Mgk bildirisinde komediye dönüşen trajedi

#1
MGK BİLDİRİSİNDE KOMEDİYE DÖNÜŞEN TRAJEDİ

MGK’ nin son toplantısı sonrası yayınlanan bildiri, MGK’ nin kendi karşıtına dönüştüğünü ifade ediyordu. Bildiri, artık MGK’ nin, hükümetlere “balans ayarı” yapan, denetleyen, perspektif veren değil, hükümetin seçim propagandasının malzemesi haline geldiğini gösteren bir nitelik taşıyordu. MGK kurulurken, sözüm ona hükümetler üstü, devletin kırmızı çizgilerini çizen, ona uyulup uyulmadığını denetleyen, geleceğin rotasını belirleyen bir yapı olarak kuruldu. Ama artık ne kırmızı çizgisi, ne perspektifi ve ne de hükümetleri denetleme, “balans ayarı” yapma yeteneği kaldı.” Zulüm ile aba ad olan hışım ile berbat” olur özdeyişinde olduğu gibi MGK, askeri cuntanın bir zulümü sonucu kuruldu, AKP’ nin hışmı ile etkisine girerek, eskisinden de berbat oldu. Başka bir anlatımla, MGK’ nin kuruluşu, yaptıkları zaten trajedi idi, son haliyle de artık bir komediye dönüştü.

Ordu, yaptığı bütün cuntalarda halkın lehine en ufak bir iyileştirme yapmadı. Halkın çıkarı yerine, emperyalizm ve gericiliğin çıkarlarını gözetti. Yaptığı Anayasa ve yasalarla halkın bütün demokratik hak ve özgürlüklerini yok etti. Orduyu, ülkenin devletin tek egemeni haline getirdi. Ordu lehine ne kadar iyileştirme yapıldıysa, halkın aleyhine o kadar kötü şeyler yapıldı. Asma, kesme, işkence, acımasızlık, binlerce insanı spor sahalarına toplayıp, toplu baskılar uygulama, binlerce insanın gözü önünde insan öldürüp, “faili meçhul” yapmak, insanlara bok yedirmek, kadınının, çocuklarının gözü önünde adamaları yere yatırıp, süründürmek, aşağılamak, küçümsemek, insan aklını ve vicdanını zedeleyen muameleler yapmak gibi İzan, akıl, ahlak ve insanlık dışı ne varsa halka reva görerek, halk düşmanlığı yaptı.
Türk Ordusu, “ Ülkenin özgül durumu” gerekçesi ile kendine çok farklı bir konum yarattı ve her yaptığı cunta sonucu da devlet içindeki konumunu güçlendirdi. Gücünü artırmak için, çeşitli yasalar çıkartmakla yetinmedi. Cumhur Başkanı ve Başbakan’ın dışında kalan üyelerinin tümünün Ordu komutanı, generallerden oluşan, devletin en tepesine yerleşen Milli Güvenlik Kurulu(MGK) oluşturdu. Sözüm ona Türkiye “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” idi. Partiler ve seçim devletin temelini oluşturan yapılanmalardı. Ama bütün bunlar kağıt üzerinde kaldı. Ordu cunta zamanı cunta yaparak, normal zamanda da MGK ile, emperyalizmin çıkarının dışına çıkmamak kaydıyla, sistemi dilediği gibi şekillendirdi.

MGK, söz konusu dönemde, kendini Kemalizm in, Cumhuriyetin emniyet sübobu ve teminatı olarak görüyordu. Bu gerekçe ile Türkiye’ nin bütün dinamiklerini imha etti. Sol ve sosyalist ideolojiyi, “yabancı ideoloji” olarak kavramlaştırıp, solcuları, sosyalistleri, “hain” ilan edip, imhaya yöneldi. Türkiye nin, gerçek dinamizmi, toplumsal ilerlemenin muharrik gücü olan solcuları, sosyalistleri imha ederek büyük bir trajedi yarattı. Kemalizm adına, “Cumhuriyeti koruma ve kollama” gerekçesi ile Türkiye halklarının dünya çapında yetkin, onurlu, gururlu, yurdu yurttaşlar için seven evlatlarını asarak, kurşunlayarak, işkence ederek öldürdü. Gericiliğin önündeki bütün engelleri kaldırdı.Türkiye’ nin iradesini, emperyalizmin üretmiş olduğu “ılımlı İslam” ideolojisine devretti.

Bilindiği gibi, AKP İktidarı dönemine kadar, MGK de sadece generaller egemendi. MGK Askerin egemenliğini siyasi iktidarlara empoze ettiği bir devlet kurumu durumundaydı. Hatta MGK askerlerin cunta planlarını tartıştığı, hazırladığı ve düğmesine bastığı bir makam durumundaydı. Cuntalar yapar, hükümetlere balans ayarı verirdi. Bir bildiri ile hükümet devirir, hükümet kurardı. AKP dönemine kadar, hangi parti iktidar olursa olsun, iki irade ve iki erk vardı. Birisi ordu, onun temsilcisi MGK, diğeri ise hükümetti. Türkiye ile ilgili her konuda, bir numaralı irade, MGK idi. Hükümet MGK’ nin “tavsiye kararlarını” ! uygulamakla yetiniyordu.
AKP iktidarının yakın zamanına kadar, bütün MGK toplantılarında, ya siyasi iktidarın gidişini onaylayan ya da karşı tavır alan bildiriler beklenirdi. Yayınlanan her MGK bildirilerinin satır aralarında hükümete yönelik tutum ve tavırlar aranırdı. Artık bunlar çok gerilerde kaldı. MGK son toplantısından sonra yayınlanan bildirisinde, Başbakan’ın miting meydanlarında atıp tuttuğu konuşmaları kavramlaştırılarak, bir sunum yapıldı. Bu da, eskiden var olan ikili iradeden birisinin ortadan kalkıp, tekbir iradenin oluşmuş olduğuna işaret ediyor. Ordu, MGK ve sistemin bir numaralı egemeni iken, Emperyalizm bir yerden sonra Orduya dur, AKP ’ye yürü kulum dedi. Sonra da AKP tek irade olmaya başladı. Yasaları, Anayasayı değiştirdi, YAŞ’ a el koydu, kıdem, rütbe, görev gibi konuları düzenleyerek, orduyu hizaya getirdi.

AKP, iktidarının, tek irade haline geldiği bu ortamda, kimseyi ilgilendirmeyen, kimsenin, talebi ya da reddiyesi olmayan, tek kelime ile yaşanan hayatta hiçbir karşılığı bulunmayan, sadece seçimde şoven milliyetçilerin oylarına hitap eden, ”tek bayrak, tek ülke, tek resmi dil, tek devlet” gibi AKP’ nin seçim meydanlarında, propaganda amacı ile dillendirdiği teraneleri bildiriye koyan MGK, solu imha ederken yarattığı trajediyi tam bir komediye dönüştürdü. Komediye dönüşen trajedi, utanç ve acı verici bir boyut kazandı. MGK’ nin son toplantısından sonra yayınlanan bildiride: tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek resmi dil vb. gibi tekler sıralanırken, tekleşmiş olan başka bir şey daha ortaya çıktı. O da, AKP’ nin Türkiye de tek iktidar, tek irade durumuna gelmiş olduğu gerçeği.

Ordu, solu ve sosyalistleri imha ettiği gibi, Kürt Özgürlük Hareketini de imha etmeye çalıştı. Kürt Halkı, Özgürlük Hareketinin öncülüğünde; direndi, zulme karşı koydu, taşına taş, değneğine değnek, silahına silah dedi, kimliğinin inkarına karşı çıktı, asimilasyonu şiddetle reddetti, politik ve örgütsel olarak kendini yeni baştan ve bir üst düzeyde üretme yeteneği gösterdi. Genel Kurmayın kimyasını bozdu, ordu yenilmedi ama yenemediğini de dost düşman gördü.
Özgürlük Hareketi, askeri alanda yenilmedi, siyasal alanda müthiş bir sivil itaatsizlik gücü ve iradesi oluşturdu. Kürt halkı, ideolojik, teorik, politik, organize, yapısı ile, komple bir fenomen yarattı, kendi geleceğini kendi eline aldı. Yenilmez, yok edilmez bir güce dönüştü. Çaresiz kalan AKP İktidarı, “tek bayrak, tek resmi dil, tek devlet, tek millet” gibi demagojik sloganlara sığındı. Özgürlük hareketinin ilgilenmediği ve Özgürlük hareketini ilgilendirmeyen bu sloganlarla seçim çalışmaları yaparak puan kazanmak isteyen AKP, söz konusu sloganları MGK’ nun da sloganı haline getirerek, MGK’ nu da AKP’ lileştirdi.

Özgürlük Hareketi karşısında önce Ordu “tekledi”, sonra AKP iktidarı, en sonunda da ikisi birden teklediler. Artık devletin motoru bozuldu, “ tek bayrak, tek, devlet, tek resmi dil” vb. diyerek teklemeye başladı. Türkiye solunu sosyalistlerini hunharca ve acımasızca ezen MGK, Özgürlük Hareketinin onurlu direnişi karşısında sert bir kayaya çarptı, aynı sertlikle AKP iktidarı da sarsıldı, çaresiz ikisi bir birine sarıldı, ama bozuk plak gibi, “tek bayrak, tek resmi dil” diyerek teklemeye devam ediyor. Devletin motoru bozuldu, tekliyor, Kürt ve Türk halkı, eşitlik ve kardeşlik temelinde bir mücadele birliği oluşturabilirse, teklemekte olan bu devletin Türkiye’nin son gerici devleti ve geleceğin ise, Türkiye halklarının olacağına hiç kuşku yoktur.

Teslim TÖRE
 
Üst