savaşmaya yemin ettik
Yenilsekte döne döne
Savaşmaya yemin ettik

Vuruluruz birer birer
Diriliriz biner biner
Ölene dek en son nefer
Savaşmaya yemin ettik

Dinlemeden karı kışı
Veriliyor halk savaşı
Emekçi'nin kurtuluşu
Savaşmaya yemin ettik
 
#7

[SIZE=+1]Bedii CENGİZ
25 Eylül 1994
[/SIZE] [SIZE=+1]
Parti kongresinin ardından örgütlenmelerin ve silahlı eylemlerin hazırlıklarını sürdürürken 25 Eylül günü silahının kazayla ateş alması sonucu şehit düştü... [/SIZE]
Bedii Cengiz, 1960 Mersin Kazanlı doğumlu, Arap milliyetinden, Alevi bir ailenin çocuğudur. Ankara Yıldırım Beyazıt Akşam Lisesi’nden mezun oldu. Bir dönem Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü Laboratuvarı’nda çalıştı. 1975’lerde mücadeleye katıldı. DY içerisinde Ankara-Ulus civarında faaliyet gösterdi. Çalıştığı işyerinde TÜM-DER’li, lisede Dev-Genç’li, mahallede ise mahalli birim elemanı olarak çalıştı. Ayrılıkta Devrimci Sol saflarına geçti. Bir süre memur örgütlenmesinde çeşitli görevler aldı. Cuntayla birlikte tutsak düşen Bedii, 11 yıl tutsak olarak kaldı. bu süreçte istikrarlı bir gelişim çizgisi ortaya koydu. Şehit düştüğünde Devrimci İşçi Hareketi sorumluluğu ve Seher Şahin Silahlı Propaganda Birliği’nin komutanlığı görevini üstlenmişti ve Partinin Genel Komite üyesiydi.
 
#8

Nurettin Topal

Ahmet Başçavuş


[SIZE=+1]Nurettin TOPAL [/SIZE]
[SIZE=+1]Ahmet BAŞÇAVUŞ [/SIZE]
[SIZE=+1]27 Eylül 1992[/SIZE]
[SIZE=+1]27 Eylül’de Sıvas’ın Zara/Büyükgüney köyünde jandarmayla girdikleri çatışma sonucu şehit düştüler. [/SIZE]
[SIZE=+1]1972 Sıvas Hafik doğumlu olan Nurettin, ailesiyle birlikte 1980 başlarında İstanbul’a taşındı. ‘89’da Çiftlik Halk Kültür Dayanışma Derneği’nde çalışmaya başlayarak mücadeleye katıldı. [/SIZE]
[SIZE=+1]Denizli Tavas doğumlu olan ve 10 yaşındayken ailesi ile birlikte Belçika’ya giden Ahmet, 14-15 yaşlarında Anvers (Antverpen)’de iken mücadeleye katıldı ve bir savaşçı olarak yurduna döndü. [/SIZE]
 
#9
Kayhan TAZEOĞLU
Fatma SÜZEN

[SIZE=+1]Kayhan TAZEOĞLU [/SIZE]
[SIZE=+1]Fatma SÜZEN [/SIZE]
[SIZE=+1]29 Eylül 1992[/SIZE]
[SIZE=+1]29 Eylül’de İstanbul Beylerbeyi’nde bulundukları üssün kuşatılması üzerine SDB savaşçılarına yaraşır bir tarzda direnerek şehit düştüler. [/SIZE]
[SIZE=+1]Kayhan, 1970 Bayburt doğumluydu, ’89 yılında mücadeleye katıldı. Fatma, 1972 Konya Akşehir doğumluydu. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisiyken Dev-Genç saflarına katıldı. ‘91 yılı Mayıs’ında yeraltı yaşamına geçerek, SDB savaşçısı olarak görev aldı. [/SIZE]
 
#10

[SIZE=+1]Makbule SÜRMELİ [/SIZE]
[SIZE=+1]28 Eylül 1992[/SIZE]
2[SIZE=+1]8 Eylül gecesi, İçerenköy’de bulunduğu evde kuşatıldığında, çatışarak şehit düştü. [/SIZE]
[SIZE=+1]1966 Muş Varto doğumludur. Ankara Cebeci Sağlık Meslek Lisesi’nden mezun olan Makbule, ‘89 1 Mayıs’ında gözaltına alınanlar arasındaydı... Türk Hemşireler Derneğinde çalıştı. ‘90 ortalarından itibaren hareket içinde çeşitli görevler üstlendi.[/SIZE]
 
#11
Elmas YALÇIN
Fuat ERDOĞAN
İsmet ERDOĞAN
[SIZE=+1]28 Eylül 1994[/SIZE]
[SIZE=+1]28 Eylül’de İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Arzum Cafe’de birlikte otururlarken, polisin düzenlediği baskın sonucunda katledildiler... [/SIZE][SIZE=+1]Elmas YALÇIN, 1960 yılında Divriği’de doğdu. Alevi-Türk bir ailedendi. 1979 yılına kadar kaldığı Divriği’de lise öğrencisiyken Dev-Genç’li oldu. Daha sonra geldiği İstanbul’da devrimci düşüncelerle her geçen gün daha da bütünleşti. 1986’da mahalli alanda örgütlü mücadelede yeraldı. 1990’da belediye emekçilerinin örgütlü gücü BEM-DER’de ve BEM-SEN’in kuruluş çalışmaları içinde yeraldı. 1992’de mücadelenin çok istediği bir alanına koştu.[/SIZE]

[SIZE=+1]Fuat ERDOĞAN , 1962 Denizli Acıpayam ilçesi Dedebağı Köyü doğumludur. Üniversite yılları onun için mücadele yıllarıdır. Hukuk Fakültesi’ni bitirip avukat cüppesini giydiğinde de mücadele içinde yer almaya devam etti. Düzenin değil halkın adaletinin temsilcisi oldu.[/SIZE]

[SIZE=+1]İsmet ERDOĞAN, 1968 Sıvas Yıldızeli doğumluydu. Çerkez milliyetindendi. Kayseri Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra 1990’da İstanbul Büyükşehir Belediyesinde çalıştı. Örgütlü mücadeleye burada katıldı. ‘91 ve ‘92’de yaşadığı gözaltılardan sonra çeşitli alanlarda görevler üstlendi.[/SIZE]
 
#12
İsmet Kavaklıoğlu

Aziz Dönmez


Ahmet Savran

[SIZE=+1]26 Eylül 1999[/SIZE]
Ulucanlar hapishanesinde devrimci tutsaklara karşı düzenlenen saldırıda, özgür tutsakların direniş tarihine yeni sayfalar ekleyerek şehit düştüler.
İsmet KAVAKLIOĞLU, 1963’de Balıkesir Gönen’de bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Devrimci düşüncelerle 1979 yılında tanıştı. 12 Eylül cuntasını izleyen yıllarda örgütsüz bir devrimci olarak yaşadı... 1990’da hareket ile yeniden bağ kurduğunda yalnız değildi. Bir çok insanı örgütleyip harekete kazandırmıştı. 1991’de yeraltı örgütlenmesinde istihdam edildi.
Defalarca tutsak düştü, işkence gördü. İşkence ve tutsaklıkta hep başı dik oldu. Bursa ve Balıkesir çevresinde, daha sonra Karadeniz’de görevler aldı. 1995 ocağında tekrar tutsak düştü. İki yoldaşı ve yedi siper yoldaşı ile birlikte şehit düştüğü son direnişin örgütleyicilerinden ve önderlerindendi.
Ahmet SAVRAN, 1967’de Aydın’da doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak bir çok işte çalışıp öğrenimini sürdürdü. Bu arada güreş sporuyla ilgilendi. 1982’de 48 kiloda Türkiye birincisi oldu. Liseyi bitirdikten sonra Manisa Spor Akademisi’ne girdi, burada DEV-GENÇ’lilerle tanıştı. 1994’de öğretmenlik hayatına başladı.
Bu dönemde devrimci memur hareketi içinde çalıştı. Devrimci memur eylemlerinin örgütlenmesinde aktif görevler aldı. Zonguldak’ta öğretmenlik yaparken Kurtuluş gazetesini sattığı için gözaltına alındı. Polisin talimatıyla Mayıs 1999’da tutuklandı ve Ulucanlar hapishanesine konuldu. Aziz DÖNMEZ, 1981 Tokat Almus doğumluydu. Konfeksiyon, deri atölyelerinde işçilik yaparak yaşamını kazanmaya çalıştı. 1996’da Parti-Cephelilerle tanıştı. Demokratik mücadele içinde defalarca gözaltına alındı. Mayıs 1999’da Tokat’ta gözaltına alındı ve tutuklandı. Tutuklanmasının tek gerekçesi devrimci olmasıydı. Ulucanlar’ın kahraman direnişçilerinden oldu.
 
#13
Uğur TÜRKMEN:
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bir Çukurova Yiğidi[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bir Feda Savaşçısı[/FONT]



[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]



[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Uğur TÜRKMEN, 23 Nisan 1972’de Mersin-Tarsus Yenice kasabasında doğdu. Türk-Alevidir. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Mücadeleyle 1993’te üniversite yıllarında tanıştı. Burdur Meslek Yüksek Okulu İnşaat bölümü öğrencisiyken mücadele içinde yeralmaya başladı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Okulu 1996 sonlarında bırakarak Mersin’de Kurtuluş gazetesinde çalışmaya başladı ve 1998’e kadar da temsilcilik görevini yürüttü. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Her gün daha fazla devrimcileşti, kendini geliştirdi. Her gün daha fazla bütünleştiği devrimci hareket onun için "Devrim mücadelesinde insanlıktan yana olan herkesi kapsayan ve gittikçe büyüyen yeni bir kültür yaratan bir aile"ydi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hemen her devrimci gibi, pek çok kez polisin tehdit ve baskılarına maruz kaldı. İşkencelerden geçirildi. 1996 Temmuz ayında Ali Tarık Koçoğlu’nun anmasında, aynı yıl 14 Aralık’ta Ankara’da KESK mitinginde gözaltına alındı.[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1998 28 Nisan’ında tutuklandı ve 3 yıl 9 ay "ceza" aldı. Mersin, Kürkçüler, Antep özel tip hapishanelerinde tutuldu. En son Ceyhan hapishanesinde’ydi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]F tiplerine karşı ölüm oruçlarının gündeme gelmesiyle, ölüm orucu direnişçisi olmak için gönüllü oldu. Ceyhan hapishanesi ölüm orucu 2. Ekibinde yeraldı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]19 Aralık sabahı da Ceyhan’daydı. Daha sonra Sincan nazi kampı hücrelerine kondu. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]5 Ocak 2001’de tahliye oldu. Direnişteki tutsakların "tahliye olan ölüm orucu direnişçilerinin, ölüm orucunu dışarıda da sürdürmesi" şeklindeki kararını çıktığında uygulayarak evinde ölüm orucuna devam etti. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]"Şehitlik konusunda, ölüm orucu konusunda hiçbir tereddütüm yok. Zafer şehitlerimizle gelecek. Bu yolda ben de ilerliyorum. Şehitliği onurla, gururla karşılayacağım. Ölüm orucu şehidimiz Halil Önder’in dediği gibi canım halkıma ve vatanıma feda olsun..." diyordu son yazdığı bir mektupta. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Canını halkına ve vatanına feda ederek, devrim tarihimizin kahramanları arasında yerini aldı.[/FONT]

Onlara dair...


Uğur Türkmen

Uğur'la daha yeni tanışmamızdan dolayı çok sessiz, fazla konuşmayan biri görünümündeydi. Tabii bu ilk tanışmamızdan dolayı böyleydi. Daha sonraki günlerde hiç de öyle olmadığını bizzat pratikte gördük ve yaşadık. Bizimle ilgilendiği dönemde aynı zamanda Kurtuluş gazetesi temsilciliğini yapıyordu. Onunla birlikte bir hareketlenmenin olduğunu ayırdedebiliyorduk. Büronun haftalık bir programı vardı. Haftalık pano hazırlama, dergi satışlarına çıkma, dergi okuma günleri.... Kısacası haftanın her günü ve saati programlıydı. Dergi parası konusunda çok katıydı. Peşin para almadan kesinlikle dergi vermiyordu. Önceleri anlamıyorduk neden böyle yaptığını. "Ne olacak ki satınca getiririz parasını." diyorduk. Ama O nuh deyip peygamber demiyordu. Onun bize bu şekilde davranmasıyla bizde dergi satışlarını düzene koymuştuk ve haftanın ilk günü dergimizi alıp hafta sonuna kadar satıp bir sonraki derginin parasını hazır ediyorduk. Hatta bağışlardan dolayı elimizde fazla dergi parası oluyordu. Sonucun böyle olduğunu gördüğümüzde anladık Uğur'un bu konuda neden bu kadar ısrarcı olduğunu. Zaman zaman okulumuza gelirdi. Bir bakardık Uğur yanımızda değil. Çevreye şöyle bir gözattığımızda onu hiç tanımadığımız biriyle oturup derin bir sohbete girmiş bulur, öyle ki bu insanların ona sorunlarını anlattığına şahit olmuşuzdur. Bize direk söylemezdi ama hareketleriyle de eleştirirdi, çevremizle yeteri kadar ilgilenmiyoruz diye... Biz bu mesajı alırdık.
Bir sohbetimizde mücadeleye başlamadan önceki dönemini anlatmıştı. Hayretler içerisinde kalmıştım. Anlattığıyla karşımda gördüğüm birbirinden o kadar farklıydı ki, bir insan bu kadar değişebilir mi diye düşünmüştüm. Ama değişir, devrimci kişiliği kazanmadaki ısrardır bu değişimin nedeni. Ve o bu değişimi yalnızca kendisinde değil, selam verdiği, sohbet ettiği herkese yansıtırdı. Genellikle çocuklara küçükken sorulur "büyüyünce ne olacaksın" diye. Uğur'un yeğenlerine bu soru sorulduğunda "Amcam gibi Kurtuluş gazetesinin muhabiri olacam" derlerdi.

yuruyus ozgurluk.org
 
#14
Süleyman ÖRS
9 Haziran 1997 - SPB üyesiydi. İstanbul Gaziosmanpaşa'da helikopter desteğindeki yüzlerce polis tarafından kuşatıldı, son mermisine kadar direnerek şehit düştü.




Onlara dair... Süleyman ÖRS

Gazi halkı biraz şaşırmıştı operasyona. Daha düne kadar hep aralarında olan Süleyman, koca bir düşman ordusuna karşı kahramanca çatışıyordu. Nasıl şaşırmasınlar ki, daha bir saat önce selamlaşmışlardı. Belki bir kahvede, belki bir sokak karşısında ya da evlerinde sohbet etmişlerdi.
"Biz onu tanıyorduk ama savaşçı olduğunu hiç anlamamıştık. Kahveye gelir bizimle oturur, halimizi hatırımızı sorardı. Ama kendine ilişkin, ne yaptığına, neyle uğraştığına ilişkin hiçbir şey anlatmazdı" diyor Gazililer. Gazililer'e ve onu tanıyanlara bunu söyleten Süleyman'ın disipliniydi. O bir savaşçının halkın içinde nasıl yaşaması, nasıl davranması gerektiğinin bilincindeydi. Savaşın kurallarını, disiplinini uygulamak bir savaşçının temel göreviydi. Savaşçı, Süleyman gibi halkla iç içedir. Onlarla birlikte yaşar, onlarla birlikte soluk alır. Yaşamının her anında halkından öğrenir ve onlara öğretir. Tıpkı Süleyman'ın son anında çatışırken bile yaptığı gibi... Önce halkın güvenliğini alması ve kahramanlığına tanık olan herkese "Cephe böyle insanlar yetiştiriyor" dedirtmiş, düşmana kini, Cephe'ye sevgiyi büyütmüştür.
Katiller sürüsü peşindeydi. Ölüm mangaları, çevik kuvvet, havada uçan helikopter... Gazililer'in o günkü deyişiyle "Bir kişiye karşı koca bir ordu getirmişler"di. İşte o ortamda biri vardı ki, her za man ki gibi soğukkanlı ve her zaman ki gibi sorumluluk duygusuyla hareket ediyordu. Süleyman çevredeki kalabalığa şöyle seslendi: "Ben DHKC Savaşçısıyım, birazdan çatışma çıkacak, beni vuracaklar. Çevreden uzaklaşın."
Kuşatma altındaki Süleyman'ın önceliği mahalle halkının güvenliğiydi. Daha sonra tek katlı bir gecekondunun bodrumunu üs yapıp orada direndi. Son nefesine, son kurşununa kadar direnmek, tam da onun direnişinin ifadesiydi.


Sibel gibi gidip vuruşa vuruşa
Süleyman olup yeniden döneceğiz
Kuşatıldıkça kondularda
halkın yüreğine yazar gibi
duvarlara sevdamızı yazacağız
 
#15
Mahmut Gökhan ÖZOCAK
“Partim, özgürlüğüm ve geleceğim ve varlığımdır.”


[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Mahmut Gökhan ÖZOCAK, 29 Mayıs I960 İzmir doğumlu, 41 yaşında bir devrimciydi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi’nde ikinci sınıftayken okulla ilişiği kesildi. O yıllarda Bornova Yetiştirme Yurdu’nda kalıyordu. Orada devrimci mücadeleye ilk adımlarını attı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Parti-Cephe’nin sempatizanıydı o. Dev-Genç’liydi. Devrimci Yol tasfiyeciliğinin Parti-Cephe’yi inkar çizgisine karşı , İzmir’de ilk tavır alanlardan, Devrimci Sol’un örgütleyicilerinden biriydi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ayrışmanın hemen ardından Bornova ve Ödemiş’te sorumluluklar üstlendi. Batı Anadolu Dev-Genç’in yönetiminde yeraldı. Liseli Dev-Genç örgütlenmesinde yer aldı. Bir süre işçi alanı sorumluluğu yaptı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bıkmadan, usanmadan Parti-Cephe çizgisini anlatıyordu. Devrimci Sol’un yayınladığı “Tasfiyecilik ve devrimci Çizgi”, ardından “THKP-C ve İki Sapma” adlı kitaplar, Bütün Yazılar, dilinden düşmüyordu. Ezberindeydi zaten birçok bölümü. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1979’da tutsak düştü. Ödemiş ve Mamak hapishanelerinde kaldı. Mamak’ın o yıllarında tutsaklıkta devrimci tavır alanlardan biriydi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Çıktıktan sonra sonra gençlik alanında görevlendirildi. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Bir süre gençlik sorumlusu olarak görev yaptı. Gençlik alanındaki Faşist Teröre Karşı silahlı Mücadele Ekibi’nin üyesi ve yöneticisi oldu. Zaman zaman Buca, Şirinyer, Yeşilyurt’ta mahalli alanda çalışmalar yaptı. Emperyalistlere, işbirlikçi tekellere karşı gerçekleştirilen silahlı eylemlerde yeraldı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1980’de cuntanın gelişinden kısa süre sonra tutsak düştü ve 86’ya kadar İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi, Buca ve Bursa hapishanelerinde kaldı. Cuntanın hapishanelerdeki terörüne karşı tüm direnişlerin içinde yeraldı. Bir dönem hareketle ilişkisi kesildi. Ama hareket, gönlünden hiç çıkmadı.[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Çıktıktan bir süre sonra hareketle yeniden ilişki kurmak için girişimde bulundu. İlişki kurulduktan sonra Devrimci İşçi Hareketi içinde mücadeleye devam etti. Bu yıllarda inşaatlarda yağlı boya ustası olarak, İzmir ESHOT tamir atölyesinde ve Konak belediyesinde tamirci tesfiyeci olarak çalışırken, onun tek düşündüğü, işçileri devrimcileştirmekti. Düzenle bir bağı yoktu ve kurmayı da düşünmüyordu. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1993’te yeniden tutsak düştü. 12 Eylül yıllarından tanıdığı Buca hapishanesindeydi yine. Yine direniş saflarındaydı. [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]14 Aralık’ta üçüncü ölüm orucu ekibi direnişçisi olarak kızıl bantını kuşandı.[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ve büyük bir onurla, gururla, coşkuyla taktığı kızıl bantını, bu büyük direnişin şehitlerinden biri olarak ölümsüzleşinceye kadar çıkarmadı.[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]EY! YERİ YER GÖĞÜ GÖK, GÜLÜŞÜ ÜLKE OLAN AŞKIM [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]EGE’NİN ŞAHANLARINCA YÜKSELİYORUZ DORUKLARINA [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]BU DORUK ZAFER MUŞTUSU DUR! [/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gökhan Özocak[/FONT]
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]
[/FONT]

Onlara dair...
'92 Nisan'ının son günüydü. Konak'ta eski 3 katlı bir binadaki büroda toplanmış 1 Mayıs'ı konuşuyorduk. Gökhan Abi "yarına işçiler olarak bir sürprizimiz var" dedi. Merak ettik sorduk, söylemedi. Vakit ilerledi herkes çıktı bürodan. Ben de Doğum Hastanesi'nin (Yahudi Hastanesi) arka tarafındaki sokaktan geçerken bir tabelacı dükkanının duvarındaki "Yaşasın 1 ..." yazılı yarım kalmış pankart dikkatimi çekti. Durdum. Az sonra Gökhan Abi geldi. Durur muyum girdim dükkana. Hemen "Abi, sürpriz bu mu?" diye sordum. "Evet ama kimseye söyleme" dedi. Ertesi gün Konak'ta toplanmaya başlamıştık. Benim gözlerim Gökhan Abi'yi ve birlikte geleceği Troleybüs Atölye işçilerini arıyor. Az sonra gece gördüğüm pankartla göründüler, ama içlerinde Gökhan Abi yoktu. Tekrar pankartlarına baktım. "Bu nasıl sürpriz ki, pankartın ebadı, içeriği pek çok pankart gibi.." diye düşünüyordum ki kortej yürüyüşe geçti. Sloganlarımızı coşkuyla haykırarak yürüyorduk. Mitingin yapılacağı eski balıkçı haline yaklaştıkça kulağımıza gelen Grup Yorum'un marşlarıyla coşkumuz artmıştı. Alana gelince coşkumuzla birlikte ve şaşkınlık da vardı şimdi. Gökhan Abi kürsüden haykırıyordu; "geliyorlar, şanlı DEV-GENÇ'liler geliyor!.. Haklıyız Kazanacağız şiarını dağlarda, meydanlarda, zindanda haykıranlar geliyor. Akif Dalcı'nın yoldaşları geliyor..." Daha bir coşuyoruz, sürprizi bu oldu. Gökhan Abi yalnız bizi değil, Petkim, Anbar, TEKEL, Eshot işçilerini de aynı coşkuyla selamlıyor kürsüden. Alanda 1 Mayıs'ın gerçek sahipleri, kürsüde 1 Mayıs'ın gerçek sözcüleri... Kürsü etrafında sarı sendikacılar, polisler indirmeye çalışsa da o inmiyor. Miting sonuna kadar görevini sürdürüyor.

Salt alanlarda, fabrikalarda, işçilerin büyük Ankara yürüyüşünde yollarda değildi Gökhan Abi. Kondular da tanır onu. '90 başlarında Adatepe kondularını yıkmışlardı. Biz hemen ertesi gün Müjdat ve Gökhan Abi, Yusuf ve daha birçok arkadaşımız ordaydık. Müjdat abi, paylaşmaya dayanışmaya geldiğimizi anlattı. Bizi önce çekinerek dinlediler. Sonradan ısındılar bize. Neler yapılabileceğini konuştuk ve koyulduk işe. Kimimiz enkaz kaldırıyor, kimimiz sağlam tuğla ve briketleri ayırıyor, kimimiz harç karıyoruz. Gökhan Abi bir yandan çalışırken, bir yandan tutturuveriyor o eski marşlardan. '80 öncesinden Kızıldere, Denizler, Nurhaklar... Adatepe'lilerle bağımız daha bir pekişiyor o zaman. Bir çınarın gölgesinde birleşiyoruz sanki, çınarımız Gökhan Abi. Bir çınar o, dünü bugüne getiren, bugünü yarına bağlayan...
 
#16
İsmail KARAMAN
6 Temmuz 2001'de İstanbul Avcılar'da polis tarafından infaz edildi. 1996'dan beri hareketin içindeydi. Son olarak Fırat Tavuk Ölüm Orucu Birlikleri komutanıydı.

Talip GÜLDAL
İbrahim KARAKUŞ
Yüksel KARAN


2 Temmuz 1980'de Topkapı'da "işkencelere ve faşist teröre karşı" gerçekleştirilen bir gösteride, yoldaşlarının güvenliğini alırken polisle girdikleri çatışmada şehit düştüler.
 
#17
O s m a n
S Ü M B Ü L
(1959-...)





Osman arkada
şımız, Kadıköy Dev-Genç'teki çalışmalarında



fedakarl
ığıyla, alçak gönüllüğüyle kendini kabul ettirmiş bir yoldaşımız.Devrici Sol’un işkencecilere karşı yürüttüğü kampanyanın afişlerini asarken 27 Temmuz 1980 akşamı, oligarşinin resmi *****leri tarafından pusuya düşürülerek katledildi.
 
#18
Adalet YILDIRIM



Adalet, adalet için mücadele eden bir devrimciydi. 15'inde Dersim Kır Gerilla Birliği'nde, ardından İstanbul Şehir Birlikleri'nde savaşçı olarak yeraldı. Son eyleminde, 22 Haziran 1996'da hapishanelerde yoldaşlarına uygulanan baskıların hesabını sormak için DYP İstanbul Kağıthane ilçe binasına düzenlenen baskında eylemden sonra çatışma çıktı. Adalet kendini feda ederek diğer yoldaşlarının geri çekilmesini sağladı ve çatışarak şehit düştü.
 
#20
Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelemizin
Kahraman Şehitleri



Hasan Hüseyin ONAT

Gülizar ŞİMŞEK

Emine TUNÇAL

Ali ERTÜRK

Hanım GÜL
1996'da hapishanelerdeki ölüm orucu sürecinde, 15 Temmuz 1996'da direnen tutsakları desteklemek amacıyla, İstanbul Gültepe merkezindeki düzen kurumlarına karşı gerçekleştirilen baskından sonra geri çekilirken Telsizler Mahallesi'nde bir evde kuşatıldılar. Hapishanelerde ölüm orucunda bulunan yoldaşları gibi son nefeslerine kadar direnerek şehit düştüler. (Hanım Gül, evin sahibiydi, kuşatmada polis tarafından vuruldu ve kaldırıldığı hastanede 22 Temmuz'da yine polis tarafından katledildi.)
 
Üst